Cumartesi, 06 Şubat 2021 19:22

KUR’AN

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

 

KUR’AN


- 407 -
Kavram no: 120
Kitap 5
İman 19
Bk. İncil; Tevrat; İman; Okuma; İlim
KUR’AN


• Kitab; Anlam ve Mâhiyeti
• Kur’an; Anlam ve Mâhiyeti
• Zalike'l- Kitab (Bu Kitap) Ne Demektir?
• Kur’an Hakkında Kısa Bilgi
• Kur’an Konuları
• Kur’an’da Kur’an
• Bu Kitab'ı Kim Göndermiştir?
• Bu Kitap Niçin Gönderilmiştir?
• Bu Kitap Neyi Anlatmaktadır?
• Kur’ân-ı Kerim Hakkında Bilgi
• Gerçek Anlamda Çağ Kapatıp Çağ Açan Sadece Kur’an’dır
• Bu Kitabı Nasıl Okumalı, Ona Nasıl Yönelmeliyiz?
“Kendisinde hiçbir şüphe olmayan bu Kitap, müttakîler için (takvâya, sorumluluk bilincine sahip olanlara) hidâyet kaynağı (rehber-kılavuz) ve yol göstericidir.” 1869
Kitab; Anlam ve Mahiyeti
Kur'an'ın temel kavramlarından biri olan "kitab" 255 yerde geçmektedir. Türkçedeki 'kitap' anlamı yanında; yazılı şey, yazı, yazılan ve yazdırılan anlamlarına da gelir. "El-Kitab": Allah'ın Kitabı demektir. Kur'an ıstilâhında Kitab; Allah tarafından yazdırılan şey anlamında kullanılır ve bu anlamda imanın temel konularından biri de Kitaplara imandır.
Kur'an'ın "kitab"la ilgili ifâdelerinden şunların kast edildiği anlaşılır:
Genel anlamda vahy, 1870
Son Peygamber'e gelmiş bulunan vahiyler toplamı, 1871
Bütün kâinat,
İnsan,
Levh-ı Mahfuz'daki Evrensel kayıt kitabı (evrensel kompütür), 1872
1869] 2/Bakara, 1-2
1870] 43/Zuhruf, 4; 13/Ra'd, 39
1871] 2/Bakara, 2; 38/Sâd, 29; 41/Fussılet, 3; 43/Zuhruf, 2; 44/Duhan, 2
1872] 18/Kehf, 47-49; 45/Câsiye, 29
- 408 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Her ferdin fiillerinin kaydedildiği bireysel disket. 1873
Kur'an'a göre insanın önüne, okunmak üzere konan üç temel kitap vardır: Kâinat kitabı, vahy kitabı (Kur'an) ve insanın bizzat kendisi. Kur'an, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir nurdur/ışıkdır. Evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, bizzat Allah, vahy kitabı aracılığıyla insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Kur'an, bu üç kitabın belirli pasaj ve parçalarını "âyet" olarak anmaktadır. Kur'an, bir âyetler topluluğu olduğu gibi, kâinat ve insan da âyetler topluluğudur.1874 Ne vahy kitabı, insan ve eşyaya ait ilimler olmaksızın çözülebilir; ne de eşya ve insan, vahy kitabı olmadan lâyıkıyla anlaşılabilir.
Kur’ân; Anlam ve Mahiyeti
Kur'an, Allah'ın Kitabı'nın özel adıdır. Kur'an'da, Kur'an için birkaç isme daha yer verilmekle birlikte; en çok Kur'an adı geçmektedir. Bu ad Kur'an'da 70 defa geçer. Kur'an kelimesi için iki ayrı kök gösterilir. Bunlardan biri, okumak anlamındaki kıraat; ikincisi toplamak, kompoze etmek anlamındaki karn köküdür. Kur'an, ilk emri olan "ikra'" yani oku anlamındaki kelimeyle aynı kökten bir isim taşıyarak okumaya ve ilme en büyük değeri verdiğini belirttiği gibi, neyi ve nasıl okumamız gerektiğini de gösterir. Birçok inceliği ve gerçeği topladığı için de toplamak mânâsındaki bir köke dayanması ayrı bir hikmet sergiler.
"Bu o Kitaptır ki, kendisinde hiçbir şüphe yoktur. Müttakîler için rehberdir, kılavuzdur (Hûden)." 1875
Bu âyet, Kur'an açıldığında Fâtiha'dan sonra ilk okunan âyettir. Kur'an'ı eline alan okuyucu için elinde tuttuğu Kitabın ne olduğu, ne işe yarayacağı ve kime fayda vereceğinin açıklanmasıyla başlamaktadır. Bu Kitap, "lâ raybe fîh", kendisinde şüphe bulunmayan bir Kitaptır. Allah’tan (c.c.) geldiği kesindir. Kitabı okuyan kişinin ilk öğrenmesi gereken onun bir Allah kelâmı olduğunu şeksiz ve şüphesiz kabul etmesidir. Allah'tan geldiği konusunda meydana gelebilecek bir "acaba?" endişesi, Kitap ile kul arasındaki irtibatı zayıflatacağından, öncelikle bu konudaki endişenin giderilmesi ve tam bir güvenle Allah ile konuşuyormuşçasına Kitapla uyum sağlanılmalıdır. Zira tüm Kitap boyunca birçok açıklama yapılacak, yol gösterilecektir. Ona yaklaşan kişinin, Kitabı bu bakışla değerlendirmesi gerekir.
Rayb kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de toplam 17 yerde geçer.1876 Bu kelimenin kökü, değişik kullanım biçimleriyle Kur’an’da toplam 36 yerde geçer. Rayb; r-y-b kökünden şu anlamda kelimeler geliyor: Râbehû-rayben: Şüpheye düşürmek, şüphe vermek; Rayb: Zan, şüphe, töhmet; İrtâbe: Şüphe etti, itham etti. Âyette geçen "Lâ raybe fih (onda şek, şüphe yoktur)"un anlamı, "Bu Kitabın Allah'tan olduğunda en ufak bir tereddüt bile geçersizdir" şeklinde olmalıdır. Zira Kitabı eline alan bir okuyucu ilk önce bu Kitabı kimin yazdığını ve nereden geldiğini merak eder. İşte bu şüphe, daha ilk cümlede ortadan kaldırılıyor. Bu Kitap açık, apaçık
1873] 17/İsrâ, 13-14
1874] 51/Zâriyât, 20-21; 41/Fussılet, 53
1875] 2/Bakara, 2
1876] Rayb Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 17 Yerde:) 2/Bakara, 2, 23; 3/Âl-i İmrân, 9, 25; 4/Nisâ,87; 6/En’âm, 12; 10/Yunus, 37; 17/İsrâ, 99; 18/Kehf, 21; 22/Hacc, 5, 7; 32/Secde, 2; 40/Mü’min, 59; 42/Şûrâ, 7; 45/Câsiye, 26, 32; 52/Tûr, 30.
KUR’AN
- 409 -
bir hakikat olarak işte elimizin altındadır.
“Lâ raybe fih” ifâdesiyle Kitabın "hak" olduğu; “Hûden” ifâdesiyle "ne işe yarayacağı", “li'l-muttekıyn” ifâdesi ile de "kime" yarayacağı açıklanmış oluyor.
Hidâyet kelimesinin kökü olan “Hdy” kelimesi ve türevleri Kur'an'da 317 yerde geçer. Hidâyetin zıddı olan dalâlet kelimesinin kökü “d-l-l” ve türevleri ise toplam 188 yerde kullanılır.1877 H-d-y kökünden şu anlamlarda kelimeler geliyor: Hidâyet: Doğru yolu bulmak, yoluna girmek. Hûden (li): Yol tarif etmek, yol göstermek; Ehdâ: Mekke'ye kurbanlık sevketmek; Hâdâ: Hediyeleşmek, sulh yapmak; İhtedâ: Doğru yolu buldu, doğru yol üzerinde durdu; Hâdî: Yol gösteren, boyun, aslan; Hâdiye: Önde olan; Hûdâ: Yol gösterme, itaat ve kulluk; Hedy: Saygıdeğer kişi, hal ve gidiş. Bu kitabın ne işe yarayacağının "Hûden" lafzı ile anlatılışı genel bir yol gösterme ve rehberlik-kılavuzluk fonksiyonuna işaret etmektedir. Ayrıca şu veya bu konuda diyerek kısıtlama yapılmayarak sadece yol göstericidir denilmesi, akla gelebilecek her alanı kapsamaktadır. Arapçada, devenin önünde yularını tutup ona çölde yol gösteren kişiye "Hâdî" denilmektedir. Bu Kitab'ın yol gösterişi genel ve temel esaslardadır. O her şeyin genel rotasını çizer. Temel yönleri belirtir. Meselâ; doğu, batı, kuzey, güney gibi temel yönleri bildirir. Rasûller, güneybatı, kuzeydoğu vb. ara yönleri gösterir. Bunlar doğrultusunda muttakî fakih de daha iç yönleri bulabilir.
Bu Kitabın kime yararlı olacağı ise li'l-muttekıyn (Allah'tan sakınanlar için) ifâdesi ile açıklanır. V-k-y kökünden şu kelimeler gelmektedir: Vekaa: Sakınmak, korkmak, korumak, düzene koymak; İttikaa: Korku, saygı; et-takvâ: Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınma; Muttekıy: Allah'tan sakınan; Takıyye: Korkmak, gerçek durumunu gizlemek. Bu kitap Allah'tan sakınan, O'nun koyduğu kuralları çiğnemekten çekinen ve bu hissi taşıyan kişilere fayda verecektir. Diğerleri için ise sadece okunan, ezberlenen, araştırılan, bilgi sahibi olunan bir Kitap konumunda kalacaktır.
Bu kitabın gerçekten Hûden olabilmesi, onu eline alan kişinin niyet ve hisleri ile gerçekleşebilecektir. Zira burada canlı olan okuyucudur. Niyeti ne ise, ameli de ona göre olacaktır. Kitabı eline almaktan, okumaktan maksadı ne ise, yararı da ona göre olacaktır.
Bu Kitabın fayda verişi kişinin kasdına göre değişmektedir. Eğer kasdı kafasında önceden edindiği bir fikre delil bulmaksa, kasdı beğenmediği ve uymak istemediği bir ilkeyi, kuralı değiştirmekse, kasdı bilgi sahibi olmaksa, kasdı Bu Kitabı sermaye yapıp üzerinden geçinmekse, bu niyetler ona zarar vermeyecek; bu kasdı taşıyana zarar verecektir. Kasdı Allah'tan sakınmak, kalbi titreyerek gerçekten hayatına onunla yön çizmekse Bu Kitap işte bu kişiye Hûden olacak, fayda verecektir. Bütün bunlar Bu Kitaba hiçbir zarar vermeyecek, o tazeliğini ve zindeliğini daima koruyacak, ona yaklaşanlar eskiyecek, gelip geçecek; Bu Kitap ebedîyete kadar yaşayacaktır.
"Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir. Sonra derileri de kalpleri de Allah'ın zikriyle yumuşar. İşte Bu Kitap Allah'ın insanlar için gönderdiği bir rehber (Hûden)dir. Allah
1877] Hidâyet konusu ve hidâyetle ilgili âyetler için Bk. 1/Fâtiha, 6; İhdinâ’s-sırâta’l müstekîm âyeti.
- 410 -
KUR’AN KAVRAMLARI
onunla dilediğini hidâyete erdirir. Kimi de Allah saptırırsa ona hidâyet edecek yoktur." 1878
Kur'an'ın önsözü durumundaki Fâtiha'dan sonra, Kitab’ı ilk açan okuyucu için; "Bu Kitap kendisinde şek ve şüphe bulunmayan bir Kitaptır. Müttakîler için rehberdir, kılavuzdur (Hûden)."1879 açıklaması yapılarak okuyucunun Kitap hakkında endişe etmemesi gerektiği âdeta teyid edilmiştir. Lâ raybe fih denilerek Kitabın varlığı; Hûden denilerek de kitabın ne amaçla gönderildiği anlatılmaktadır. Böylece Kitabı eline alan mü'min, Allah'tan olduğu kesin olan Bu Kitab'ı rehber-kılavuz edinerek yolunu bulabilecektir.
Devam eden ikinci âyette yapılması gerekenler topluca özetlenmiştir. Gayb diye ifâde edilen çıplak gözle göremediği, kendini aşan birkaç konuya kesin iman edecek, Salât şeklinde anılan amellerden ilkiyle bazı görevleri yerine getirmeye başlayacaktır. İnfak şeklinde ifâde olunan inandığı ve bağlandığı bir dine hizmet için çaba ve gayretlerini ilkiyle bu esasları başkalarına da götürecektir. Bunlara ilk kendisinin inanmadığını, devam edegelen tarihî mücâdelenin izleyicisi olduğunu hatırlaması için kendinden öncekilerle de irtibatını kuracak, son olarak inzal olunan Bu Kitab'a, Kitabın indiği şahsa (Hz. Muhammed (s.a.s.) ve önceden inzal olan Kitaplara ve Rasûllere de iman edecektir. Bütün bu inanç, amel ve gayretleri hayatın ikinci ve ebedî bölümü olan Âhiret için yapacak, onun varlığına sanki görüyormuşçasına inanacaktır. Eğer böyle yaparsa hayatın dünyadaki bölümünün imtihanını başaracak ve kurtulmuş olacaktır.
Kur’an’da Kur’an
Kur'an, kendisini bir kılavuz, rehber olarak tanıtıyor. Kur'an, insanlara hayatları boyunca takip etmeleri gereken esasları, yasaları gösteren ve onları teşvik eden bir kitaptır. Kur'an, akleden insanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır. Kur'an'ı, kendi dilinden tanımaya çalışalım:
"Elif Lâm Râ; Bunlar, gerçeği açıklayan Kitab’ın âyetleridir. Biz, onu anlayasınız diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Biz, bu Kur'an'ı sana vahyederek en güzel kıssaları anlatıyoruz. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin." 1880
"Bu, Allah'ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve hamde lâyık olan, göklerde ve yerde olanların sahibi Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır." 1881
"Kur'an, âlemler için bir öğüt ve hatırlatmadan başka bir şey değildir." 1882
"Bu Kitap, hiç şüphesiz müttakîler için rehberdir." 1883
"Bu Kur'an, onunla uyarılsınlar, tek bir ilâh bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir." 1884
"De ki, Kur'an'ı Rûhul Kudüs (Cebrâil) Rabbinin katından mü'minlerin imanlarını pekiştirmek, müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere hak olarak
1878] 39/Zümer, 23
1879] 2/Bakara, 2
1880] 12/Yûsuf, 1-2
1881] 14/İbrahim, 1-2
1882] 68/Kalem, 52
1883] 2/Bakara, 2
1884] 14/İbrahim, 52
KUR’AN
- 411 -
indirmiştir." 1885
"Bu Kur'an, insanlara bir açıklama, müttakîlere yol gösterme ve bir öğüttür." 1886
"Doğrusu size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızâsını gözetenleri onunla selâmet yollarına eriştirir ve onları, izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları doğru yola iletir." 1887
"O halde Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet. Allah'ın sana indirdiği Kur'an'ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın. Onların heveslerine uyma. Eğer yüzçevirirlerse bil ki, Allah, bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fâsıktırlar." 1888
"Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlerde açıkladık. Belki sakınırlar veya onlara bir öğüt olur." 1889
"Andolsun, bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali türlü şekillerde açıkladık. Ama insanların çoğu inkâr ederek yüzçevirirler." 1890
"Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna hak ile bâtılın arasını ayıran ölçüyü indiren ne yücedir!" 1891
"De ki, bu, mü'minlere doğruluk rehberi ve şifâdır." 1892
"Kur'an'ı insanlara ağır ağır okuman için bölüm bölüm indirdik." 1893
"Rabbinizdin size indirilen Kitaba uyun; ondan başka veliler edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz." 1894
"O gün zâlim kişi ellerini ısırıp 'keşke Peygamber'le beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke falancayı dost edinmeseydim, and olsun ki beni, bana gelen Kur'an'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor.' der. Peygamber: 'Ey Rabbim, doğrusu kavmim/toplumum bu Kur'an'ı terk etmişti.' der." 1895
"Benim Kitabımdan yüzçeviren bilsin ki, onun dar bir geçimi olur ve Kıyâmet günü de onu kör olarak haşrederiz. O zaman, 'Rabbim, beni niye kör olarak haşrettin? Oysa ben gören bir kimseydim' der. Allah: 'İşte böyle, âyetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun (önemsememiştin, arkana atmıştın) bugün de öylece unutulursun' der." 1896
"Gerçekten, indirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kitapta insanlara açıkladıktan sonra, onu gizleyen kimselere hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet edenler lânet ederler. Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler hâriç. Onların tevbesini kabul ederim." 1897
1885] 16/Nahl, 102
1886] 3/Âl-i İmran, 138
1887] 5/Mâide, 16
1888] 5/Mâide, 49
1889] 20/Tâhâ, 113
1890] 17/İsrâ, 89
1891] 25/Furkan, 1
1892] 41/Fussılet, 44
1893] 17/İsrâ, 106
1894] 7/A'râf, 3
1895] 25/Furkan, 27-30
1896] 20/Tâhâ, 124-126
1897] 2/Bakara, 159-160
- 412 -
KUR’AN KAVRAMLARI
"Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizlemede bulunup da onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah, Kıyâmet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlarından arındırmaz. Onlara elem verici bir azap vardır." 1898
"Kur'an'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de azâbı indirmişizdir. Onlar Kur'an'ı bölüp ayıranlardır. Rabbine and olsun ki mutlaka yaptıklarının hesabını hepsine soracağız. Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklerden yüzçevir!" 1899
"Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; Kıyâmet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." 1900
"Onlar Kur'an'ı düşünmezler mi, yoksa kalpleri mi kilitli?" 1901
Bu Kitab'ı Kim Göndermiştir?
Şu âyetlere dikkatle göz atalım: "Bu Kur'an, Allah'ındır. O'ndan başkasına nispet edilemez. Ancak o daha önceki inen Kitapları tasdik edici ve hükümleri açıklayıcı, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir. Bunda hiç şüphe yoktur."1902 "Onlar hâlâ Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu ve mânâsını düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı muhakkak ki içinde birbirini tutmayan çok söz ve ifâdeler bulurlardı."1903 "Bu Kur'an, sana, hükmünde hikmet sahibi olup her şeyi bilen Allah katından veriliyor."1904 "Bu Kur'an, Rahmân, Rahim tarafından indirilmedir."1905 O, bir şair sözü değildir, bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz. O âlemlerin Rabbından indirilmedir."1906 "Eğer o peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeye kalkışsaydı, biz onu kuvvetle yakalar ve ondan intikam alırdık. Sonra da onun kalp damarlarını keserdik. O vakit, sizden hiçbir iniz ona siper de olamazdınız."1907 "Kur'an'ı şeytanlar getirmedi; Kur'an'ı indirmek onlara uygun düşmez; hem de buna güçleri yetmez." 1908
Bu Kitab'ın Allah'tan geldiğinde şüphesi olanlara lâ raybe fîh ifâdesini teyid için yukarıdaki âyetlerle tafsilatlı açıklamalar yapılmaktadır. Kur'an'ın Allah kelâmı olmadığı, olamayacağı yolundaki itirazlar şu noktalarda toplanıyordu: Onun bir şair sözü olabileceği, Onun bir kâhin sözü olabileceği, Onun bir şeytan ilhamı ve vesvesesi olabileceği, Peygamberin uydurması olduğu. Yukarıdaki âyetlerde bu iddialara bir bir cevap verilerek reddedilir. Ve doğru olan ortaya konur. İnanan inanır; inanmayan inanmaz. "Bu Kur'an, bir Peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür." 1909
Rasûlullah (s.a.s.) bir toplum içinde yaşıyordu. Onlardan biriydi. Ancak ona vahy olunuyordu. O da aldığı vahyi açıklıyor, insanları buna çağırıyordu. Ona
1898] 2/Bakara, 174
1899] 15/Hicr, 90-94
1900] 2/Bakara, 85
1901] 47/Muhammed, 24
1902] 10/Yûnus, 37
1903] 4/Nisî, 82
1904] 27/Neml, 6
1905] 41/Fussılet, 2
1906] 69/Haakka, 41-43
1907] 69/Haakka, 44-47
1908] 26/Şuarâ, 210- 211
1909] 69/Haakka, 40
KUR’AN
- 413 -
iman edenler, karşı çıkanlar oluyordu. Rasûl (s.a.s.) bu şekilde toplum içinde 23 yıl yaşadı. Bunun 13 yılını Mekke'de; 10 yılını Medine'de geçirdi. Kur'an bu süre içerisinde peyderpey nâzil oldu. Onun ölümü ile birlikte Bu Kitap tamamlanmış oldu.
Kur'an'daki âyetlerin olaylarla iç içe nâzil olduğunu bilmemiz bize Kitabın indiği toplum ve çevreden bağımsız anlaşılmayacağı gerçeğini öğretir. Zira o bir toplum hareketine öncülük etmiş, yönlendirmiş Kitaptır. Onu masa başı kitabı olarak ele almak yanlış sonuçlara götürür.
İlâhî vahy insana ve içinde yaşadığı topluma hitap etmektedir. Onu anlayacak, hayata geçirecek, toplum düzeni olarak bir sisteme dönüştürecek insandır. Bu Kitap'ta insanın düşünce, duygu, irade ve ünsiyet gibi yeteneklerini harekete geçirici âyetler vardır. Bu yeteneklerini kullanan insan, toplum içinde diğer insanları da etkileyecek, Şeytanın ilhamına kulak verenlerle Allah'tan gelen vahy ile mücâdele edecek; canını, malını bu yolda feda edecektir. Böylelikle İlâhî vahye olan bağlılığını ve imanını ispat etmiş olacaktır. Mücâdele, Allah'ın sözünün Şeytanın sözüne galebe çaldığı, İlâhî vahyin toplumda "ekber" hale geldiği âna kadar devam edecek, sonra dünyadaki tüm toplumlarda da bu İlâhî hedef gerçekleşinceye kadar sürecektir. İşte Allah'ın kitabı Kur'an, bütün bunları yapacak insana-topluma hitap etmektedir. İnsan bu mücâdele içinde yetişecek, olgunlaşacak, kemal noktasına ulaşacaktır.
Bu Kitap Niçin Gönderilmiştir?
"Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'an, öyle bir Kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle zulumattan nura, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarmak için onu sana indirdik."1910 "O (Kur'an) sizi zulumattan nura çıkarmak için apaçık âyetler olarak kuluna (Peygamber'e) indirilmiştir."1911 "O bir peygamber gönderdi; Allah'ın açıklayıcı âyetlerini sizlere okuyor ki iman edip salih amel işleyerek zulumattan nura çıkasınız." 1912
Bu Kitab'ın niçin gönderildiğini açıklayan birçok âyetten bazıları bunlar. Buna göre Kitabın inzal amacının şu esaslar üzerine kurulduğu söylenebilir:
Âyetlere göre şeytanın egemenliği altına giren herhangi bir durum zulumat (karanlıklar) olarak vasıflandırılmaktadır.
Rasûller bu zulumattan nura çıkışı gerçekleştirmek (dönüşüm-değişim) için seçilmişlerdir. Kitap ve âyetler bu ihracın (çıkışın) sağlanması için gönderilmişlerdir.
3- Bu çıkış, Allah'ın izniyle Kur'an ve salih amelle, yani çaba ile gerçekleşecektir. "Zulumattan nura çıkarmak için" ifâdesi bu Kitabın niçin gönderildiğini en veciz bir şekilde açıklamaktadır. Kur'an'a göre, aslolan toplumun karanlıklardan aydınlığa çıkmasıdır. Faziletli toplumun inşa edilmesidir. Bu arada fertler de bu mücâdele esnasında yetişip ahlâkî faziletlerle donanacaklardır. 1913
Zulumât, karanlıklar demektir. Zulüm kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
1910] 14/İbrahim, 1
1911] 39/Zümer, 39
1912] 65/Talâk, 11
1913] İhsan Eliaçık, İtikad Üzerine, Şafak Y., s. 20
- 414 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Dolayısıyla Nur kaynağından gelen aydınlığı kendine veya başkalarına engelleyip karanlıkları tercih, bir zulümdür aynı zamanda. O yüzden "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir."1914 Nur, tek olduğu halde; karanlıklar, yanlışların sayısı kadar çoktur. Allah, yeryüzünü maddî ışık kaynağı güneşten mahrum yaratmadığı, bir an olsun mahlûkatını ışıksız bırakmadığı gibi; gönlümüzü ve yolumuzu aydınlatan nur'dan da bizi mahrum bırakmamış, elçi ve Kitap göndermiştir. Karanlık, fıtrî değil; ârızîdir. Karanlıklar, ışık kaynağıyla irtibatın kesilmesi olduğundan zâlim insanın nur düşmanlığının neticesi oluşturduğu zindanlardır. Zindan; ışıktan, nurdan uzak yaşansın diye insanın kendi eliyle ördüğü duvarlardır. Âhiretteki cezanın sebebi, dünya hayatını kendine ve başkalarına zindan etmektir. İnsan, asr-ı saadetteki insanı mutlu eden kuralları değil de; zindanı, zindanları tercih ediyorsa, kendisi bilir. Ama başkalarına zindan hayatı yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Saadet asrı insanının saadetine benzer bir mutluluğu, burada başlayıp orada bitmeyen mutluluğu, insana çok gören tâğutlar tarafından binâ edilmiştir zindanlar. "Allah, mü'minlerin dostudur, onları karanlıklardan nura (aydınlığa) çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur. O, onları nurdan (aydınlıktan) alıp karanlığa götürür."1915 Zâlim insan, ışığa karşı gözlerini kapatmış, karanlıklar içinde yaşamayı tercih etmiş, Allah'ın "gözleri vardır, onlarla (görülmesi gerekeni) görmezler."1916 dediği körlüğü seçmiş, kendine de yazık (zulüm) etmiş insandır. Zâlimlerin en büyükleri olan tâğutlar ise, gören göze düşman olan, başkalarını da körlüğe zorlayan ışık (nur) düşmanı vahşilerdir.
Karanlıklar, korkuyu meydana çıkarır. Bu korku, yanlış bir korkudur. Allah korkusu, yani takvâ değil; vehimlerden oluşan korkudur; fobidir, aç kalmaktan, insanlardan... kısacası korkulmaması gerekenlerden korkmaktır. Karanlıklar, şeytanların faaliyetleri için uygun bir ortam oluşturur. Karanlıklar, insanın önünü ve ilerisini (istikbalini) görmesine engeldir. Yolda ne gibi tehlikelerin olduğunu görüp bilemez karanlıkların insanı. Işığın yardımını reddettiğinden, nurla, göz nuruyla görerek işini yapamaz; yapıp ettiklerini ancak el yordamıyla yapar, körebe gibi tuttuğunu yakalar. Fili de tuttuğu yeriyle tanır ve tanıtır.
Aydın insan, münevver insan, câhiliyye karanlıklarını reddedip, bir adı da "Nur" olan Allah'ın Kitabıyla nurlanıp başkalarını aydınlatmaya çalışan insandır. Kur'an'la bağı kopmuş insan, aydın değil; olsa olsa kara karanlıkların kapkara adamıdır. Kur'an'sız hayat, karanlıkların nuru boğduğu vahşi bir hayattır, zindan hayatıdır, körlerin hayatıdır. "Kim benim zikrimden (Kur(an'dan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, Kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz. O: 'Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!' der. (Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun. Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Âhiret azâbı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir." 1917
Bugün fert ve toplumları Kitap yönlendirmiyor. Vatandaşa "Kitapsız!" denildiğinde hemen herkes bu sözü büyük bir hakaret kabul eder ama, yaşayışıyla bu sözü hak edip etmediğini düşünmez. Kitapsız toplumdur câhiliyye toplumu. Devlet, Kitapsız devlettir. Öldükten sonra sorulacak sorulardan birinin "Kitabın
1914] 5/Mâide, 45
1915] 2/Bakara, 257
1916] 7/A'râf, 179
1917] 20/Tâhâ, 124-127
KUR’AN
- 415 -
ne?" sorusu olacağı hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. "O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şâhitlik eder."1918 “Kitabın ne?” sorusuna o gün ellerimiz "falan gazete", "filânın nutku", "falan anayasası", ya da "şu kanal", "bu televizyon"... diyebilir. Yani, Kitabımız diye iddia ettiğimiz Allah'ın Kitabı yerine, bize yön veren, bizim O Kitap'tan fazla okuyup baktığımız, etkilendiğimiz, uyduğumuz ne ise vücudumuz yalan da söyleyemeden onları itiraf edecektir. "Kitabım Kur'an" sözü bir tekerleme ve bir iddiadan mı ibârettir, yoksa tümüyle yaşayışımıza yön veren gerçeği mi yansıtmaktadır? İnanmak, inandığını yaşamaktır. Ateşin yakıcı olduğuna inanan, kolay kolay elini ateşe uzatmaz.
Bu Kitap Neyi Anlatmaktadır?
Tüm peygamberler ve Allah'tan getirdikleri kitapların ana fikri insanoğlunu ulûhiyeyyet ve ubûdiyyet konusunda aydınlatmaktır. Hz. Âdem ve Havvâ'nın yeryüzüne indirilişinden bu yana binlerce sene geçmiş ve insan nüfusu altı milyara ulaşmıştır. Bu rakam şu anda diri olanların sayısıdır. Geçmişte yaşayıp ölenler de eklenince milyarları bulmaktadır. Allah, yeryüzünü hiçbir zaman rehbersiz ve kılavuzsuz bırakmamış, daima elçilerle kitaplar göndererek insanlara yol göstermiştir. Kitaplar bu rehberliğin yazılı metinleridir. Allah'ın insanlara çağrısı ve onlar için gösterdiği hayat tarzı kitaplara kaydedilerek insanoğlunun elinde vesika olarak bulunması sağlanmıştır. Ancak bu rehberlik en son "Bu Kitap" ile sona ermiştir. Bir daha Nebî seçilmeyecek, yazılı metinlerden oluşan Kitap gönderilmeyecektir. Artık insanlık son Rasûlün (s.a.s.) getirdiği Kitapla yükümlü olacaklardır.
Bu Kitabı Nasıl Okumalı, Ona Nasıl Yönelmeliyiz?
Kur'an okuyor veya dinliyor olmamız, tek başına, bizi aldatmasın. O İlahi Kelâm'ı okurken, dinlerken, üzerinde düşünürken, sahih bir niyet taşıma gereği de unutulmasın. Bilelim ki Kur'an'a gerçekten muhatap olmamız, doğru bir niyetle, samimiyet ve ihlâsla ona yönelme şartına bağlanmış bulunuyor.
Bizatihi Kur'an'ın tarifiyle, âlemlerin Rabbinden gelen;1919 insanları hidâyete erdiren ve hakkı bâtıldan ayıran;1920 sonsuz hikmetler yüklü;1921 sonsuz derecede kerim;1922 bir Ezelî Kelâm'dır Kur'an. "Onun ahlâkı Kur'an'dı"1923 diye tarif edilen Ümmî Nebî (s.a.s.) kendi hayatıyla, Kur'an'ın bu sıfatlara hakkıyla mazhar olduğunun en birinci delilidir. Keza, ondan aldıkları hidâyet dersiyle bütün insanlık tarihine manidar ubudiyet örnekleri sunan sahabiler de. Ve herbiri ondan aldığı hakikat nuruyla kemale eren milyonlarca asfiya ve salih kullar ile hayatları onunla nurlanan yüz milyonlarca mü'min de onun tüm bu özellikleri hakkıyla taşıdığının şahidi ve delilidir.
Fakat bizatihi Kur'an, muhâtabı olan bizleri, kendisine sahih bir niyet ve sağlam bir itikad ile samimiyet ve ihlâs içinde muhatap olma konusunda uyarır. Meselâ Al-i İmran sûresinin yedinci âyetinde, kalbinde 'kaypaklık' taşıdığı halde
1918] 36/Yâsin, 65
1919] 56/Vâkıa, 80
1920] 2/Bakara, 185
1921] 36/Yâsin, 2
1922] 56/Vâkıa, 77
1923] Müslim, Musâfirîn, B. 18, Hds. 139; Ebû Dâvud, Tatavvu, B. 26, Hds. 1342; Nesâî, K. Leyl, B. 2, Hds. 1601; Dârimî, Salât B. 165, Hds. 1342
- 416 -
KUR’AN KAVRAMLARI
'saptırma ve fitne için' onu okuyanların varlığına dikkat çeker. Bir sonraki âyette ise, hidâyet bulduktan sonra kalbimizi eğriltmenin mümkün olduğunu bildiren bir duâyla yüz yüze geliriz. Böylesi dehşetli bir tehlikeye karşı insan, acziyet ve tevâzu içinde Rabbine sığınma durumundadır: "Ey Rabbimiz! Bize doğru yolu gösterdikten sonra kalbimizi kaydırma, bize katından bir rahmet ver. Gerçekten her şeyi veren Sen'sin."1924 Tüm bu hususlar şunu açıkça gösterir:
Kur'an, gerçekten âlemlerin Rabbi namına bir İlâhî hitaptır. Bütün kâinatın Sahibi, bütün mahlûkatın Hâlikı namına bir ezelî konuşmadır. Hakîm, Kerîm ve Rahîm bir Rabbin kelâm-ı Ezelîsi olarak sonsuz hikmet, kerem ve rahmet yüklüdür. Furkan'dır ve mu'cizü'l-beyandır. Dolayısıyla onu okumak, okumaların en güzelidir. Onu dinlemek, dinlemelerin en güzelidir. Onunla düşünmek, tefekkürün en güzelidir. Ona göre yaşanan bir hayat, hayatların en güzelidir. Tüm bunlarla birlikte, unutulmaması gereken husus, eşsiz bir hidâyet rehberi olan Kur'an'ın doğru bir niyetle okunmasıdır.
Kur'an'dan öğrendiğimize göre, ona yönelirken dikkat edilecek hususlar şunlardır: İyi niyet, istiâze, Kur'an'a temiz olarak dokunup yaklaşmak, Kur'an'a kulak verip susmak, onu tane tane, özümseyerek okumak.
Kur'an'a yönelirken dikkat edilecek ilk husus, recmedilmiş şeytana karşı, Rabbimize sığınmaktır: "Kur'an okumaya başladığın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın."1925 İlk iş budur. Neden? Çünkü Kur'an'ın defaatle ders verdiği üzere, şeytanı şeytan kılan şudur: O, kendince bir 'üstünlük' vehmi üreterek Allah'ın yarattıklarını iyi-kötü, eksik-mükemmel ayrımına tabi tutmuştur. Bu şekilde, hem kendine bir üstünlük vermiş, hem de Allah'ın kudretine kusur ve noksan yüklemeye kalkışmıştır. Kendince açtığı bu yoldan yürüyerek, nefis ve esbab şirkine zemin hazırlamış; böylece, Rabbine karşı isyan ve inkâr cür'etini bulmuştur. İnsanı nefisperest olmaya sevkeden de, esbabperestliğe meylettiren de odur. Bütün kötülüklerin, bütün bâtıl düşünce ve hayat tarzlarının gerisinde şeytanın bir dahli vardır. Bu bakımdan şeytandan istiâze etmek, tüm kötülüklerden uzaklaşma anlamını taşır.
Kur'an'ı böylesi bir sığınma içinde okumak, onu bütün menfiliklerden Allah'a sığınarak okuma anlamını barındırır. Şahsi bir menfaat için okuma da bu anlama dâhildir; bir dünya menfaati için okumak da. Onu okurken nefsin aldatmalarından uzak durma da bunun içindedir; dünyevî bir ideolojinin gözlüğünü takmak da. Ona şöhret için muhatap olmak da bunun içindedir; kendi aklına güvenip, aklını doğrulama mercii, Kur'an'ı ise aklın kölesi kılmak da. Zaten istiâze'nin bir esprisi, acziyetin kabulüdür. Acziyetini kabul etmeyip sadece kendisine güvenen kimse, başkasına sığınmaz. Dolayısıyla istiâze eder etmez, şeytanın bacağını Allah'ın izniyle kırmış oluruz. Kendisi bir üstünlük vehmiyle Allah'a isyan eden, Kur'an'da belirtildiği üzere kibirlenerek kâfir olan şeytanın ürettiği en büyük tuzak, bizde de böyle bir üstünlük vehmi ve bir kibir hali uyandırmak; nefsimizi okşayarak, enâniyetimizi kamçılamaktır. "Şeytanlar ene'nin gaga ve pençesiyle akılları havaya kaldırıp insanı dalâlet derelerine atıyorlar." İstiâze sâyesinde, bu tehlike, yolun daha başında bertaraf edilmektedir.
1924] 3/Âl-i İmran, 8
1925] 16/Nahl, 98
KUR’AN
- 417 -
İkinci bir husus, ona 'temiz' olarak yönelmektir. "Temizlerden başkası ona (Kur'an'a) dokunamaz."1926 Yani 'ancak temiz olanlar ona dokunabilir.' Bu âyetle emredilen bu temizlik, iki yönlü bir hazırlık niteliğindedir. En basit anlamıyla, bu temizlik şartı, insana sıradan bir kitap ve sıradan bir hitap ile yüz yüze olmadığını hatırlatır. O âna dek iştigal olunan ve muhtemelen nefsânîlik ve dünyevîlik karışmış hallerden arınma tâlimi yapılır. Böylece, kalpler ve akıllar, Rabbin pak, saf, temiz, bozulmamış, münezzeh, mukaddes ve ulvi Kitab'ına lâyıkınca muhatap olmaya hazırlanır. Bu arınma gerçekleşmeden o muhâtabiyetin sağlanması zaten mümkün değildir. Onun nuruna açılmamız, ancak dünyevîlik ve nefsânîliklerden temizlenmemizle mümkün olacaktır.
Âyette geçen 'dokunma'yı bu açıdan da dikkate almak gerekir. Bu ifâde, dünyevî kirlerden, nefsânî vehimlerden âzâde olamayan bir insanın, okusa bile onun hakikatini kavrayamayacağını da ihsas eder. Temiz bir kalple, selim bir fıtratla ona muhatap olmayan, o hakikat okyanusundan maalesef hissesiz kalmaktadır.
Kur'an'a yaklaşım konusunda bir üçüncü husus: "O Kur'an okunduğunda ona kulak verin ve susun ki rahmet edilesiniz."1927 Bu âyette, 'okuma' ve 'dokunma'nın yanına, iki husus daha eklenir: 'Dinleme' ve 'susma.' Dinlemek, tüm Kur'an'da en çok sözkonusu edilen insanî fiillerden biridir. Anlamanın ilk şartı odur. Kur'an okunurken dinlemeyen biri, onu nasıl anlayabilir ki? Yine dinleme, saygılı olmanın ve ciddiye almanın işaretidir. Kulun edebine yakışan da budur. En küçük bir âmiri konuşurken dahi dinlemeye memur olan insan, bütün âlemlerin Rabbi, bütün yaratıkların yaratıcısının kelâmı karşısında nasıl dinlemez, nasıl susmayıp konuşmayı sürdürür?
Âyette zikredilen 'dinleme' ve 'susma' yalnız şu maddî kulağımıza ve dilimize ait değildir. İstenen, aynı zamanda, her vakit şeytanı dinleyen nefsin, hep gelip geçici zevklerin zebûnu olan hevâ ve hevesin susmasıdır. Ayrıca, semavî bir hitap karşısında dünyevî fikriyat ve felsefelerin asıl tutulmamasıdır. Hüdâ'nın karşısına dehâ (!) ile çıkmamaktır. Bütün bir felsefe tarihinin ana tavrı olan, vahye sırtını çevirip yalnızca kendi aklıyla hakikatı bulma iddia ve inadında olmamaktır. Bilakis, bizi yaratan, bize bu sûreti, bu sîreti, bu fıtratı, bu aklı ve tüm bu duyguları veren; bizim yüz yüze olduğumuz, her bir mevcudundan gerek gözümüzle, gerek dilimizle, gerek fikrimizle, gerek kalbimizle istifâde ettiğimiz şu kâinatı da yaratan bir Rabbin bir âlet olarak yarattığı aklı o şekilde kullanmaktır. Onu sürücü değil, binek; hâkim değil, hizmetkâr yapmaktır.
Diğer bir husus, tüm bu şartlara azamî derecede riâyet gayretiyle okumaya başladığımız Kur'an'ı, her bir harfine hakkını vererek, tane tane okumaktır. "Kur'an'ı tertil ile tane tane oku."1928 Her sûresi, her âyeti, her kelimesi ve her harfi böylesine i'cazlı ve îcazlı bir Kitab, ancak ve ancak tane tane okunur. Düşüne düşüne, sindire sindire okunur. Onu hızla okuyup geçmek, dil kıpırdarken aklı, kalbi ve pek çok duyguyu hissesiz bırakmak demektir. "Kur'an'ı tertil ile tane tane oku" buyrulması; sözkonusu özümsemenin usûlünü de bildirmektedir. Hızlıca okunup geçilen hangi şey özümsenir ki? Tane tane okuma, okunan şeyi özümseme,
1926] 56/Vâkıa, 79
1927] 7/A'râf, 204
1928] 73/Müzzemmil, 4
- 418 -
KUR’AN KAVRAMLARI
sindirme, benimseme ve hayatının her anını ona göre yaşama niyetini yansıtır. Nitekim, Kur'an, nûrânî sırlarını, "fıtratımın kemâli sensiz olamaz" diyerek ona ciddiyetle muhatap olanlara açmaktadır. 1929
"Gerçekten bu Kur'an, insanları en doğru yola iletir. (Bildirdiği) hayırlı amelleri yapan mü'minlere kendileri için pek büyük mükâfatın olduğunu da müjdeler."1930 İnanmak ve kanunlarına göre yaşamak mecburiyetinde olduğumuz Kur'an nedir?
Kur'an; Allah'ın insanlığa son peygamber ve önder olarak gönderdiği Hz. Muhammed'in, Cebrâil isimli melek aracılığı ile Yüce Rabbimizden vahiy yoluyla alıp insanlığa sunduğu hayat nizamıdır. Hayatın başlangıcı ve sonucunu açıklayan âyetleri, sunduğu hayat kanunları, felâket ve mutlulukla neticelenen yaşayış şekillerine ait tarihî belgeleri, kâinatla ilgili ilmî mûcizeleri ve Hakk'ı, bâtıllardan ayırıcı düsturları ile Kur’ân-ı Kerim bütün akıl sahipleri için hidâyet kaynağıdır.
Kur'an; kâinat nizamının son bulacağı zamana kadar yaşayacak bütün insanların muhtaç olacakları itikadî, ictimaî, iktisadî, hukukî ve ahlâkî en üstün hayat kanunlarını ihtiva eden bir Hak Kitaptır. Kur'an; bütün insanlığın bilginleri, aydınları, teknokratları, sosyologları, hukukçuları, edebiyatçıları, ahlâkçıları ve devrimcileri ile bir araya gelseler dahi bir benzerini meydana getiremeyecekleri İlahî kanunlar manzumesidir. Kur’an; lafızları ve insanlığı kuşatıcı hayat düsturları ile ilâhî, edebî ve ebedî bir Hak Kitap olduğu içindir ki, zaman aşımı, mekân değişimi onu eskitemez, yürürlükten düşüremez. O, her zaman yeni, her dem taze, her devirde eksiksiz ve mükemmeldir. Bunlara rağmen, yaşadığımız câhiliyye toplumunda Kur'an'ın sunduğu hayat düsturlarına göre yaşanılması, egemen güçlerce engellenmekte, otoritesi yıkılmaya çalışılmakta ve o, nesillerimize bir mâzi ve ölü kitabı şeklinde tanıtılmak istenmektedir.
Bir ilke, bir kanun fert ve cemiyet hayatında ilgi ve saygı görüyor, tatbik olunuyorsa onun varlığının anlamı ve değeri vardır. Yok, sadece varlığına ve gerekliliğine inanılmakla yetiniliyor da fertlerin irâdelerine ve toplum hayatının akışına yön vermiyorsa onun mevcudiyetinin fiilî bir önemi yoktur. İnanılan ve kabul edilen bu ana kaideyi iman ve amel hayatımıza uygulayarak şu soruları kendimize yöneltebiliriz:
Yüce Allah'ın varlığına, birliğine, yaratıcılığına, bilgisi ve gücü sınırsız, ortağı olmayan bir Rab olduğuna inanmamızın hayatımızdaki rolü nedir? Onun bildirdikleri, emirleri ve yasaklarını ihtivâ ettiğine inandığımız Kur’ân-ı Kerim'in kişisel ve sosyal hayatımızdaki etkinliği nedir? Kur’ân-ı Kerim vicdanların hâkim düzeni ve pratik hayatın tatbik edilir nizamı olmadan mâziyi, hali, istikbali bilen Allah'ı fiil ve hayatımızda biricik ma'bud; ortaksız ilâh tanımamız mümkün müdür? Elbette ki değildir. Zira Allah'ın haram kıldıklarını helâl kılan, helâl kıldıklarını da haram kılan kişileri ve sosyal kurumları meşrû tanımak, onları ma'bud edinmektir. İlâhî yasaları yürürlükten düşürmek ve bu yasalarla çelişen prensipleri yüceltmek ise Allah'a şirk koşmaktır.
Devrimiz müslümanları, ilâhlar edinip Allah'a ortak koşmayı, sadece putlara tapmak gibi eksik ve kısır bir anlayış içinde kabul eder olmuşlardır. Bu kabulden ötürüdür ki, Allah'ın ferdî, ailevî ve ictimaî hayatı tanzim edecek emir ve
1929] M. Karabaşoğlu, Kur'an Okumaları, Karakalem Y., s. 15 vd.
1930] 17/İsrâ, 9
KUR’AN
- 419 -
yasaklarını içeren Kur’ân-ı Kerim, düzenleyicisi olması gereken günlük hayattan çekilmiştir. Dirileri canlılığa ve ebedîlik aşkına erdirmesi gerekirken mezarlık kitabı olmuştur. "Ümmetimle ilgili olarak korktuklarımın en korkutucu olanı, Allah'a şirk koşmalarıdır. Dikkat edin, ben size onlar aya, güneşe ve puta tapacaklar demiyorum. Fakat Allah'tan başkasının emirlerine ve arzularına göre iş yapacaklar (Bu da onlar için Allah'a bir nevi şirk koşmak olacak)." 1931
Allah'ın yanı sıra ilâhlar tanımak, bağışlanmayacak ve cehennem azâbına uğratacak pek büyük bir suç olduğu içindir ki, ilk mü'minler ilâhlar edinme anlamına gelebilecek davranışlardan şiddetle kaçınıyorlardı. Bu sebepledir ki Kur'an'la bildirilen helâllar ve haramlarla çelişen inançları, gelenekleri ve uygulamaları hemen bırakıyorlardı. Kur’ân-ı Kerim'in yasalarına uymayı Allah'ı ma'bud tanımanın gereği görüyorlardı. Bu şuurlarından ötürüdür ki Rabbimizin Kur'an'da "Namaz kılınız" emri gelince bütün mü'minler namaz kılmaya başlamıştı. "Zekât veriniz" emri gelince, şartlarını taşıyan mü'minler, vermeyi bir iman zevki ve vicdan neşesi haline getirmişlerdi. "Savaşınız" buyruğu ise bütün mü'minleri iman saflarında savaşmaya hazırlamıştı.
Allah'ı biricik ma'bud; ortaksız ilâh kabul etmeyi, O'nun kitabı Kur'an'ın düsturlarına göre yaşamak mânâsına anlayan ilk mü'minlerin hayatından iki örnek verelim:
Asrımızın câhiliyyeti gibi karanlık bir câhiliyyet hayatı yaşayan miladi 6.-7. asır Araplarında alkollü içkiler her dudağın sevgilisi, her merasimin protokol gereğiydi. Böyle bir cemiyetin insanı olan Ebû Büreyde şöyle nakleder: "Bir gün oturmuş içki içmeye başlamıştık. Ben bir ara kalktım, Peygamber'in huzuruna çıktım, selâm verdim ve orada içkinin haram edildiğini bildiren âyetin indirildiğini öğrendim. Derhal arkadaşlarımın yanına döndüm ve alkollü içkileri içme yasağını bildiren âyetleri "... artık bu iptilâdan vazgeçersiniz değil mi?"1932 cümlesine kadar okudum. Arkadaşlarım hemen kadehlerindeki içkileri döktüler, küpleri devirdiler ve 'Vazgeçtik ya Rabbi! Vazgeçtik ya Rabbi!' dediler." 1933
Kur'an'ın bu yasağından sonra Medine yolları günlerce içki aktı. Artık İslâm toplumunun içki diye bir problemi kalmamıştı. Annemiz Hz. Aişe (r.a.) de şöyle anlatıyor: "Allah'a yemin ederim ki ben Allah'ın Kitabına iman ve onu tasdik etme bakımından Ensar kadınlarından daha gayretlisini görmedim. Nur sûresinin 'Başörtülerini yakalarına vursunlar (başlarını, saçlarını, kulaklarını, gerdanları ve sinelerini sımsıkı örtsünler)'1934 anlamındaki âyeti nâzil olup da erkeklerin herbiri evlerine dönerek karısı, kızı, kızkardeşi ve akrabasına Allah'ın indirdiği âyeti okuyunca onların herbiri Allah'ın Kitabına iman ve onu doğrulamak için örtülerine büründüler. Bu âyetin nüzûlünü takip eden sabah örtülerine bürünmüş olarak Hz. Peygamber'in arkasında namaza durdular. Örtülerine sımsıkı büründükleri için sanki başlarında kargalar varmış gibiydiler." 1935
Kısaca kadın ve erkek, Peygamber devrinin her mü'mini, Kur'an'ın ferdî ve ailevî hayatı tanzim eden her emrini, sosyal, iktisadî ve hukukî münâsebetleri düzenleyen her düsturunu aynı iman ve şuurla derhal tatbik ediyor ve Kur'an'ı
1931] İbn Mâce, Hadis no: 4205
1932] 5/Mâide 90
1933] İbn Kesir, 5/Mâide 90 âyetinin tefsiri
1934] 24/Nûr, 31
1935] İbn Kesir, 24/Nûr, 31 âyetinin tefsiri
- 420 -
KUR’AN KAVRAMLARI
yaşanan bir nizam haline getiriyordu. Onlar biliyorlardı ki, Kur'an'ın yüce emir ve yasaklarını tatbik etmemek; şanlı Peygamber'in önderliğinde yaşamamak, imanı anlamsız kılmak, hayatı gayesiz bir mâceraya sürüklemek, âhiret saâdetini putperestliğe feda etmektir. Biz de bugün kişilerin putlaştırıldığı, düzenlerin ilâhlaştırıldığı modern câhiliyette yaşıyoruz. Dünya ve âhirette hor ve hakir olmaktan kurtulmak için ashâbın Kur'an'a yaklaştığı gibi yaşamalıyız. Sadece Allah'a kul olabilmek, özgürlüğe kavuşup yükselmek için Kur'an'ı harfiyyen ve aynı heyecanla hayatımıza geçirmeliyiz. "(Siz) O'nun Kitabı Kur'an'a uyun. O'nun emirleri ve yasaklarına aykırı gitmekten de sakının ki merhamet olunasınız (da dünya ve âhirette mutluluğa eresiniz.)" 1936
Kur’ân-ı Kerim Hakkında Bilgi
Kur'an, Allah'ın Kitabı'nın özel adıdır. Kur'an'da, Kur'an için birkaç isme daha yer verilmekle birlikte; en çok Kur'an adı geçmektedir. Bu ad Kur'an'da 70 defa geçer. Kur'an kelimesi için iki ayrı kök gösterilir. Bunlardan biri, okumak anlamındaki kıraat; ikincisi toplamak, kompoze etmek anlamındaki karn köküdür.
Kur’an Nedir?
Allah’ın kendisine hitap ettiği en son peygamber, Hz. Muhammed (s.a.s.); insanlığa gönderilen son kitap ise Kur’ân-ı Kerîm’dir.1937 Kur’an, İslâm’ın ortaya koyduğu her tür inanma, düşünme ve davranma biçimlerini belirleyen tek temel dayanaktır. Hz. Peygamber, bu dayanağa istinaden ve onun doğrultusunda hareket etmiş, insanlara ulaştırmakla görevli olduğu bu mesajı öncelikle hayatında kendisi uygulayarak fiilî hâle getirmiştir. Bu hususta Hz. Âişe’nin şu tanıklığı yeterli ve anlamlıdır: “Allah Resulü’nün ahlâkı, Kur’an’dı.”1938 Bundan daha doğal bir sonuç olamazdı; zira genelde bütün elçiler, özelde de Hz. Peygamber, aldığı haberi/mesajı sadece duyurmakla görevli bir postacı değildir. Aldığı mesajı öncelikle kendi hayatına dinamik bir şekilde yansıtabilmelidir ki ancak o zaman söylediği ile eylediği arasındaki uyum gün gibi âşikâr olabilsin. Dolayısıyla “Kitab”ı, “peygamber”den kopuk ve ayrı bir metin olarak algılamak, en başta bu metnin kendisine ihânet olacaktır. Peygamber, insanlar için hem bir “uyarıcı”, hem de “en iyi model”dir. 1939
Kur’an’ın Tanımı
Allah’ın, Hz. Peygamber’e indirdiği Kur’an ile ilgili olarak çeşitli tanımlar yapılmıştır. Âlimler tarafından yapılan bu tanımlardan herbiri Kur’an’ın belirli yönlerini vurgulamaktadır. Bunlar arasından en kapsamlı olan tanım şudur: Kur’an; Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla indirilmiş, mushaflarda yazılmış, Hz. Peygamber’den bizlere tevâtür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibâdet edilen, benzerini getirmekten insanların âciz kaldığı Allah kelâmıdır.
Bu tanımda yer alan temel özellikleri şimdi ayrıntısıyla ele alalım:
Allah’ın Kelâmı: Kur’an’ın en önde gelen bu niteliği, hiç şüphesiz onun sahip olduğu hakikatlerin ve bilgilerin kaynağına işaret etmektedir. Bu da ona
1936] 20/Tâhâ, 98; 6/En'âm, 155; Ali Rızâ Demircan, İslâm Nizamı, Eymen Y., 1/88-92
1937] 33/Ahzâb, 40
1938] Buharî, Edeb 309; Müslim 1/514, 746; Hâkim, 2, 342
1939] 33/Ahzâb, 21
KUR’AN
- 421 -
inanmanın en temel gerekçesidir. Yaratan tarafından söylenmiş bir söz elbette ki diğer bütün sözlerin üstündedir ve bu özelliğinden dolayı bir kutsallık kazanır. Zira yaratan, diğer bütün lütuf ve ihsanlarına ilâveten, yarattığı insana tenezzül buyurarak söz söyleme lütfunda bulunmuş ve bu vesileyle de insan diğer yaratıklar arasında bir imtiyaza sahip olmuştur. Kur’an’ın, Allah’ın Kelâm’ı oluşunda dikkat edilmesi gereken bir husus da onun bir beşer tarafından uydurulmadığı, dolayısıyla da ihtivâettiği hakikatlerin herhangi bir beşerin ortaya koyabileceğinin çok ötesinde olduğudur. Kur’an’a, peygamber de olsa hiçbir insanın sözü karışmamıştır, karışamaz da: “Eğer o (peygamber), bize birtakım sözler isnat etmiş olsaydı onu sağ elinden yakalardık ve şah damarını koparırdık ve hiçbir iniz onu koruyamazdı.” 1940
Hz. Muhammed’e İndirilmiş: Bu ifade Allah’ın, daha önce başka peygamberlere indirmiş olduğu kitapları (Tevrat, Zebûr, İncil gibi) dışarıda tutarak yalnızca Peygamber Efendimiz’e indirilen vahyin Kur’an olarak isimlendirileceğini vurgulamaktadır. 1941
Mushaflarda Yazılmış: Mushaf terimi iki kapak arasında toplanmış sayfalar anlamına gelir ki Kur’an’ın elimizde tuttuğumuz kitap biçimini ifade eder. Kur’an, Hz. Peygamber’den sonra kitap hâline getirilmiş; ezberlenmesinin yanı sıra yazıya da geçirilerek günümüze kadar ulaştırılmıştır.
Tevâtür Yoluyla Nakledilmiş: Bir haber veya sözün, bir araya gelerek yalan söylemeleri mümkün olmayan çok sayıda kimse tarafından aynı şekilde aktarılmasına tevâtür denir. Kur’ân-ı Kerîm, mushaflarda yazılı olmasının yanı sıra ayrıca ezberlenmiş ve insanlarca kuşaktan kuşağa şifâhen/sözlü olarak da aktarılmıştır. Kur’an, bu özelliğiyle yeryüzünde hiçbir kitaba -ne İlâhî, ne de insanî hiçbir kitaba- nasip olmayan bir ayrıcalığa sahiptir.
Okunuşuyla İbadet Edilen: Kur’an, insan hayatının her alanıyla ilgili temel ilkeleri ortaya koyarak bunların uygulanmasını talep eder. Bununla birlikte Kur’an bir ibâdet dilidir de aynı zamanda. Onun içindir ki namazın, namaz olması Kur’an’dan bir parçanın -kişinin güç yetirebildiği kadarının- 1942 okunmasıyla mümkündür. Kur’an dışında bir şeyin okunması bu şartı yerine getirmez.
İnsanları Âciz Bırakan: Kur’an, hem lâfız hem mana hem de bu ikisinin oluşturduğu nazım/düzen/armoni itibarıyla bir bütünlük oluşturur. Gerek indiği dönemde gerekse sonraki dönemlerde ne lâfız ne de mânâ açısından onun benzeri bir kitap meydana getirilmemiştir, getirilememiştir. Kendisinin İlâhî kaynaklı olduğunu iddia ederken Kur’an, bir sûresinin benzerini getirmelerini isteyerek hasımlarına meydan okumuş, bunu yapamadıklarını ve de yapamayacaklarını kesin bir dille ifade etmiştir.1943 Kur’an’ın bu özelliği, onun en son kitap oluşunu ve Kıyâmete kadar da bu şekilde devam edeceğini göstermektedir.
Kur’an’ın Diğer İsimleri
Kur’an’ın altmış kadar ismi olduğu belirtilir. Bunların hepsi Kur’an’da mevcut olan ve genelde Kur’an’ın özelliklerinin anlatıldığı kullanımlardan çıkarılmıştır.
1940] 69/Haakka, 44-47
1941] 2/Bakara, 185; 10/Yûnus, 37; 17/Isrâ, 73-75
1942] 73/Müzzemmil, 20
1943] 2/Bakara, 23-24; 11/Hûd, 13; 17/Isrâ, 88; ayrıca Bk. 15/Hicr, 9
- 422 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Belli başlıcaları şunlardır:
Kitab: “Elif. Lâm. Mim. Bu kitab ki, kendisinde hiç şüphe yoktur; muttakîler için bir kılavuzdur.” 1944
Tenzîl (İndirilme): “Şüphesiz bu, âlemlerin Rabbi tarafından tenzîldir.” 1945
Vahiy (Bildirim): “Bu bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.” 1946
Kelâmullah (Allah’ın Kelâmı): “Ve müşriklerden biri senin korumana başvurursa onu koruma altına al, olur ki böylece kelâmullahı işitir.” 1947
Zikr (Hatırlatma): “Muhakkak ki Zikr’i Biz indirdik ve şüphesiz onun koruyucuları da Biziz, Biz.” 1948
Furkan (Hakkı bâtıldan ayıran): “Bütün insanlığa bir uyarıcı olsun diye kuluna furkânı indiren ne yücedir!” 1949
Hüdâ (Rehber, kılavuz, hidâyet): “Muhakkak Rabbinizden size apaçık bir kanıt, bir hüdâ, bir rahmet geldi.” 1950
Rahmet: “Muhakkak ki bu (Kur’an), hidâyet ve inananlar için rahmettir.” 1951
Şifâ: “Ey insanlar! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdekiler için bir şifâ ve inananlar için bir hidâyet ve rahmet geldi.” 1952
Mev’iza (Öğüt): “Gerçek şu ki biz size apaçık âyetler, sizden önce geçip gitmiş toplumlardan bir ders ve müttakîler için bir mev’iza indirdik.” 1953
Hikmet: “Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın.”1954
Rûh: “İşte sana da kendi buyruğumuz altında rûhu vahyettik.” 1955
Ahsenü’l-Hadîs (Sözün en güzeli): “Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer, ikişerli bir Kitap hâlinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar. İşte bu Allah’ın rehberidir. Dilediğini bununla yola iletir. Ama Allah kimi sapkınlığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.” 1956
Belâğ (Duyuru): “Bu, onunla uyarılsınlar; O’nun yalnız tek tanrı olduğunu bilsinler ve sağduyu sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara yapılmış bir duyurudur.” 1957
Beyân (Açıklama): “Bu, insanlara bir açıklama, korunanlara yol gösterme ve
1944] 2/Bakara, 1-2
1945] 26/Şuarâ, 192
1946] 53/Necm, 4
1947] 9/Tevbe, 6
1948] 15/Hicr, 9
1949] 25/Furkân, 1
1950] 6/En’âm, 157
1951] 27/Neml, 77
1952] 10/Yûnus, 57
1953] 24/Nûr, 34
1954] 33/Ahzâb, 34
1955] 42/Şûrâ, 52
1956] 39/Zümer, 23
1957] 14/Ibrâhîm, 52
KUR’AN
- 423 -
öğüttür.”1958
Burhân (Delil): “Ey insanlar, size Rabbinizden delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.” 1959
Emr (Buyruk): “Bu, Allah’ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah’tan korkarsa onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür.” 1960
Hablullah (Allah'ın ipi): “Ve topluca Allah’ın ipine yapışın, ayrılmayın; Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, kalplerinizi uzlaştırdı. Onun nimetiyle kardeşler hâline geldiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, sizi ondan kurtardı. Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki yola gelesiniz.” 1961
Hâdî (Rehber, kılavuz): “Gerçekten bu Kur’an en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler.” 1962
Hikmet: “Bunlar üstün hikmettir! Ama uyarılar fayda vermiyor.” 1963
en-Nebeü’l-Azim (Büyük haber): “De ki: “O, büyük bir haberdir.” 1964
Nûr (Aydınlık): “Artık Allah’a, Elçisine ve indirdiğimiz nûra inanın. Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.” 1965
Risâlet (Mesaj): “Onlara bir âyet gelince: ‘Allah’ın elçilerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe katiyen inanmayız!’ dediler. Allah, risâletini koyacağı yeri bilir. Suç işleyenlere Allah katında bir aşağılık ve yaptıkları hileye karşı çetin bir azap erişecektir.” 1966
Tafsîlü’l-Kitab (Kitabın açıklaması): “Bu Kur’ân, Allah’tan başkası tarafından uydurulacak bir şey değildir. Ancak kendinden öncekinin doğrulaması ve kitabın açıklamasıdır. Onda asla şüphe yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.” 1967
Tasdîku’l-Kitab (Kitabı doğrulayan): “Elbette onların hikâyelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’ân uydurulacak bir söz değildir; ancak kendinden öncekinin doğrulaması, her şeyin açıklanması; inananlar için bir kılavuz ve rahmettir.” 1968
Tezkira (Hatırlatma): “Kur’an korunanlar için bir hatırlatmadır.” 1969
el-Urvetü’l-Vüskâ (Sağlam kulp): “Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tağutu inkâr edip Allah’a inanırsa muhakkak ki o, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” 1970
Kur’an’ın bu isimlerinde iki önemli hususiyet dikkati çekmektedir. İlk dört
1958] 3/Âl-i Imrân, 138
1959] 4/Nisâ, 174
1960] 65/Talâk, 5
1961] 3/Âl-i Imrân, 103
1962] 17/Isrâ, 9
1963] 54/Kamer, 5
1964] 38/Sâd, 67
1965] 64/Teğâbün, 8
1966] 6/En'âm, 124
1967] 10/Yûnus, 37
1968] 12/Yûsuf, 111
1969] 69/Haakka, 48
1970] 2/Bakara, 256
- 424 -
KUR’AN KAVRAMLARI
maddedeki isimler Kur’an’ın mâhiyeti, tabiatı ve yapısını nitelerken daha sonrakiler onun muhtevası hakkında bilgi vermektedir. Başka bir ifadeyle, ilk dört madde Kur’an’ın kaynağı ve nasıl bir hitap olduğuyla, diğerleri ise onun insanlar üzerinde/arasında gerçekleştirdiği işlev ve görevleriyle ilişkilidir
Kur’an Hakkında Özet Bilgi
Kur'an; âlemlerin Rabbi tarafından son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen kitabın en çok söylenen ismidir. Kur'an'ın diğer isimlerinden bazıları da şunlardır: Zikir, Furkan, Mushaf, Kitabu'l-Mübin, Kelâmullah, Nur, Hüdâ, Şifa, Mev'ize... Bazı müfessirler, Kur'an veya Kitaba sıfat olarak gelen tabirleri de sıralayarak, bu isimlerin sayısını yüze kadar çıkarmışlardır.
Kur’ân-ı Kerim, yirmi üç senede peyderpey nâzil olmuştur. Kitab'ın hepsi bir defada indirilmemiştir. Kur'an, bölüm olarak 114 sûreye ayrılır. Bu sûrelerin hepsi aynı uzunlukta değildir. Elli sayfalık bir sûre olduğu gibi, bir satırlık sûre de vardır. Sûreler de âyetlere ayrılır. En kısa sûre üç âyet, en uzun sûre de iki yüz seksen altı âyettir. Âyetlerin uzunlukları da eşit değildir. Bir sayfalık bir âyet olduğu gibi bir kelimelik âyetler de vardır. Kur'an, sayfa adedine göre de cüzlere ayrılır. Her cüz yirmi sayfadır. Kur'an, toplam otuz cüzdür. Her cüz de kendi içinde dört hizb'e ayrılır. Her hizb, beş sayfadır.
Kur’an Konuları
Kur'an'ın dış yapısıyla ilgili bu bilgileri verdikten sonra içyapısına, konularına geçebiliriz. Kur'an, ülûhiyet ve ubudiyet konularını içerir. Rabbimiz ve sıfatları, yaratıklar, özellikle de insan ve onun Rabbiyla ve diğer yaratıklarla ilişkileri Kur'an'ın ana konusudur. Kur'an, Rabbimizın bize mesajları olduğu için, konuları da kul ile Rab arasındaki ilişkiler bağlamında, kulun varlık âlemindeki konumu, kendisini yaratan Rabbin özellikleri, insanın ilişki içerisinde olduğu ve olabileceği her şeyi içermektedir. Kısaca maddeler halinde sıralayacak olursak:
Allah Teâlâ,
İnsanlar,
Tabiat ve evren,
Rasûller, Nebîler ve iyi kulların örnekliği,
Toplum ve Tarih,
Göremediğimiz, fakat etkilendiğimiz varlıklar (melek, cin),
Kötülük örnekleri, isyancı kullar (şeytan, Fir'avun, Karun, Ebû Leheb, kâfirler, müşrikler, zâlimler, fasıklar, münâfıklar...),
Helâklar, Kıyâmet, âhiret, cennet, cehennem,
Allah'ın gönderdiği kitaplar ve konuları,
İnsandan yapması istenen emirler, tavsiyeler; yapmaması istenen yasaklar, uyarılar ve sakındırmalar,
Dünya, evren ve hayatla ilgili hükümler.
Rasûlullah (s.a.s.) bir toplum içinde yaşıyordu. Onlardan biriydi. Ancak ona
KUR’AN
- 425 -
vahy olunuyordu. O da aldığı vahyi açıklıyor, insanları buna çağırıyordu. Ona iman edenler, karşı çıkanlar oluyordu. Rasûl (s.a.s.) bu şekilde toplum içinde 23 yıl yaşadı. Bunun 13 yılını Mekke'de; 10 yılını Medine'de geçirdi. Kur'an bu süre içerisinde peyderpey nâzil oldu. Onun ölümü ile birlikte Bu Kitap tamamlanmış oldu.
Kur'an'daki âyetlerin olaylarla iç içe nâzil olduğunu bilmemiz bize Kitabın indiği toplum ve çevreden bağımsız anlaşılmayacağı gerçeğini öğretir. Zira o bir toplum hareketine öncülük etmiş, yönlendirmiş Kitaptır. Onu masa başı kitabı olarak ele almak yanlış sonuçlara götürür.
İlâhî vahy insana ve içinde yaşadığı topluma hitap etmektedir. Onu anlayacak, hayata geçirecek, toplum düzeni olarak bir sisteme dönüştürecek insandır. Bu Kitap'ta insanın düşünce, duygu, irade ve ünsiyet gibi yeteneklerini harekete geçirici âyetler vardır. Bu yeteneklerini kullanan insan, toplum içinde diğer insanları da etkileyecek, Şeytanın ilhamına kulak verenlerle Allah'tan gelen vahy ile mücâdele edecek; canını, malını bu yolda feda edecektir. Böylelikle İlâhî vahye olan bağlılığını ve imanını ispat etmiş olacaktır. Mücâdele, Allah'ın sözünün Şeytanın sözüne galebe çaldığı, ilâhi vahyin toplumda "ekber" hale geldiği âna kadar devam edecek, sonra dünyadaki tüm toplumlarda da bu ilâhi hedef gerçekleşinceye kadar sürecektir. İşte Allah'ın kitabı Kur'an, bütün bunları yapacak insana-topluma hitap etmektedir. İnsan bu mücâdele içinde yetişecek, olgunlaşacak, kemal noktasına ulaşacaktır.
Kur'an, Hz. İsa'dan 610 yıl sonra yeni ve son bir Rasûl (s.a.s.) ile başlayan zulumattan nura çıkış hareketinin kılavuz kitabıdır. 23 yıl süren bir devrim hareketinin yol gösterici metinlerinin (âyetlerinin) bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Bu açıdan Kur'an 23 yıllık bir toplumsal değişme mücâdelesi içinde anlaşılabilir. Âyetlerin inmesiyle beraber Rasûlullah harekete geçmiş, içinde yaşadığı toplumu bu âyetlerle değiştirmek için gece gündüz çalışmıştır. Nihâyet çağrısı kendi doğup büyüdüğü Mekke'de değil; Medine'de yankı bulmuştur. Orada toplumun lideri olarak Peygamberliğine devam etmiş, 10 yıl içinde insanlık için örnek bir toplum modeli kurulmuştur. Bu esnada yüzlerce âyet nâzil olmuş, ilk günden son güne kadar harekete sürekli Kur'an rehberlik etmiş, Rasûlullah da uygulamış, âyetlerin pratiğe geçirilmesinde Kur'an'ın mücessem bir ifâdesi olmuştur.
Kur'an, Peygamberimiz'in en büyük mûcizesidir. Diğer mûcizeler, belirli bir zamanda ve belirli bir yerde yaşayan sınırlı sayıdaki insanın şahid olduğu olağanüstülükler olduğu halde; Kur'an, her coğrafyada, Peygamberden sonra her tarih diliminde yaşayanlar için apaçık görülen bir mûcizedir. Edebiyat yönüyle mûcizedir, benzerinin yazılamayacağı için mûcizedir, problemlere çözüm getirip ölümcül hastalıklara şifa olduğu için mûcizedir, evrensel hakikatleri ihtiva etmesi yönüyle mûcizedir. Değiştirilmesi gerekmeyen, eskimeyen ve en âdil kanunları içermesi yönüyle mûcizedir.
Tarih, coğrafya, cinsiyet, maddi farklılıklara rağmen tüm insanları her yönüyle kuşatması, her topluma ve her bireye çıkış yolları göstermesi yönüyle mûcizedir. Okunmasıyla, kolay öğrenilmesiyle, okunuşunda ruhları arındıran, dinlendiren âhengi, musikisi ile ruhları huzura kavuşturan, gönülleri titreten nağmeleriyle mûcizedir. En çok okunan kitap olması, en çok ve en kolay ezberlenen kitap olması yönüyle mûcizedir. Anlamlarının derinliğiyle mûcizedir. En doğru, en güzel
- 426 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kelâm olması, bıktırmaması, okundukça güzelliğinin artması yönüyle mûcizedir. Bitmeyen hazineleriyle, gaybdan verdiği haberlerle mûcizedir...
Bütün mûcizelerinin yanında Kur'an, tarihin akışını değiştirmiş, en köklü değişiklikleri gerçekleştirmiş, en sağlam nizamı oluşturmuş, pratikte muhteşem meyvelerinin görüldüğü, her isteyene nimetlerini sunan bir ağaçtır. Kendisine yönelenlere sırlarını açan, hazinelerini saçan gökten inen muazzam bir sofradır. Göklere doğru tırmanmak, yükselmek isteyenlere Allah'ın uzattığı kopmaz bir iptir. Tarihin şahid olduğu en büyük devrim, Kur'an'ın gerçekleştirdiği inkılâbdır. Kur'an, kişileri kısa zamanda, tepeden tırnağa değiştirdiği gibi; toplumları da nuruyla ihya etmiş, diriltmiş, değiştirmiş, dönüştürmüştür.
Fert planında sözgelimi, Ebû Cehil'in samimi arkadaşı, eli silâhlı katil adayı Ömer, Peygamber'i öldürmeye giderken kendisi dirilmiş, dinlediği Kur'an onu bir anda değiştirivermiştir. Kızını toprağa diri diri gömen Ömer, Kur'an sâyesinde insanları ihya eden, karıncayı ezmemek için yere dikkatli basan merhamet ve adalet timsali Hz. Ömer oluvermiş. Fert planında tek tek yaşanan bunun gibi sayısız örnekler yanında, Kur'an, toplumu da, düzeni de kökten değiştirmiştir. Kabile halinde yaşayıp, sık sık birbirlerine saldıran, o güne kadar tarihte ciddi varlık gösteremeyen, devlet ve medeniyet nedir bilmeyen baldırı çıplak insanlar, Kur'an'ın gerçekleştirdiği inkılâp sâyesinde çok kısa bir zaman içinde üç kıtada at koşturan, en büyük devlet ve medeniyet olmuşlar.
Gerçek Anlamda Çağ Kapatıp Çağ Açan Sadece Kur’an’dır
Kur'an çağ kapatıp çağ açmıştır. Hemen her konuda olduğu gibi, câhiliyyenin çağ anlayışı da cahilcedir. İnsanlığın hattındaki en büyük fay kırılmasını da hakkı görmek istemediği için görmezden gelir, farklı çağ anlayışını zanna ve uydurmalara dayanarak değerlendirir. İslâm'ın çağ anlayışı, tevhid mücâdelesini yansıtan olaylarda, vahyin verdiği doğru haberler ışığındadır. İlk insan, aynı zamanda ilk peygamberdir. Ulu’l-azm denilen büyük peygamberler de çağ kapatıp çağ açmış devrimci liderlerdir. Nuh tufanı, o tarihte ve sonraki etkileriyle yeni bir çağı belirler. İbrahim (a.s.) putperest çağa destansı meydan okumaları ve mücâdeleleriyle tevhid çağını yeniden oluşturan inkılâbın köşe taşıdır. Mûsâ (a.s.) ve İsa (a.s.) da öyle. Ve en büyük inkılâb, Kur'an'ın yaptığı inkılâb; en büyük inkılâbçı da Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. Kur'an'la câhiliyye çağı kapanmış; mutluluk çağı başlamıştır. Kur'an'la birlikte Kur'an'ın oluşturduğu yeni çağın adı asr-ı saâdet; inkılâbçı insanın adı da müslüman'dır artık. Diğer devrimler, adına inkılâb denilemeyecek basit, sınırlı, sahte, avutucu değişimlerdir. Daha doğrusu zindanları değiştirmenin adına devrim adı verilip insanlar kandırılmıştır. Karanlıklar, zulümler, hapisler, kölelikler arasındaki değişikliğin adına devrim; küçük değişikliklerin veya tahmine ya da uydurmaya dayanan zaman dilimlerinin adı çağ olamaz.
Peki, Kur'an, aynı Kur'an olduğuna göre, bugünkü câhiliyyeyi niye değiştiremiyor? Bugünkü insanlar Kur'an okudukları halde, niçin karanlıklardan sıyrılıp değişik bir kimliğe bürünemiyor? Yani Kur'an, niye artık inkılâb yapamıyor? Kur'an değişmemiştir ama, Kur'an okuyanlar başkalaşmıştır. Kur'an anlayışı, Kur'an'a bakış, Kur'an'a yaklaşım değişmiştir. Kur'an, aynı Kur'an'dır, ama Kur'an'a yönelmesi gereken insan, Kur'an'a sahabe gibi yönelmiyor. Çeşme, bindört yüz yıldır akmaktadır. Bu güne kadar onun hayat veren lezzetli suyunu içenleri suladığı, nimetlendirip dirilttiği gibi, hâlâ canlandıran rahmet suyunu
KUR’AN
- 427 -
sunmaya devam etmektedir. Ama biz, kabımızı o çeşmenin altına tutmuyor, çeşmeden yararlanmayı bilmiyorsak suç elbette çeşmenin değil; bizimdir. Karanlıklarda yaşayan insan çeşmenin yolunu unutmuş olabilir, ama çeşmenin suyundan az da olsa tatmış olanların yapmaları gereken büyük görevleri olmalıdır. Hele o çeşmenin yanı başındaki yangınları farkeden itfaiyeci (dâvet ve tebliğci) görevini yapmıyorsa, karanlıktan yararlanarak yangını çıkaran ve değişik araçlarıyla yangını körükleyenler kadar, o da suçlu değil midir? Kendilerini ve toplumlarını değiştirmek isteyenlere Kur'an yardıma hazırdır; referansları, örnekleri ortadadır. Değişim ve dönüşüm projelerini, kendisine yöneleceklere sunmaya, yol göstermeye, yollarını aydınlatmaya hazır beklemektedir.
Bir ilâcın şifaya vesile olması için, o ilacın kullanılması gerekir. Sadece reçetenin veya prospektüsün okunmasıyla şifa beklenemez. "Kur'an şifadır."1971 Hem ferdî hastalık, problem, stres ve buhranlarımıza; hem de sosyal kargaşamıza. Aynı zamanda devlet yönetiminin ölümcül hastalıklarına şifadır. Bunun böyle olduğu sayısız deney ve tecrübelerle kanıtlanmış tarihî ve güncel bir vâkıadır. Aynı ilaç, bayatlamadan bozulmadan duruyor. Raflarda, kabından açılmadan tutuluyor. Uygulayacak hastaları bekliyor.
Kur'an, gerçekten âlemlerin Rabbi namına bir İlâhî hitaptır. Bütün kâinatın Sahibi, bütün mahlûkatın Halikı namına bir ezelî konuşmadır. Hakîm, Kerîm ve Rahîm bir Rabbin kelâm-ı Ezelîsi olarak sonsuz hikmet, kerem ve rahmet yüklüdür. Furkan'dır ve mu'cizü'l-beyandır. Dolayısıyla onu okumak, okumaların en güzelidir. Onu dinlemek, dinlemelerin en güzelidir. Onunla düşünmek, tefekkürün en güzelidir. Ona göre yaşanan bir hayat, hayatların en güzelidir. Tüm bunlarla birlikte, unutulmaması gereken husus, eşsiz bir hidâyet rehberi olan Kur'an'ın doğru bir niyetle okunmasıdır.
Kur'an'dan öğrendiğimize göre, ona yönelirken dikkat edilecek hususlar şunlardır: İyi niyet, istiaze, Kur'an'a temiz olarak dokunup yaklaşmak, Kur'an'a kulak verip susmak, onu tane tane, özümseyerek okumak.
Mü'min, Kur'an insanıdır. O'nu okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuştur. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kur'an'a karşı mü'minin ilk vazifesi, O'nu sık sık okumaktır. Kur'an'ın ilk emri "oku" iken O'nu okuyamamanın mâzereti olamaz. Her mü'min, asgari olarak günde beş defa namaz aracılığı ile Kur'an'la doğrudan doğruya bir bağlantı kuracaktır. İslâm'ın iman, ahlâk, iktisat, hukuk vs. düsturlarını teşkil eden Kur'an âyetlerini, Rabbinin huzurunda, Rabbinden indirildiği şekliyle okuyarak ve dinleyerek Allah'a ibâdet edecektir. Kur'an'ı okumak, mü'min için ne derece lüzumlu ise, öğrendiklerini korumak ve unutmamak da o nisbette zarûrîdir. Kur'an'ı okumaktan asıl gaye, onu anlamaktır. İslâm, ana kanunlarını teşkil eden Kur'an'ın anlaşılmasını belirli bir zümrenin tekeline bırakmamıştır. Kur'an, her bir kişi için gönderilmiştir ve Kur'an mesajı ana hatlarıyla herkes tarafından anlaşılacak kadar açıktır. "Andolsun ki biz, Kur'an'ı anlaşılması; üzerinde düşünülmesi için kolaylaştırmışızdır. O halde bir düşünen (ibret alan) var mı?"1972 Kur'an'ı biraz olsun anlayarak okumuş olmak için, Kur'an'ın orijinal harfleriyle yazılmış metnini ihtivâ eden meal ve tefsirlerden sıra ile günlük dersler takip etmeliyiz. Bir sayfa metin, akabinde de okunan sayfanın meal ve tefsirini
1971] 10/Yûnus, 57; 17/İsrâ, 82; 41/Fussılet, 44
1972] 54/Kamer, 17
- 428 -
KUR’AN KAVRAMLARI
okumalıyız. Ayrıca, çeşitli konulardaki Kur'an âyetlerini açıklayan ilmî eserleri de ciddi bir gayretle takip etmeliyiz. Kur'an'ı okumanın, onu anlamak için olacağı gerçeğini kavrayamayan birçok mü'min, Kur'an'ı yıllarca okudukları, defalarca hatmettikleri halde, meal ve tefsirlere rağbet etmedikleri için, Kur'an'ın mana zenginliklerinden feyz alamamışlar, ellerindeki Kitab'ı hayatlarına geçirememişlerdir. Biz, bu duruma düşmemeliyiz.
Kur'an'ımızı okumak, anlamak için olacağı gibi; anlamak da şüphesiz tatbik etmek için olacaktır. Mü'minin Kur'an'a imanı, zaten onu yaşamak içindir. "İşte bu Kur'an, indirdiğimiz mübarek bir Kitabdır. Artık Kur'an'a uyun, (onun emir ve yasaklarına aykırı davranıştan) sakının ki merhamet olunasınız."1973 Mü'min, Kur'an'ı, musikisinden yararlanmak ve kültürünü artırmak için okumayacaktır. Onu yaşamak için öğrenecek, okuyacak ve dinleyecektir. "Allah, şu Kur'an'la amel eden toplumları yükseltir. Onun izinden gitmeyenleri de alçaltır." 1974
Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi; inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kur'an'dan da özlenen faydalar sağlanamayacaktır. "Benim zikrimden (Kur'an'ımdan) yüzçeviren kişi(ler) için (buhranlarla dolu) dar bir hayat ve geçim sıkıntısı vardır." 1975
Bir ilke, bir kanun fert ve cemiyet hayatında ilgi ve saygı görüyor, tatbik olunuyorsa onun varlığının anlamı ve değeri vardır. Yok, sadece varlığına ve gerekliliğine inanılmakla yetiniliyor da fertlerin irâdelerine ve toplum hayatının akışına yön vermiyorsa onun mevcudiyetinin fiilî bir önemi yoktur. İnanılan ve kabul edilen bu ana kaideyi iman ve amel hayatımıza uygulayarak şu soruları kendimize yöneltebiliriz:
Tefsir, Te'vil, Tercüme ve Meal
Tefsir, İlâhî muradı kesin olarak beyan ettiği için çok daha hassâsiyet ve itinâ gerektiriyor. Aynı zamanda tefsiri yapanı derin ve ağır bir sorumluluk altına sokmuş oluyor. Bu yüzden, Hz. Peygamber'den veya sahâbeden sahih bir rivâyetle menkul olmayan haber ve izahlara itibar edilmemelidir.
Te'vil, muhtemel mânâlardan birini tercih etmek olduğuna göre, burada te'vili yapanın tercihi önem kazanıyor. Şüphesiz ki, âyeti te'vil eden kişinin bilgi ve kabiliyeti, İlâhî kelâma ve Hz. Peygamber'in sünnetine vukufu, Arap dili ve edebiyatına hâkimiyeti, bağlı bulunduğu mezhebi, hatta yaşadığı çevrenin sosyo-ekonomik ve politik yapısı, kurumsal faktörler... onun tercihinde etkili olacaktır. Burada beşerî bir tercih sözkonusu olduğu için, tercümesinin de daha rahat ve endişeden uzak olarak yapılabileceği söylenebilir.
Herbiri Kur'an ilimlerinin birer dalı olan Tefsir, Te'vil ve Tercüme; bunların üçü de, İlâhî mesajın insanlara en güzel şekilde anlatılıp kavratılmasını hedeflemektedir.
Tefsir
Bir şeyi iyice açıklamak, keşfetmek anlamında "el-Fesr" masdarından tef'il
1973] 6/En'âm, 155
1974] Riyâzü's-Sâlihin ve Terc. II, 341
1975] 20/Tâhâ, 124
KUR’AN
- 429 -
babında bir kelime. Istılâhta beşerî takat oranında, Allah Teâlâ'nın muradına delâlet etmesi yönünden Kur'ân-ı Kerim'i inceleyen bir ilimdir.
Konusu, Kur'an âyetleridir. Gâyesi, iki cihanda selâmete ve mutluluğa ulaşmak için Allah Teâlâ'nın kitabını yine O'nun murâdına uygun bir şekilde anlamak, anlatmak ve yararlı hükümler çıkarmaya kudret kazanmaktır.
Tefsir ilminin şerefi: Bu ilmin şerefi, bilinen bir gerçektir. Allah Teâlâ; "Dilediğine hikmeti verir, hikmet verilen kimseye çok şeyler verilmiştir"1976 buyurur. İbn Abbas (r.a.)'dan gelen bir rivâyete göre âyet-i kerimede geçen "hikmet" kelimesi, Kur'an'ın nâsihini, mensûhunu, muhkem ve müteşâbihini, ilk ve son inen âyetlerini, helâl ve haramını, mesellerini bilmek anlamındadır. Âlimlerin icmâ'ına göre Tefsir ilmini öğrenmek farz-ı kifayedir. Bu itibarla Tefsir ilmi Şer'î ilimlerin en yücelerindendir. Mevzû, gâye ve kendisine duyulan ihtiyaç yönünden de ilimlerin en şereflisidir. 1977
Tefsire olan ihtiyaç: Kur’ân-ı Kerîm'in tefsirine büyük bir ihtiyaç vardır. Vakıa, Kur’ân-ı Kerîm bir belâğat mûcizesidir, birçok meseleleri, hükümleri pek açık lafızlarla beyan buyurmuştur. Fakat ilmî, edebî, ahlâkî, hukukî, sosyal hakikatlerine kadar açık bir tarzda yazılmış olurlarsa olsunlar; yine bunları herkes gereği gibi anlayamaz; bu hususta şerhlere, izahlara ihtiyaç görülür. Bunun içindir ki, en beliğ ediplerin, en güçlü yazarların eserleri hakkında birçok şerhler, haşiyeler yazılmıştır.
Bununla beraber, herhangi bir mesele, birçok meselelerle ilgili olabilir. Mütehassıs olmayanlar bu ilgiyi göremezler. Bu meseleleri bir arada düşünmeye ve mütalâaya muktedir olamazlar. Müfessirler ise, her meseleyi izah eder ve o mesele ile ilgili olan diğer meseleleri de ortaya koyar. Artık bu hususta bilinmesi gereken maddeler bir tablo halinde gözler önüne serilir. Böylece mütalâa sahipleri fazla araştırmalardan kurtulmuş olur; az zamanda çok bilgi sahibi olurlar. Bir de herkes, Kur'an lafızlarının, ibarelerinin inceliklerini anlayamaz ve en ibret verici noktasına işaret edilen bir kıssanın, bir olayın teferruatına vakıf olamaz. Müfessirler ise, lafızlara ait incelemeleri yaparlar, kelimelerin ve terkiplerin hakiki, mecazî ve kinayeli mânâlarını, işaretlerini, delâletlerini gösterirler, Kıssalara, olaylara dair yeterli derecede bilgi verirler. Böylece Kur'an'ın hakikatları, güzellikleri büyük bir açıklıkla ortaya çıkarmış olur.
Tefsirler başlıca iki kısma ayrılır:
1- Rivâyet tefsirleri: Bu tefsir, selefden nakledilegelen eserlere dayanan tefsir-i naklîdir ki, buna et-Tefsir bi'l-me'sur veya Bi-Tariki'r-Rivâye Tefsir de denir. Bu tefsirlerde âyetlerin mânâları, nüzûl sebepleri, nâsıh ve mensuh olanları gösterilir. Böylece rivâyet yolu ile yapılan tefsirlerin başlıca kaynakları, Hadis-i Şerif kitapları ile Siyer ve Tarih kitaplarıdır. Bunlara muhalif, aklın hükmüne aykırı olan rivâyetlere itimat edilmez.
2- Dirâyet Tefsirleri: Buna rey ile tefsir de denir. Bu tefsirde müfessir, âyet hakkında açıklayıcı bir nakil bulamayınca reye başvurur. Yani ictihad eder, ve Lugat, Belâğat gibi lisan ilimlerinden yararlanır. Müfessir bunu yaparken, müfessirde
1976] Bakara, 269
1977] Mennâ' el-Kattan, Mebâhis Ulumi'l-Kur'an, Beyrut, 1408/1987, s. 327
- 430 -
KUR’AN KAVRAMLARI
aranan bazı şartları taşıması tabiidir. Gerek rivâyet ve gerekse dirâyet sahasında oldukça faydalı birçok tefsir te'lif edilmiştir.
Terceme: Bu kelimenin kökü dört harfli (rubâî) “Terceme” fiilidir. Cevheri bu kelimenin “Raceme”den geldiğini söylemektedir. Lügat mânâsı bir çok manaya gelmekle birlikte; bir kelâmı, bir dilden başka bir dile çevirmek, demektir. IstIlâhi mânâsı ise, bir kelâmın mânâsını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmektir. Tercüme yapılırken, kelâmın bütün mânâ ve maksatlarına itina gösterilmesi icab etmek gerekir. 1978
Terceme iki kısımda incelenebilir:
1) Harfî veya lafzî terceme: Aslına benzemesi gözetilen, başka bir deyimle eş anlamlılardan birinin yerine konulmasını hedefleyen tercemedir. Lafızları çeşitli yönlerden incelenmesini gerektiren zor bir terceme türüdür. Kur’an için mümkün değildir. Çünkü bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler benzerini meydana getiremezler. Aksi taktirde Kur’an’ın belâğat hususiyetleri ve i’cazı kaybolur.
2) Mânevî veya tefsiri terceme: Nazmında ve tertibinde aslına benzemesi gözetilmeyen tercemedir. Bunda asıl gaye, mânânın güzel bir şekilde ifade edilmesi olduğu için uygulaması kolaydır. Üstelik harfi tercemeye tercih edilmiştir.
Kur’an’ın Tercemesi yapılabilir mi? Bu hususta âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat hepsinin ittifak ettikleri nokta Kur’an’ın harfi tercemesinin yapılamıyacağıdır. Buna karşılık tefsiri tercemenin yapılacağına izin verilmiştir. Çünkü bu tün terceme, lafzın mânâsını daha geniş bir sözle mümkün olduğu kadar ifade etmektedir. Üstelik bu terceme aslının da aynı sayılmamaktadır. Yalnız yapılan tercemenin Kur’an’ın yerine geçmeyeceği ve Kur’an’ın değer hükmünü taşımayacağı da bilinmelidir. Kur’ân-ı Kerim’in zengin olan Avrupa lisanlarına yapılan tercümeleri bile asıl mânâyı ifade etmekten çok âcizdir. 1979
Meal
Yaşadığımız ülkede Kur'ân-ı Kerim tercümesi yerine, daha çok "meal" lafzı kullanılmaktadır. Özellikle son zamanlarda yapılan Kur'an tercümelerinin hemen hepsi "meal" diye isimlendirilmişlerdir. Meal kelimesi, "döndü, aslına rucû etti" anlamına gelen âle fiilinden türemiştir.1980 Meâl; "Evl" kökünden mimli masdardır. Bir şeyin varacağı yer ve gâye mânâsında ism-i mekân da olur.1981 Mânâsı ise, "bir şeyin hülâsası, zübdesi, neticesi", âkıbeti ve dönüp varacağı yer (masîr) demektir. "İşte dayanamadığın işlerin te'vili/içyüzü budur."1982 Bu âyette geçen te'vilin aslının "meal" olduğu ve bu mânâda kullanıldığı da söylenmiştir. 1983
Meal kelimesi lügatte “evl” kökünden mimli mastardır. Bir şeyin varacağı yer ve gâye mânâsına mekân ismi de olur. Bir şeyin koyulaşıp katı hale gelmesine de meal denir. Istılâhta ise, bir sözün mânâsının her yönüyle aynen değil de, biraz
1978] Cevherî, Sıhah, 5/1928; Zebidî, Tâcu’l-Arûs, 8/211; Menâhil, 2/16; Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Müfessirîn, 1/23; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 215-216
1979] Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 217-218; Ali Turgut, Tefsir Usûlü ve Kaynakları, 222-223
1980] İbn Teymiyye, Meccmeu' Fetâvâ, 13/291; Mennâ' el-Kattan, Mebâhis fî Ulûmi'l-Kur'an, 325
1981] Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I (Mukaddime, 30; Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, I/33
1982] 18/Kehf, 80
1983] Mennâ' el-Kattan, 326
KUR’AN
- 431 -
noksanıyla ifade edilmesine meal denir. İşte Kur’ân-ı Kerim’in tercemesi için kullanılan meal kelimesi, onu aynen terceme etmeye imkan olmadığını, daha doğrusu yapılan işte bir eksikliğin mevcud olduğunu belirtmek içindir. Arapça bilmeyen müslümanlara, mümkün mertebe Allah’ın kelâmını kendi dilleriyle anlatmak ve müslüman olmayanlar arasında İslâm’ı yaymak için Kur’ân-ı Kerimin tercemesi zaruridir. Salahiyetli veya salahiyetsiz şahısların yaptıkları tercemelerde, fahiş hatalar yapıldığı gözönünde bulundurulacak olursa, müslümanlar tarafından doğruya en yakın bir şekilde, Kur’an’ın bütün dillere tercemesi şartı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bunun da selâhiyetli heyetler tarafından yapılması gereklidir. 1984
Buraya kadar serdedilen mâlumattan, Kur'an'ın bütün özellik ve inceliklerini, mânâ ve maksatlarını edâ ederek tercümesinin mümkün olmadığı anlaşılıyor. Bu durumu ileri sürerek Kur'an'ın başka dillere çevrilmesine itiraz edenler olabilir. Nitekim böyle de olmuştur. Ancak, unutmamak gerekir ki, Kur'an sadece Araplara nâzil olmamıştır. Hz. Peygamber evrensel bir mesaj sunmuştur. Onun bu misyonu, Kur'ân-ı Kerim'de "âlemlere rahmet",1985 "tüm insanlara beşîr/müjdeleyici ve nezîr/uyarıcı"1986 olarak gönderilmiş olmak gibi ifâdelerle belirtilmektedir. Tebliğ ettiği Kur'an'ın da bütün beşeriye indirildiğini beyan eden pek çok âyet mevcuttur. 1987 Dolayısıyla, Kur'an'daki emir ve yasaklar, kural ve kaideler, hüküm ve hikmetler Araplar kadar, dilleri farklı olan diğer müslümanları da, hatta bütün insanları da ilgilendirmektedir. O halde Kur'an, Arapların dışındaki müslümanların onu anlayıp kavramalarıy, emir ve yasaklarına şuurlu bir şekilde uymaları, kıssa ve hikmetlerinden ibret almaları... diğer insanların da üzerinde düşünüp tedebbür etmeleri, tahkik ve tedkiklerde bulunmaları... için, eksik ve yetersiz de olsa onların dillerine tercüme edilmeli; ancak bunun "meal" olduğu da belirtilmelidir.
Kur'ân-ı Kerim, sadece Türkçe değil; hiçbir dile aynen çevrilemez. Her ne kadar Farsça, Fransızca, İngilizce gibi bazı diller, kelime hazinesi açısından zengin iseler de, yine de Kur'an'ın tüm mânâ ve maksatlarıyla bu dillere tercüme edilmesi mümkün olmamakta, bu açıdan bu diller de yetersiz kalmaktadır. Buna rağmen, hemen hemen tüm bu dillere yapılan çevirilere "Kur'an tercümesi" denmiş, sadece içinde yaşadığımız toplum, Kur'an'a duyduğu sevgi ve saygının bir gereği olarak tercümeye "meal" deme nezâket ve inceliğini göstermiştir. 1988
Kur’ân-ı Kerim’in Doğu ve Batı Dillerindeki Tercemeleri
Kur'anı Kerim Hz.Peygamber Aleyhisselam'a indirilirken bir yandan da çeviriliyordu. Aynı zamanda değişik dillere sahip uluslar Müslüman olduklarında onlar kendi dillerine çeviriyordu. Selman-ı Fârisî Farsça'ya çevirmişti. İlk tercümeler Farsça ve Türkçe dillerindeydi. Batı'da Latince olarak tercümenin tarihi 1143'tür. Bu türcüme 1543'te basılmıştır. Bugün bütün dünya dillerinde Kur'an tercümesi bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’in İslâm’ın ilk devrinden itibaren başka dillere
1984] Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 220-221
1985] 21/Enbiyâ, 107
1986] 7/A'râf, 158; 34/Sebe', 28; 35/Fâtır, 24
1987] Bk.2/Bakara, 158; 6/En'âm, 19; 17/İsrâ, 82, 89; 18//Kehf, 54; 30/Rûm, 58; 39/Zümer, 27; 41/Fussılet, 44
1988] Hidâyet Aydar, Kur'ân-ı Kerim'in Tercümesi Meselesi, s. 73-75
- 432 -
KUR’AN KAVRAMLARI
tercüme edildiğine dair örneklere rastlamaktayız. Kur’ân-ı Kerim hemen hemen bütün Avrupa dillerine terceme edilmiştir. Doğu ve Afrika dillerinin de çoğuna tercüme edilen Kur’an’ın hemen her dilde meali vardır.
65 dilde 2 bin 672 adet basılmış Kur’ân-ı Kerim tercümesi var. Sırasıyla Farsça, Türkçe ve Urduca tercümeler, tespiti yapılan tercümelerin yaklaşık yüzde 95'ini oluşturuyor. Bu oran Türkçe meal çalışmalarının ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor.
Türkçe Mealler
En eski elyazması Türkçe meal Şirazlı Hacı Devletşah oğlu Muhammed'in istinsah ettiği (1333) mealdir ve Türk-İslam eserleri Müzesi'ndedir. Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki bir nüsha Harezm Türkçesinde yapılmıştır.
Osmanlı Türkçesiyle yazılmış ve kelime kelime yapılmış olan tercemelerin, muhtelif kütüphanelerimizdeki sayısının 60’a vardığını biliyoruz. Latin harfleriyle yapılmış meallere gelince, sayıları hayli çoktur ve gittikçe artmaktadır. Günümüzde yayınlanan Türkçe meal sayısının 2010 yılı itibarıyla 200’e yaklaştığını ifade edebiliriz. Türkçe yazılmış veya Türkçeye tercüme edilip yayınlanmış tefsir sayısının da 50 civarında olduğunu belirtelim.
Bu kaynağın herkes tarafından okunup anlaşılması için çabalar her dönemde sürüyor. Bu yüzden pek çok kişi Kur’an meal ve tefsiri yazdı. Kesin olmayan bilgilere göre Türkiye’de 2000 yılı itibarıyla, son 50 yılda 115 farklı kişi, 115 farklı meal kaleme aldı ve piyasaya sürdü. Mustafa Nejat Sefercioğlu, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin (IRCICA) 1998′de tamamlanan bir araştırmasından yola çıkarak “Kur’an Bibliyografyası” isimli bir kitap yazdı. En çok basılıp satılan meal olarak, rekor, aslında özel olarak meal şeklinde yazılmayan, tefsirinden alıntı olarak basılan Elmalılı Hamdi Yazır’ın mealindedir. İlk basıldığı haliyle ve farklı kişilerin sadeleştirip farklı yayınevlerince basılan günümüz diliyle Elmalılı meali bir milyondan fazla sattı. Yarım milyonu deviren meallerin sayısı da azımsanamaz. İşaret Yayınları’nın bir yetkilisi, Muhammed Esed’in “Kur’an Mesajı” mealinin 500 binden çok sattığını söylüyor. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe çeviri)” kitabı 150 baskı yaptı. Bu da 500 bin civarında bir satışa tekabül ediyor. Prof. Suat Yıldırım ve Prof. Süleyman Ateş’in mealleri de çok satanlardan. Diyanet İşleri Başkanlığı da farklı kişilere meal yazdırıyor. Bir heyet tarafından kaleme alınan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çıkarılan “Kur’an-ı Kerim Meali” ve yine Diyanet tarafından bastırılan Prof. Dr. Halil Altuntaş ile Dr. Muzaffer Şahin imzalı aynı adlı eser de çok satanların başında. Türkiye’de yılda tahminen 650 – 700 bin adet meal okuyucuyla buluşuyor.
Kur’ân’ın Tedrîcî Olarak İnzâl Edilmesi
Kur’an, peyderpey, parça parça indirilmiştir. Kur’an, Hz. Peygamber’in yirmi üç yıllık risaleti süresince âyet âyet, bazen birkaç âyet, bazen de kısa sûreler hâlinde, ama aralarında mutlaka zaman boşlukları bulunarak nâzil olmuştur. Bunun önemli bir yönü bulunmaktadır; zira Kur’an’ın bu şekilde indirilişi, bizlere, onun anlaşılması ve uygulanmasına dair bir yöntem/usul de sunmaktadır.
KUR’AN
- 433 -
Kur’an, Hz. Peygamber’e ilk defa Ramazan ayında,1989 mübârek bir gecede,1990 Hira mağarasındayken indirilmeye başlanmıştır. Hz. Peygamber’e inen ilk âyetler Alâk Sûresi’nin ilk âyetleridir.1991 Kur’an’ın bu ilk inişinin -yaklaşık olarak- hicretten önce on üçüncü yılda (ki milâdî Temmuz veya Ağustos 610 tarihine denk gelmektedir), Hz. Peygamber kırk yaşlarında iken gerçekleştiği belirtilir.
Kur’an’ın peyderpey indirilişinde, önemli hikmetler mevcuttur. Kur’an’ın peyderpey indirilişine, bizzat Kur’an’ın kendisi tanıklık etmektedir:
“Kâfirler ‘Kur’an ona bir bütün olarak bir kerede indirilseydi ya!’ derler. Oysa Biz onu kalbine iyice yerleştirelim diye indirdik ve böyle belli bir düzen içinde ağır ağır okuduk.” 1992
“Biz bunu (Kur’an’ı) hakikatle indirdik ve o da sana hak olarak indi. Biz seni yalnızca bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve ayrıca onu insanlara yavaş yavaş okuyasın diye bir okuma/kur’an olarak bölüm bölüm ayırdık ve parça parça indirdik” 1993
“Parça parça inene (Kur’an’a) ant olsun!” 1994
“(Kur’an’ın) parçalar hâlinde indirilişini tanıklığa çağırırım. Eğer bilirseniz bu büyük bir yemindir. O gerçekten değerli bir okumadır/kur’andır. Sağlam korunan kelâm içindedir. Ona ancak arındırılmış olanlar dokunur. Âlemlerin Rabbinden indirilmedir!” 1995
Bu âyetler hem Kur’an’ın Hz. Peygamber’in yirmi üç yılı bulan peygamberliği süresince peyderpey (müneccemen) vahyedilmiş olmasındaki tarihî gerçeği, hem de bununla birlikte kendi içinde tutarlı bir bütün olduğunu1996 ve dolayısıyla ancak bir bütün olarak ele alınırsa, yani her bölümü diğer bütün bölümler gözönünde bulundurularak okunursa tam olarak anlaşılabileceğini ifade etmektedir.
Kur’an’ın Muhtevâsı ve İşlevi
Bütün peygamberlerin getirdiği din, İslâm/Teslimiyet olduğundandır ki onlara uyanları da Allah “Müslüman/Teslim olan” diye adlandırmıştır: “Ve Allah uğrunda gösterilmesi gereken çabayı gösterin. O sizi seçti ve din konusunda üzerinize bir zorluk yüklemedi. Atanız İbrâhim’in milletini/inancını izleyenler olarak, elçinin size, sizin de bütün insanlara tanık olmanız için sizi önceden Müslüman/Teslim olanlar diye isimlendirdi. Öyleyse namaz kılın ve zekât verin ve sımsıkı Allah’a bağlanın. Sizin efendiniz odur. O ne yüce Efendi, ne yüce Yardımcıdır.” 1997
Allah’ın, Müslümanlar olarak adlandırdığı kimselerin oluşturduğu topluluğun, çevresinde halkalandığı inanç merkezi (ümmet) de ortaktır: “Gerçek şu ki bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir; çünkü hepinizin Rabbi benim. Öyleyse bana kulluk edin.”1998; “Muhakkak ki bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir, çünkü hepinizin Rabbi be1989]
2/Bakara, 185
1990] 49/Duhân, 3; ayrıca Bk.97/Kadr, 1
1991] Buharî, Bed’ü’l-vahy, 1
1992] 25/Furkân, 32
1993] 17/Isrâ,105-106
1994] 53/Necm, 1
1995] 56/Vâkıa, 75-80
1996] 4/Nisâ, 82
1997] 22/Hac, 78
1998] 21/Enbiyâ, 92
- 434 -
KUR’AN KAVRAMLARI
nim. Öyleyse Benden sakının.” 1999
Farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda yaşamalarına rağmen, kendilerini Allah’a teslim edenlerin, içinde yaşadıkları şartlar gereği getirilen özel durum ve uygulamalar dışında (“Biz herbiriniz için bir yol/sistem (şir’a) ve bir hayat tarzı/yöntem (minhac) belirledik. Eğer Allah dileseydi hepinizi bir tek topluluk yapardı, ama size indirdikleri aracılığıyla sizi sınamak için böyle diledi. O hâlde hayırlı işlerde yarışın! Hepinizin dönüşü Allah’adır; o zaman Allah farklı olduğunuz hususları size bildirecektir.”2000 Tek Allah inancına dayanan bütün dinler, Hıristiyanlık ve yahûdiliğin sonradan tahrif olmasıyla birlikte, aslı itibarıyla hak dindir, evrensel bir bütünlüğe ve ortak bir yapıya sahiptir: “O, sizin için dinden Nûh’a emrettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya emrettiğimizi teşrî buyurdu. Dini tastamam yerine getirin ve bu konuda ayrılığa düşmeyin.” 2001
Allah’ın bütün peygamberleri aracılığıyla gönderdiği ve adına İslâm dediği bu dinin temel ilkelerini de yine Allah kendisi açıklamaktadır. Bu ilkeler kurtuluşun temel ve yegâne şartıdır. Bu şartlar peygamberlere gelen bütün vahiylerin ortak paydasıdır. Bu sebeple Kur’an’ın getirmiş olduğu her türlü mesaj, emir, nehiy ve açıklama, bu şartlar altında ele alınabilir. İşte bütün inananların ortak olarak üzerinde birleştikleri şartları Kur’an bize şöyle açıklar: “Hiç kuşku yok ki (bu ilâhî kelâma) inananlar ile Yahûdi inancının takipçilerinden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden her kim Allah’a ve âhiret gününe inanır ve (bu inanca) uygun ve doğru işler yaparsa elbette onların, Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyeceklerdir de.” 2002
Kur’an’ın Bölümleri
Âyet: Sözlükte işaret, delil, alâmet anlamlarına gelen âyet kelimesi Kur’an’da mûcize, alâmet, ibret, delil ve benzeri anlamlarda kullanılır. Kâinatta bulunan her şey bir âyettir; zira Allah’ın varlığına ve yüceliğine işaret eder. Kur’an’ın en küçük birimi de âyettir; zira o da Allah’ın mesajını göstermektedir. Bazı sûrelerin başında bulunan müstakil harflerin (hurûf-ı mukattaa) âyet sayılıp sayılmamasından ve iki âyeti birbirinden ayıran durakların tespitindeki değişik yaklaşımlardan dolayı Kur’an âyetlerinin sayısı hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlere göre âyetlerin sayısı, 6204, 6214, 6219 şeklinde farklılık göstermektedir ki, elimizde mevcut olan Kur’ân-ı Kerîm mushafları 6236 âyetten oluşmaktadır. Bir sûrenin içindeki âyetlerin sıralanışı/tertibi Hz. Peygamber’in talimatına dayanmaktadır.
Sûre: Sözlükte yüksek rütbe, mevki, yüksek bina, etrafı surlarla çevrili şehir anlamlarına gelen sûre kelimesi Kur’an’ın, en az üç âyetten oluşan, farklı uzunluklara sahip her bir özel bölümüne verilen addır. Kur’an’da 114 sûre bulunmaktadır. En uzun sûre 286 âyetli Bakara, en kısası ise 3 âyetli Kevser’dir. Mushaflarda ilk sûre Fâtiha, son sûre de Nâs’dır. Sûrelerin isimleri tevkıfî (Hz. Peygamberin emri ve işaretine bağlı) olmadığından bazen bir sûrenin birden fazla ismi bulunmaktadır.
1999] 23/Mü’minûn, 52
2000] 5/Mâide, 48
2001] 42/Şûrâ, 13
2002] 2/Bakara, 62; 5/Mâide, 69
KUR’AN
- 435 -
Cüz: Altı yüz sayfalık Kur’an mushafının yirmi sayfalık her bir bölümüne denir. Kelime anlamı parça, bir bütünü oluşturan bölüm demektir. Kur’an otuz cüze bölünmüştür.
Aşr veya Rukû‘: Her bir sûrenin içinde bir pasaj tarzında konu bütünlüğüne sahip olan ve âyet sonundaki duraklarda “ayn” harfiyle gösterilen kısa bölümlerin adıdır. Yaklaşık onar âyetten oluşurlar.
Kur’an İlimlerine Dair Kimi Kavram ve Terimler
Kur’an’ın inişinden itibaren, ona inananlar bu İlâhî kelâmı anlamaya ve hayatlarında canlı kılmaya çabalamışlardır. Ancak Kur’an’ın inişinin üzerinden zaman geçtikçe Kur’an’ın indiği dönemde yaşayan insanların karşılaşmadığı kimi anlama sorunları ortaya çıkmaya başlamıştır. Her kuşak kendinden önceki nesillerin Kur’an’a dair anlayış ve yorumlarını öğrenmiş ve kendinden sonrakilere aktarma ihtiyacı duymuştur. Kur’an’ın indiği dönemde yaşayan insanlar (sahabe) elbette bu inişe tanıklık etmiş; hangi şartlarda hangi âyetlerin indiğini, dolayısıyla âyetlerin delâlet ettiği anlamların neler olduğunu herhangi bir sorun yaşamadan anlamışlardır. Zaten Kur’an, onların kullanageldikleri ve hiçbir sûrette yabancılık çekmeyecekleri bir dil formunda nâzil olmuştur. Ancak yıllar geçtikçe ve farklı din ve milletlerden insanlar İslâm’a girdikçe İslâm toplumunda çeşitli görüşler ortaya çıkmaya ve bunlar tartışma konusu yapılmaya başlanmıştı. Bu etkiyle insanlar sorunları çözmek üzere Kur’an’a başvurmak durumunda kalmış; ancak her düşünce sahibi kendi düşüncesini Kur’an’da bulmaya ya da kendi görüşünü Kur’an’a dayanarak benimsetmeye kalkışmıştı. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü sahabeden itibaren her çağda yaşayan ilim adamları Kur’an’la ilgili çalışma ve araştırmalar yapmaya ve bu çalışmalarını belirli bir yönteme göre ortaya koymaya çaba göstermişlerdir. Yapılan bu çalışmalara Ulûmu’l-Kur’an/Kur’an Ilimleri denmiş, bu ilimlerde takip edilen yönteme de Usûl-i Tefsir/Tefsir Yöntemi adı verilmiştir. Şimdi Kur’an İlimlerine dair birtakım kavram ve terimlere değinelim:
Sebeb-i Nüzûl: Kur’an âyetlerinin iniş sebebi demek olan bu ifade, Kur’an’ın peyderpey inen parçalarının, belirli bir olgu veya olay üzerine belirli bir maksadı elde etmek üzere indirildiğini işaret etmektedir. Kur’an’ın ahkâm (hukukî hükümler) ve ahlâka ait olan âyetlerinin çoğu, sebeb-i nüzûl adı verilen ortamlarda inmiştir. Kur’an’ın yirmi üç yıllık bir süre zarfında bölük bölük, âyet âyet inmesindeki çeşitli hikmetlerden biri de yeni oluşmaya başlamış bir İslâm toplumunun, gelen vahiyleri özümsemesini kolaylaştırmak ve bu suretle insanları tekâmülî bir tarzda yavaş yavaş, tedricen eğitmek ve biçimlendirmektir. İşte sebeb-i nüzûl, vahyin hangi durumlarda nasıl bir tavır aldığını göstermektedir ki bu da âyetler arasındaki münasebetleri anlamamızı kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir.
Âyetlerin inişiyle ilgili olarak bahsedeceğimiz iki kavram daha bulunmaktadır:
1. Mekkî âyetler: Hicretten önce inen ve genellikle iman ve ahlâkla alâkalı olan âyetlerdir.
2. Medenî âyetler: Hicretten sonra inen ve genellikle ibâdet, hukuk ve diğer semavî din mensuplarıyla münasebet gibi konuları ele alan âyetlerdir.
- 436 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Bu ayrımın bilinmesi hangi hükümlerin hangi olgu ve şartlara göre nâzil olduğunu öğrenmeyi sağlar ki bu da Kur’an metnini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Muhkem ve Müteşâbih: Âl-i Imrân Sûresi’nin yedinci âyetinde Kur’an âyetleri iki kısma ayrılmıştır:
1. Muhkem: Kelime mânâsı sağlamlaştırılmış, berkitilmiş demek olan muhkem, mânâsı ve lâfzı itibarıyla herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirgin ve belli olan anlamına gelir.
2. Müteşâbih: Sözlükte birbirine benzeyen, benzeşen anlamına gelir. Müteşâbih âyet ise ya lâfız ya da mana yönünden başkasına benzemesi sebebiyle anlaşılmasında kapalılık bulunan, bu sebeple ilk anlaşılan mânâsı kastedilmeyen âyetler demektir.
Bu durumda muhkem, lâfzın zahirî anlamı itibarıyla yoruma ihtiyaç duymazken müteşâbih, ilk bakışta anlamı kapalı geldiği/göründüğü için ancak muhkeme başvurarak anlaşılabilir. Müteşâbih âyetleri, genellikle, gayb âlemiyle ilgili olan durum ve olguların sembolik ve benzetme yoluyla anlatımı şeklinde ifadelendirmek daha uygun bir anlayış olacaktır. Allah’ın sıfatları ile âhiretteki mükâfat ve azap durumlarını anlatan âyetler müteşâbih grubuna girer. Örneğin, bize cennet ve cehennemden bahseden âyetler, tamamıyla bizim bildiğimiz ve idrâk dünyamıza dâhil olan olgu ve olaylardan yola çıkarak yapılan tasvir ve anlatımları içermektedir. 2003
Hurûf-ı Mukattaa: Kelime anlamı bölünmüş, ayrık harfler demek olan hurûf-ı mukattaa, Kur’an’ın yirmi dokuz sûresinin başında bulunan ve elifbâ (alfabe) harflerinin tek olarak kullanılmasıyla ya da ikili, üçlü, dörtlü veya beşli bir kompozisyon çerçevesinde bir araya gelmesiyle oluşan; harflerin sesleriyle değil, kendi adlarıyla “Nûn”, “Yâ. Sîn”, “Elif. Lâm. Mîm”, “Tâ. Sîn. Mîm.”, “Elif. Lâm. Mîm. Râ.”, “Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd.” şeklinde okunan harf-sembollerdir. Bu harfler hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu tür bir kullanımın o dönemki Arap şiir/söz söyleme geleneğinde mevcut olduğu, hatibin/şairin muhatabın dikkatini söze/şiire çekmek gayesiyle eserine alfabenin bir veya birkaç harfiyle başladığı bize kadar ulaşan bilgiler arasındadır. Dolayısıyla Arap diliyle inen bir kitabın diğer durumlarda olduğu gibi burada da Arap edebiyat kültüründen faydalanması kadar tabiî bir şey düşünülemez. Ayrıca şunu da hemen belirtelim ki hurûf-ı mukattaa hakkında ileri sürülen her türlü düşünce ve yorum nihâyetinde birer içtihattır. Bu harflerin aslını ve esasını Allah bilir.
Kur’an’ı Okumak ve Anlamak
Kur’an’ı okumaktan bahsederken burada onu Arapçasından ezbere veya yüzüne okumayı kastetmiyoruz. Elbette yerine getirene bu tarz bir okuyuşun faydası vardır. Ancak bizim burada üzerinde durduğumuz husus, Kur’an’ın anlaşılması olduğundan dolayı Arapça bilmeyen ya da Arapça bilgisi Kur’an’ı orijinal metinden okuyup anlayacak bir düzeyde olmayan kişinin bu okuyuşu bizim konumuz dışında kalmaktadır. Dolayısıyla bundan sonra kullanacağımız “Kur’an’ı okumak” ifadesiyle onun mushaftan, yani Arapçasından anlamaksızın
2003] 13/Ra‘d, 35; 47/Muhammed, 15
KUR’AN
- 437 -
yüzünden veya ezbere okunmasını değil, anlamının okunmasını kastettiğimiz önemle akılda tutulmalıdır.
Kur’an, anlaşılmak için okunur. Zira Allah’ın, Resûlullah’a Kur’an’ı indirmesinin amacı onu insanlara duyurması ve iletmesidir.2004 İnsanlar da kendilerine duyurulan ve iletilen bu mesajı anlamakla yükümlüdürler.2005 Zira hayatlarını Allah’ın istediği istikamette düzenlemekle sorumlu tutulan insanlar bunu ancak kendilerinden isteneni anladıkları zaman yerine getirebilirler. Bu yüzden Kur’an okumak farzdır: “Bir de Kur’an’ı okumakla emrolundum.” 2006
Rasûlullah (s.a.s.) "Muhakkak ki ileride kapkaranlık geceler misâli fitneler olacak!" buyurdu. "Onlardan kurtuluşun yolu nedir, Ey Allah'ın Resûlü?" denildi. Buyurdu: "Allah'ın kitabı! Onda sizden öncekilerin olayları, sizden sonrakilerin haberleri ve sizin de hükmünüz vardır. O, kesin çizgidir; şaka değildir. Her kim kibirlenerek onu terk ederse Allah onun belini kırar. Her kim ondan başka hidâyet ararsa Allah onu saptırır. O Allah'ın sapasağlam ipidir. O, apaçık bir nurdur. O hikmetli bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur. Hevalar onun sâyesinde kaymaz. Görüşler onun sâyesinde dağılmaz. Âlimler ona doymazlar. Onun çokça tekrarı usanç vermez. Hayretengiz yönleri tükenmez. Her kim onun ilmiyle ilimlenirse ileri gider. Her kim onunla amel ederse ecirlenir. Her kim onunla hükmederse adalet eyler. Her kim ona tutunursa doğru yolu bulur." 2007
Kendini Kur’an’a Açmak
Kur’an’ı okumaya niyetlenen kişinin ondan faydalanması için öncelikle kendisini Kur’an’a açması gerekir. Bu da ancak kendisine yapılan uyarı ve hatırlatmaya kulak veren için sözkonusudur: “Sen ancak uyarıyı/hatırlatmayı izleyeni ve gıyaben Rahmân’dan korkan kişiyi uyarabilirsin.”2008 Bu sebeple, Kur’an okumaya yönelen kimsenin onu okumakla neyi amaçladığını çok iyi belirlemesi gerekir. Kur’an’ı anlamak için okumalıyız; kendi düşünce ya da emellerimizi destekleyeceğini umduğumuz âyetleri bulmak için değil.
Kur’an’ı Yaşamak, Kur’anla Yaşamak
Kur’an okumaktan maksat onu anlamak, onu anlamaktan maksat ise onu yaşamak, pratiğe dökmek, “yap” dediklerini yapmak, “yapma” dediklerinden de kaçınmaktır. Okuyup anladığımız hâlde eğer onu uygulamaz isek Peygamber’in Kur’an’da zikredilen şu sitemine maruz kalanlardan oluruz: “Ve (o gün) Resul şöyle diyecek: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı terk edilecek bir şey olarak gördü.” 2009
Huzurun Kaynağı Kur’an
Kur’an anlamamız için kolaylaştırılmıştır. Bunu bize haber veren bizzat Allah’tır.2010 Anlaşılması için kolaylaştırılan Kur’an, hayata aktarıldığı ve canlı kılındığı durumda insana mutluluk ve huzur verir; sıkıntı ve darlık değil: “Kur’an’ı
2004] 16/Nahl, 44, 64; 5/Mâide, 15,19; 14/Ibrâhîm, 4
2005] 2/Bakara, 219, 221, 243, 266; 24/Nûr, 61; 7/A’râf, 176; 10/Yûnus, 24; 16/Nahl, 44; 38/Yâsîn, 29; 4/Nisâ 82; 47/Muhammed, 24; vd.
2006] 27/Neml, 92
2007] Ahmed b. Hanbel, 1, 91; Dârimî, Fezâilü'l-Kur'ân, 1; Tirmizî, Sevâbü'l-Kur'ân 14, 2908
2008] 36/Yâsîn, 11
2009] 25/Furkan, 30
2010] 54/Kamer, 17, 22, 32, 40; 19/Meryem, 97; 44/Duhân, 58
- 438 -
KUR’AN KAVRAMLARI
sana, bedbaht olasın diye indirmedik. Yalnızca saygısı olana, yeri ve yüce gökleri yaratan Allah katından bir öğüt, bir uyarıcı olsun diye indirdik.” 2011
Kitaplara İman
“O müttakîler (takvâ sahipleri) ki, sana indirilene (Kur’an’a) ve senden önce indirilenlere (İlâhî Kitaplara) iman ederler. Onlar âhirete de yakînî olarak, kesin bir şekilde iman ederler.”2012
Kitaplara iman
“O takvâ sahipleri ki, onlar sana indirilene de, senden önce indirilene de iman ederler.”2013
İman esaslarından biri de Kur’an’a ve Kur’an’dan önceki kitap ve suhuflara (küçük kitaplara) inanmaktır. O kitaplar ki Allah tarafından Rasullerine gönderilmiş ve Rasuller de hiçbir kapalılık bırakmadan o kitaplardaki hükümleri insanlara tebliğ etmişlerdir. Bu kitaplarda Allah insanlara emirlerini, yasaklarını, mükâfatını ve azâbını açıklamıştır.
Biz müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitapların hepsine inanırız. Ancak, Kur’ân-ı Kerim hâricindeki kitaplar sonradan insanlar tarafından bozulmaya uğramışlardır. Bu sebeple biz onların bozulmuş haline değil bozulmamış haline inanıyoruz.
Mü’minlerin Kur’an’a ve önceki kitaplara inanması, Hz. Âdem’den kıyâmete kadar insanların tek bir dini, tek bir Rabbi olduğunu ispatlıyor. Onun için de bu inanç büyük bir değer taşır. Bu akîde, mü’minlerin ruhlarından kötü taassubu kökünden söküp attığı için büyük öneme sahiptir. Bu akîde sahibi her mü’min, hak olan geçmiş bütün din ve peygamberlere inanır.
Bu inanca sahip olan insanlar, peygamberden peygambere intikal eden tek dini (İslâm’ı) bulmuş olurlar. Böylece sağlam bir akîdeye sahip olduktan sonra Kur’an’a uymaları ve onu pratik hayatlarında yaşamaları kaçınılmaz bir görevdir. Çünkü hayat tarzını ancak Kur’an tesbit eder. Müslümanlar Allah’ın indirdiği kitaba göre hayatlarını düzenler. Kur’an’ın dışındaki bütün hayat modelleri yanlıştır ve sapıklıktır. Eğer Kur’an ölçüsüne göre değil de, insanların akıllarına göre hayat modelleri tesbit edilmeye çalışılırsa, o zaman ne kadar insan kafası varsa o kadar da hayat modeli ortaya çıkar. Bu modellerin hiçbir i vahye dayanmadığı gibi, aynı zamanda herbiri değersizdir. Mü’minin hayat modeli, onu yaratan Allah tarafından çizilmiştir. Mü’min ondan başkasını kabullenemez. Bu gerçeği Allah Teâlâ şöyle ifâde ediyor: “Kim İslâm’dan başka bir din (yol) ararsa, o istediği din kendisinden kabul olunmayacaktır. Ve o, âhirette de ebedî hursân/zarar çekenlerdendir.”2014
Mü’minler bilmelidir ki, İslâm dille söylenen laflardan ibâret olmadığı gibi, sadece kalple tasdik edilen bir inanç da değildir. İslâm, Allah’ın dinine teslimiyet demektir. Bu teslimiyet pratik hayatta bizzat görülmelidir. Yukarıdaki
2011] 20/Tâhâ, 2-4; ayrıca Bk.13/Ra’d, 28; Kur’an Anlaşılsın Diye, Heyet, Yekder Y., s. 10-39
2012] 2/Bakara, 4
2013] 2/Bakara, 4
2014] 3/Âl-i İmran, 85
KUR’AN
- 439 -
âyette görüldüğü gibi, mü’minin dini sadece İslâm’dır; İslâm’ın ana kaynağı da Kur’an’dır.
Kur’ân-ı Kerim, kendinden önceki kitapları tasdik eder, fakat onlarla amel etmeyi emretmez. Kur’an geldikten sonra artık önceki kitapların hükmü tamamen neshedilmiştir (kaldırılmıştır).
Allah Teâlâ hiçbir insanı tebliğsiz bırakmamıştır. Her topluma kendi dinini bildirmiştir. Beşer hayatını peygamberlerine gönderdiği kitaplarla tanzim etmiştir. Her topluma itikad, şeriat, ahlâk ve edeplerini gösteren hak kitaplar göndermiştir.
Tarih boyunca kimileri bu kitapları alıp kabul etmişler, kimileri de reddetmişlerdir. Kimileri ise alıp kendilerine göre değiştirmişlerdir. Bugün yahûdilerde bulunan Tevrat ve hıristiyanlarda bulunan İncil tamamen değişikliğe uğratılmıştır. Birçok kısımlar çıkartılmış, birçok kısımlar da ilave edilmiştir. Dolayısıyla önceki İlâhî kitapların aslı kalmamıştır. Allah Teâlâ da onları neshetmiştir. Öyleyse bu kitaplara tabi olan hiç kimse hak yolda (İslâm’da) değildir. Hatta bir defasında Hz. Ömer’in elinde Tevrat sayfalarını veya Tevrat’ın tefsiri kabul edilen rivâyetleri içeren Mişna kitabını gören Rasûlullah (s.a.s.): “Ey Ömer, vallahi Hz. Mûsâ da aramızda olsaydı bana uymaktan başka bir şey yapmazdı.”2015 diyerek onun elindeki Tevrat (veya onun yorumunu içeren) sayfalarını yok etmesini buyurmuştur.
Öyleyse Mü’min de Kur’an’dan başka hiçbir kaynağa bağlanamaz. Çünkü Kur’an geldikten sonra -ister değiştirilsinler, ister değiştirilmesinler- hiçbir hükmüne uyulmaz. Onların hükmü kalmayıp nesholunmuşlardır.
Allah’ın peygamberlerine indirdiği kitaplar büyüklüklerine göre iki kısımda incelenirler: Suhuflar (Küçük Kitaplar) ve Büyük Kitaplar.
Suhuf (Sayfalar -Küçük Kitaplar-)
Allah tarafından gönderilen kitaplardan bazıları birkaç sayfadan meydana gelen küçük kitaplardır. Bunlara sahifeler (sayfalar) anlamına gelen “suhuf” denilir.
Kur’ân-ı Kerim’de açıklanan bazı öğütlerin “es-suhufu’l-ûlâ (ilk suhufta/sayfalarda)” mevcut olduğu2016 bildirilmiştir. Yine benzer öğüt ve hükümlerin İbrâhim ve Mûsâ’nın suhufunda/sayfalarında2017 da bulunduğu bildirilerek suhuf denilen küçük ebatlı İlâhî kitapların mevcûdiyeti Kur’ân-ı Kerim’de ifâde edilmiştir. Sayfalar halinde kayda geçirildiği için Kur’an, Kur’an’a da suhuf der.2018 Bununla birlikte hangi peygambere ne kadar suhuf verildiği açıklanmamıştır. Kur’ân-ı Kerim, Hz. İbrâhim’in soyundan İshak, Yakup, Süleyman, Yusuf, Zekeriyya, Yahya Peygamberler’e kitap verildiğini belirtir.2019 Hadislerde de suhuf hakkında fazla bilgi yoktur. Bazı rivâyetlerde Hz. Âdem’e 10, Hz. Şit’e 50, Hz. İdris’e 30, Hz. İbrâhim’e 10 sayfa (suhuf) verildiği nakledilirse de, bu konuda kesin bilgi ifâde eden sahih hadisler mevcut değildir.
2015] Ahmed bin Hanbel, III, 378
2016] 20/Tâhâ, 133; 87/A’lâ, 18
2017] 87/A’lâ, 19
2018] 80/Abese, 13; 98/Beyyine, 2
2019] 4/Nisâ, 54; 6/En’âm, 89; 57/Hadîd, 26
- 440 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Peygamberlerin sayısını bilemediğimiz gibi suhuf ve kitapların tümünü ve hangi peygamberlere ne miktarda verildiği de Kur’an ve sahih sünnette tüm ayrıntılarıyla bildirilmemiştir. Peygamberlere indirilen küçük-büyük bütün kitaplara (suhuf ve büyük kitaplara) icmâlî olarak iman şarttır.
Büyük Kitaplar
Kur’ân-ı Kerim’in haber verdiği büyük kitaplar dört tanedir. Bu kitaplar şu peygamberlere gönderilmiştir:
1) Tevrat (’ın bir bölümü, İsrâiloğullarına indirilen kitapların -Ahd-i Atîk’in- ilk 5 kitabı): Hz. Mûsâ’ya,
2) Zebûr: Hz. Dâvud’a,
3) İncil: Hz. İsa’ya,
4) Kur’ân-ı Kerim: Hz.Muhammed’e indirilmiştir.
Zebûr, Tevrat ve İncil’in aslı bozulmuş, insanlar tarafından tahrif edilip değiştirilmişlerdir. Kur’ân-ı Kerim, kendinden önceki kitapların hükmünü nesh etmiş, yani ortadan kaldırmıştır.
Kitapların Gönderiliş Amacı
Kitapların gönderiliş amaçlarının başında insanların dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamak gelir. İnsanı yaratan Allah, insanın hayatı boyunca takip edeceği itikat, ibâdet, ahlâk, emir ve yasakları içine alan kitap ve sahifeleri ilk insandan itibaren göndermiştir. Bu kitaplar sayesinde insanlar hidâyeti, dünya huzuru ve âhiret saâdeti gibi pek çok gerçeği anlamışlardır.
Vahy ve Vahyin Çeşitleri
“Vahy”in sözlük anlamı: Bir şeyi gizli ve çabuk bildirmek demektir. Vahyin terim anlamı: Allah Teâlâ tarafından doğrudan doğruya, ya da elçi melek vasıtası ile peygamberlere bildirilen ve kesinlik ifâde eden bilgilere vahiy denir.
Vahyin Çeşitleri
1) Sâdık Rüya: Allah dilediği bilgileri doğru bir bilgi ile peygamberlerine bildirmiştir. Peygamberlerin rüyalarında gördükleri şeyler aynen gerçek çıkmıştır. Peygamber Efendimize de zaman zaman vahiy böyle gelmişti.
2) İlham Yoluyla Vahiy: Allah’ın dilediği şeyleri peygamberin kalbine koyması şeklindeki vahiy çeşididir.
3) Perde Arkasından Vahiy: Allah ile peygamber arasında bir vasıta olmadan ve söyleyeni görmeden Allah kelâmının işitilmesidir.
4) Melek Aracılığı İle Gelen Vahiy: Allah Teâlâ’nın, bildirmek istediği bilgileri bir melek ile peygamberine bildirmesi şeklidir. Bu melek Cebrâil (a.s.)’ dir.
Kitab; Anlam ve Mâhiyeti
Kur'an'ın temel kavramlarından biri olan "kitab" Kitabımızda 255 yerde geçmektedir. Türkçedeki 'kitap' anlamı yanında; yazılı şey, yazı, yazılan ve yazdırılan anlamlarına da gelir. "El-Kitab": Allah'ın Kitabı demektir. Kur'an ıstılahında
KUR’AN
- 441 -
Kitab; Allah tarafından yazdırılan şey anlamında kullanılır ve bu anlamda imanın temel konularından biri de Kitaplara imandır.
Kur'an'ın "kitab" la ilgili ifâdelerinden şunların kast edildiği anlaşılır:
Genel anlamda vahy2020
Son Peygamber'e gelmiş bulunan vahiyler toplamı2021
Bütün kâinat
İnsan
Levh-ı Mahfuz'daki Evrensel kayıt kitabı (evrensel kompütür)2022
Her ferdin fiillerinin kaydedildiği bireysel disket2023
Kur'an'a göre insanın önüne, okunmak üzere konan üç temel kitap vardır: Kâinat kitabı, vahy kitabı (Kur'an) ve insanın bizzat kendisi. Kur'an, diğer iki kitabın gereğince okunup değerlendirilmesini kolaylaştıran bir nurdur (ışık). Evren ve insan adlı kitapların gerektiği şekilde okunabilmesi için, bizzat Allah, vahy kitabı aracılığıyla insana yardımcı olmak için devreye girmektedir. Kur'an, bu üç kitabın belirli pasaj ve parçalarını "âyet" olarak anmaktadır. Kur'an, bir âyetler topluluğu olduğu gibi, kâinat ve insan da âyetler topluluğudur.2024 Ne vahy kitabı, insan ve eşyaya ait ilimler olmaksızın çözülebilir; ne de eşya ve insan, vahy kitabı olmadan layıkıyla anlaşılabilir.
Kur’ân-ı Kerim’in Özellikleri
Kur'an; âlemlerin Rabbi tarafından son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen kitabın en çok söylenen ismidir. Kur'an'ın diğer isimlerinden bazıları da şunlardır: Zikir, Furkan, Mushaf, Kitabu'l-Mübin, Kelâmullah, Nur, Hüdâ, Şifa, Mev'ize... Bazı müfessirler, Kur'an veya Kitaba sıfat olarak gelen tabirleri de sıralayarak, bu isimlerin sayısını yüze kadar çıkarmışlardır.
Kur’ân-ı Kerim, yirmi üç senede peyderpey nâzil olmuştur. Kitab'ın hepsi bir defada indirilmemiştir. Kur'an, bölüm olarak 114 sûreye ayrılır. Bu sûrelerin hepsi aynı uzunlukta değildir. Elli sayfalık bir sûre olduğu gibi, bir satırlık sûre de vardır. Sûreler de âyetlere ayrılır. En kısa sûre üç âyet, en uzun sûre de iki yüz seksen altı âyettir. Âyetlerin uzunlukları da eşit değildir. Bir sayfalık bir âyet olduğu gibi bir kelimelik âyetler de vardır. Kur'an, sayfa adedine göre de cüzlere ayrılır. Her cüz yirmi sayfadır. Kur'an, toplam otuz cüzdür. Her cüz de kendi içinde dört hizb'e ayrılır. Her hizb, beş sayfadır.
Kur’ân-ı Kerim, Peygamberimizin en büyük mûcizesidir. Kur’ân-ı Kerim Allah’ın koruması altındadır. O’nun bir kelimesi bile değiştirilmemiştir ve değiştirilemeyecektir. Dünyanın bir ucundaki Kur’an (Mushaf) ile diğer ucundaki Kur’an aynıdır. Allah, Kur’an’da şöyle buyuruyor: “O’nu Biz indirdik, O’nun koruyucusu
2020] 43/Zuhruf, 4; 13/Ra'd, 39
2021] 2/Bakara, 2; 38/Sâd, 29; 41/Fussılet, 3; 43/Zuhruf, 2; 44/Duhan, 2
2022] 18/Kehf, 47-49; 45/Câsiye, 29
2023] 17/İsrâ, 13-14
2024] 51/Zâriyât, 20-21; 41/Fussılet, 53
- 442 -
KUR’AN KAVRAMLARI
elbette Biziz.”2025
Kur’ân-ı Kerim’in Peygamberimize gönderilmesi 23 senede tamamlanmıştır. Kur’ân-ı Kerim, Hz. Ebû Bekir zamanında yazılı sayfalar birleştirilerek mushaf haline getirilmiş, Hz. Osman zamanında çoğaltılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de 114 sûre vardır. Kur’ân-ı Kerim, yeryüzünde en çok okunan, ezberlenen ve yazılıp basılan kitaptır.
Kur’an’ın âyetleri ruhları coşturur, kalplere huzur verir. Kur’an, insanları dalâlet ten hidâyete, karanlıklardan nûra, bâtıldan hakka kavuşturur. Kur’ân-ı Kerim baştan sona hikmet hazinesidir. O’nun delilleri açık ve ikna edicidir. Haberleri doğru, hükümleri sağlamdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim Allah kelâmıdır. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim’de çelişki veya hatalar bulunmaz. Kur’ân-ı Kerim insanlar için bir rehber, bir yol göstericidir. Allah Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Bu kitapta asla şüphe yoktur. O müttakîler (Allah’tan korkanlar) için yol göstericidir.”2026; “Sana indirdiğimiz bu kitap mübârektir; âyetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.”2027
Kur’ân-ı Kerim’deki sûreler Mekkî ve Medenî olmak üzere ikiye ayrılır. Mekkî sûreler; Peygamberimiz Medine’ye hicret edene kadar nâzil olan sûrelerdir. Medeni sûreler; hicretten başlayarak Peygamberimizin vefatına kadar nâzil olan sûrelerdir.
Mekkî sûrelerde daha çok inancı kuvvetlendirici âyetler nâzil olmuştur. Medenî sûrelerde ise, daha çok ahkâm âyetleri, yani dinin dünyada nasıl yaşanacağını gösteren âyetler nâzil olmuştur.
İlk inen âyetler Alak sûresinin ilk 5 âyetidir. Son inen âyet ise (müfessir ve araştırmacıların çoğunluğuna göre) Mâide sûresinin 3. âyetidir. Kur’ân-ı Kerim Fâtiha sûresi ile başlar, Nâs sûresi ile sona erer.
Kur’ân-ı Kerim’in birçok ismi daha vardır. Bu isimlerden bazıları şunlardır: Furkan (hak ile bâtılı ayıran), Hüdâ (hidâyet veren), Hakîm (hüküm koyan), Nûr, Şifâ, Rahmet, Zikir...
Kur’ân-ı Kerim Allah kelâmıdır. Hiç kimse Kur’ân-ı Kerim’in dengi bir kitap meydana getirememiştir ve getiremeyecektir. Kur’ân-ı Kerim bu konuda birçok âyette insanlara ve cinlere meydan okumaktadır: “Bu Kur’an gibi bir kitap meydana getirmek için bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler ve birbirlerine yardım etseler, yine O’nun bir eşini meydana getiremezler.”2028
Ne mutlu Kur’an gölgesinde hayatını sürdüren canlı Kur’an’lara…
2025] 15/Hıcr, 9
2026] 2/Bakara, 2
2027] 38/Sâd, 29
2028] 17/İsrâ, 66
KUR’AN
- 443 -
Kur'an-ı Kerim İle İlgili Âyet-i Kerimeler
Kitab Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 255 Yerde -ktb kökü ve türevleri toplam 322 Yerde-) 2/Bakara, 2, 44, 53, 78, 79, 85, 87, 89, 101, 101, 105, 109, 113, 121, 129, 144, 145, 146, 151, 159, 174, 176, 176, 177, 213, 231, 235; 3/Âl-i İmrân, 3, 7, 7, 19, 20, 23, 23, 48, 64, 65, 69, 70, 71, 72, 75, 78, 78, 78, 79, 79, 81, 98, 99, 100, 110, 113, 119, 145, 164, 184, 186, 187, 199; 4/Nisâ, 24, 44, 47, 51, 54, 103, 105, 113, 123, 127, 131, 136, 136, 140, 153, 153, 159, 171; 5/Mâide, 5, 5, 15, 15, 15, 19, 44, 48, 48, 57, 59, 65, 68, 77, 110; 6/En’âm, 7, 20, 38, 59, 89, 91, 92, 114, 114, 154, 155, 156, 157; 7/A’râf, 2, 37, 52, 169, 169, 170, 196; 8/Enfâl, 68, 75; 9/Tevbe, 29, 36; 10/Yûnus, 1, 37, 61, 94; 11/Hûd, 1, 6, 17, 110; 12/Yûsuf, 1; 13/Ra’d, 1, 36, 38, 39, 43; 14/İbrâhim, 1; 15/Hıcr, 1, 4; 16/Nahl, 64, 89; 17/isrâ, 2, 4, 13, 14, 58, 71, 71, 93; 18/Kehf, 1, 27, 49, 49; 19/Meryem, 12, 16, 30, 41, 51, 54, 56; 20/Tâhâ, 52; 21/Enbiyâ, 10; 22/Hacc, 8, 70; 23/Mü’minûn, 49, 62; 24/Nûr, 33; 25/Furkan, 35; 26/Şuarâ, 2; 27/Neml, 1, 28, 29, 40, 75; 28/Kasas, 2, 43, 49, 52, 86; 29/Ankebût, 27, 45, 46, 47, 47, 48, 51; 30/Rûm, 56; 31/Lokman, 2, 20; 32/Secde, 2, 23; 33/Ahzâb, 6, 6; 26; 34/Sebe’, 3; 35/Fâtır, 11, 25, 29, 31, 32, 40; 37/Sâffât, 117, 157; 38/Sâd, 29; 39/Zümer, 1, 2, 23, 41, 69; 40/Mü’min, 2, 53, 70; 41/Fussılet, 3, 41, 45; 42/Şûrâ, 14, 15, 17, 52; 43/Zuhruf, 2, 4, 21; 44/Duhân, 2; 45/Câsiye, 2, 16, 28, 29; 46/Ahkaf, 2, 4, 12, 12, 30; 50/Kaf, 4; 52/Tûr, 2; 56/Vâkıa, 78; 57/Hadîd, 16, 22, 25, 26, 29; 59/Haşr, 2, 11; 62/Cum’a, 2; 68/Kalem, 37; 69/Haakka, 19, 19, 25, 25, 25; 74/Müddessir, 31, 31; 78/Nebe’, 29; 83/Mutaffifîn, 7, 9, 18, 20; 84/İnşikak, 7, 10; 98/Beyyine, 1, 4, 4, 6.
Kitab Kelimesinin Çoğulu Kütüb Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 6 Yerde:) 2/Bakara, 285, 4/Nisâ, 136; 21/Enbiyâ, 104; 34/Sebe’, 44; 66/Tahrîm, 12; 98/Beyyine, 3.
Kur’an Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 70 Yerde:) 2/Bakara, 185; 4/Nisâ, 82; 5/Mâide, 101; 6/en’âm, 19; 7/A’râf, 204; 9/Tevbe, 111; 10/Yûnus, 15, 37, 61; 12/Yûsuf, 2, 3; 13/Ra’d, 31; 15/Hıcr, 1, 87, 91; 16/Nahl, 98; 17/isrâ, 9, 41, 45, 46, 60, 78, 78, 82, 88, 89, 106; 18/Kehf, 54; 20/Tâhâ, 2, 113, 114; 25/Furkan, 30, 32; 27/Neml, 1, 7, 76, 92; 28/Kasas, 85; 30/Rûm, 58; 34/Sebe’, 31; 36/Yâsin, 2, 69; 38/Sâd, 1; 39/Zümer, 27, 28; 41/Fussılet, 3, 26, 44; 42/Şûrâ, 7; 43/Zuhruf, 3, 31; 46/Ahkaf, 29; 47/Muhammed, 24; 50Kaf, 1, 45; 54/Kamer, 17, 22, 32, 40; 55/Rahmân, 2; 56/Vâkıa, 77; 59/Haşr, 21; 72/Cinn, 1; 73/Müzzemmil, 4, 20; 75/Kıyâmet, 17, 18; 76/İnsân, 23, 84/İnşikak, 21; 85/Bürûc, 21.
D- Kur’an’la İlgili Konular
Kur'an'a İman: Bakara, 2, 41, 97, 99, 129, 137, 176, 185,285; Al-i İmran, 4, 7, 87; Nisa, 136, 140, 162; Maide, 15, 48; En'am, 92, 153, 157; A'raf, 2-3, 52; Enfal, 41, Tevbe, 111...
Kur'an'ı ve Âyetlerini İnkâr: Bakara, 98; Al-i İmran, 4, 19, 21-22; Nisa, 56; Maide, 10; En'am, 21, 27, 39, 49, 93, 124, 157; A'raf, 36-37, 40, 177, 182; Enfal, 54; Yunus, 17, 69-70, 95; Hud, 18; Nahl, 56, 62, 116; Taha, 100-101; AnkEbût, 23, 47, 49, 68...
Âyetleri Satmak: Bakara, 41, 174-176.
Âyetleri Gizlemek: Bakara, 159-160, 174-176.
Kur'an Sorumluluğuna Ulaşmak: Haşr, 21.
Kur'an, Kafirler İçin Hasrettir: Haakka, 50.
Kur'an'ın İnmesi, Mazeret gösterilmemesi İçindir: En'am, 156-157
Cinlerin Kur'an Dinlemeleri: Ahkaf, 29-31; Cin, 1-2, 13, 19.
Kur'an Dinlemek:A'raf, 204; Enfal, 20-22
Kur'an Âyetleri, Mü'minlerin İmanını Artırır: Enfal, 2; Tevbe, 124-125; Nahl, 102; Furkan, 73; Secde, 15; Zümer, 23; Zariyat, 55.
Kur'an Âyetleri, Kafirlerin Küfrünü Artırır: Tevbe, 124-125; İsra, 41, 46, 60, 82; Hacc, 72; Şuara, 5-6, 198-201; Yasin, 45-46, Casiye, 9.
Kur'an Okurken Allah'a Sığınmak: Nahl, 98.
Kur'an Okumak: Neml, 92; AnkEbût, 45; Fatır, 29-30, Hadid, 16-17; Müzzemmil, 4.
Kur'an'a Sarılmak: Zuhruf, 43-44.
Kur'an'a Tabi olmak: Enfal, 20-22.
Kur'an Allah Katındandır: Bakara, 2; Al-i İmran, 7; Nisa, 82, 166; Yunus, 37; Hud, 1, 35; Ra'd, 1; Kehf, 2, 29; Furkan, 6; Şuara, 192, 210-212; Neml, 6; Kasas, 45-46; AnkEbût, 50; Secde, 2-3; Yasin, 5; Zümer, 1; Mü'min, 2-3; Fussılet, 2, 42; Şura, 3 ...
Kur'an'ın İ'cazı; Kur'an Eşsizdir ve Aciz Bırakır: Bakara, 23-24, 62; Enfal, 31; Yunus, 38-40; Hud, 13-14; Nahl, 103; İsra, 88; Şuara, 210-212; Lokman, 27; Fussılet, 41-42.
Kur'an'ı Cebrail İndirmiştir: Bakara, 97; Nahl, 102; Şuara, 193-194; Tekvir, 15-24.
- 444 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Kur'an, Ramazan Ayında İnmiştir: Bakara, 185.
Kur'an, Kadir Gecesinde İnmiştir: Duhan, 2-3; Kadr, 1.
Kur'an, Şeytan Sözü Değildir: Tekvir, 25-26.
Kur'an, Kâhin Sözü Değildir: Haakka, 42.
Kur'an, Peygamber Sözü Değildir: Haakka, 40, 44-47.
Kur'an, Şiir Değildir: Yasin, 69; Haakka, 41.
Kur'an Sözlerinde Bozukluk Yoktur: Kehf, 1.
Kur'an'ın Manasında Çelişki Yoktur: Kehf, 1; Zümer, 28.
Kur'an, Hak Olarak İnmiştir: Bakara, 252; İsra, 105; Fatır, 31; Zümer, 2, 41; Casiye, 6; Haakka, 51.
Kur'an'ın Geleceği, Önceki Kitaplarda Bildirilmiştir: Şuara, 196-197; Ahkaf, 10.
Kur'an, Hz. Muhammed'e Verilmiştir: Bakar, 99, 119, 151; Nisa, 163; Hıcr, 87; Nahl, 44; Kehf, 1; AnkEbût, 47; Şura, 52; Haakka, 40; Müzzemmil, 5.
Kur'an Kolaylaştırılmıştır: Meryem, 97; Kamer, 17, 22, 32, 40; A'la, 8.
Kur'an'ın Arapça Olması: Yusuf, 2; Ra'd, 37; Nahl, 103; Meryem, 97; Taha, 113; Şuara, 193-194; Zümer, 28; Fussılet, 3, 44; Şura, 7; Zuhruf,2-3; Duhan,58; Ahkaf, 12.
Kur'an'ın Koruyucusu ve Öğreticisi Allah'tır: Hıcr,9; İsra, 86-87; Kıyame, 16-19
Kur'an, Korunmuştur ve Değişmez: En'am, 115; Yunus, 15-17; Hıcr, 9; Kehf, 27; AnkEbût, 48-49; Zuhruf, 5; Vakıa,77-78; Haakka,40;Abese,13-16;Buruc, 22, A'la, 6-7
Kur'an, Parça Parça İnmiştir: Nahl, 89; İsra, 82, 106; Taha, 4; Furkan, 32-33;İnsan, 23
Kur'an Hidâyettir: Bakara, 2, 185; Al-i İmran, 138; A'raf, 52, 203; Yunus, 57; Yusuf, 111; İbrahim, 1; Nahl, 64, 89; Neml, 2, 77; Lokman, 2-3; Zümer, 23; Fussılet, 44; Şura, 52; Casiye, 11, 20.
Kur'an Şereflidir: Vakıa, 75-77; Kalem, 52; Abese, 13-14.
Kur'an'a Temiz Olanlardan Başkası El Süremez: Vakıa, 79.
Kur'an, Hak İle Batılı Ayırır: Bakara, 185; Al-i İmran, 4; Nahl, 64; Furkan, 1; Şuara, 2; Neml, 1, 76, 78; Tarık, 11-14; Beyyine, 3.
Kur'an, Öğüttür: Bakara, 231, Al-i İmran, 138; En'am, 90; A'raf, 2; Yunus, 57; Yusuf, 104; Taha, 2-3; Nur, 34; AnkEbût, 51; Yasin, 69; Sâd, 87; Kaf, 45; Zariyat, 55; Haakka, 48; Müzzemmil, 19; Müddessir, 54-55; İnsan, 29;Abese,11-12;Tekvir, 27-28
Kur'an, Kendinden Önceki Kitapları Tasdik Eder: Al-i İmran, 3; Nisa, 47; Maide, 48; En'am, 92; Yunus, 37; Yusuf, 111; Fatır, 31; Ahkaf, 12.
Kur'an Hikmet Doludur: Al-i İmran, 58; Yunus, 1; Ra'd, 37; Lokman, 2; Yasin, 2; Zuhruf, 4.
Kur'an, Beyandır, Açıklar: Bakara, 118, 221-222; Al-i İmran, 138; En'am, 97-98; Yusuf, 1; Hıcr, 1; Nahl, 89; İsra, 89; Kehf, 54; Hacc, 16; Nur, 34, 46; Kasas, 2; Sâd, 67-68, 88; Fussılet, 2-4; Duhan, 2; Talak, 11.
Kur'an, Nurdur: Nisa, 105; Şura, 52; Teğabün, 8.
Kur'an, İlahi Kanundur: Nisa, 105; Maide, 48; En'am, 115; A'raf, 3.
Kur'an, Şaka ve Eğlence Değildir: Tarık, 14.
Kur'an Şeriatı: Maide, 48; En'am, 151-153
Kur'an, Feyiz Kaynağıdır: En'am, 155; Sâd, 29.
Kur'an, Muhammed Ümmetine Mirastır: Fatır, 32.
Kur'an, En Doğruya Götürür: İsra, 9; enbiya, 106; Zuhruf, 43; Cin, 2.
Kur'an, Mü'minlere Mükafat, Kafirlere Azap Haberi Verir: İsra, 9-10
Kur'an, Mü'minleri Kafirlerden Korur: İsra, 45.
Kur'an İnzardır, Korkutur: En'am, 51; Kehf, 2, 4; Meryem, 97; Furkan, 1; Yasin, 6, 70; Fussılet, 4; Şura, 7; Ahkaf, 12.
Kur'an Müjdedir, Sevindirir: Kehf, 2-3; Meryem, 97; Neml, 2; Fussılet, 4; Ahkaf, 12.
Kur'an zikirdir: Taha, 99-100; Enbiya, 10, 50.
Kur'an Şifadır: Yunus, 57; İsra, 82; Fussılet, 44.
Kur'an Rahmettir: A'raf, 203; Yunus, 57-58; Yusuf, 111; Nahl, 64, 89; İsra, 82; Neml, 77; Kasas, 86; AnkEbût, 51; Lokman, 2-3; Duhan, 6; Casiye, 20.
Kur'an, Bütün İnsanlara Tebliğdir: İbrahim, 52.
Kur'an'daki Secde Âyetleri: A'raf, 206; Ra'd, 15; Nahl, 50; İsra, 107; Meryem, 58; Hacc, 18; FurKUR’AN
- 445 -
kan, 60; Neml, 25; Secde, 15; Sâd, 24; Fussılet, 37; Necm, 62; İnşikak, 21; Alak, 19.
Kur'an-ı Kerim İle İlgili Hadis-i Şerif Kaynakları
(Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, İbrahim Canan, AkçağY.)
-İlk rakam: Cilt; sonraki rakam: Sayfa numarasıdır.-
Kur'an'ın Faziletine Dair: 3, 224-225
Kur'an En Büyük Mûcize: 12, 388
Kur'an'a Temiz Olanların Dokunmasıyla İlgili Hususun Mahiyeti: 4, 288-289
Kur'an'dan Bir Tek Âyeti İnkar Edenin Durumu: 17, 314
Kur'an'ı Ezberledikten Sonra Unutan: 3, 242
Kur'an'dan Öğrenilen Sûrelerin Unutulmasının Cezası: 15, 318-319
Kur'an, İslâm'ın Anayasasıdır: 1, 338
Kur'an Öğrenip Öğreten: 16, 540-54
Kur'an Öğretimine Ücret Alınır mı? 11, 349; 16, 250-251; 17, 247.
Kur'an'da Geçen Malca ve Kuvvetçe Güçlü Olan Kavimler: 12, 376
Kur'an, Her şeye Ehemmiyeti Nisbetinde Yer Verir: 14, 482-483
Kur'an, İki Büyük Dairenin Mühim Meselelerini Açıklar: 14, 483
Kur'an'da İnsanların Maymuna Çevrildiğini Belirten Âyetler ve Evrim Farkı: 11, 147
Kur'an-ı Kerim'in İcazı: 12, 390-391
Kur'an İlimleri Kıyamete Yakın Yok Olacak: 17, 548
Kur'an'ı İnkar Edenlere Cevap: 12, 391-393
Kur'an'ın Hz. Peygamber'i Uyarması: 1, 345
Kur'an'da Hz. Muhammed Ümmetinin Tebcili: 3, 262-263
Kur'an'da Mesleki Ihzariyeler: 14, 484
"Kur'an Hakkında Münakaşa Küfürdür" den Maksat Nedir? 5, 271
Kur'anda, Hadiste Olmayan Hususların Çözümünde Âlimler Ne Yapmalı? 1, 312-314
Kur'an-ı Kerim ve İtaat: 5, 62-66
Kur'an'ın Kalbi Yasin: 4, 209
İhlas Sûresi Kur'an-ı Kerim'in Üçte Biri Demektir: 17, 490
Kıyamet Günü Kur'an'ın İnsan Şeklinde Gelişi: 17, 490
Kur'an-Sünnet Münâsebeti: 1, 337-338
Kur'an Şifadır: 11, 332, 334; 17, 449
Kur'an ve Hadis Arasındaki Fark: 1, 349
Kur'an ve Hadise Uymaya Dair: 2, 328
Kur'an ve Hadisin Sübut Yönü: 1, 351
Kur'an ve İlim: 1, 407-411
Kur'an ve Kadınlarla İstişare: 16, 159-160
Kur'an ve Sünnete Sarılma Bölümü: 2, 327
Kitabullah İle Hükmetmeyi Terk Halinde: 17, 540
Kur'an'ı Yazma ve Öğretmenin Ücreti: 14, 506
Kur'an'dan Başka Şeyi (Hadis vs.) Reddedecek İnsanlar: 2, 333-334
Koltuğuna Oturup Kur'an'dan Başka Bir şey Tanımayınız Diyenler: 2, 233-234
Kur'an'ın Tertibi Bölümü: (Cem Edilmesi, İstinsahı...) 4, 477-493
Kur'an'ın Tilaveti ve Kıraati Bölümü: 4, 430-476
Kur'an'ı Hizb ve Evrad Kılma: 4, 453-455
Kur'an Nasıl Okunur?: 8, 431
Kur'an Okuyanın Ahiretteki Durumu: 17, 489
Kur'an Tilavet Etmek: 3, 229
Kur'an'ı Hafi ve Cehri Okumak: 3, 234-235
Kur'an'ın Kıraatini Sesle Güzelleştirmek: 3, 239; 4, 433-436; 17, 88
- 446 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Kur'an'ı Güzel Sesle Okuyanı Cenab-ı Allah Dahi Dinler: 17, 91
Kur'an'ı Kekeleyerek Mahir Olarak Okumak: 3, 238
Kur'an'ı Lahn ve Terci' İle Okumak: 3, 233
Kur'an'ı Teğanni İle Okumak: 4, 434
Kur'an Tilavetine Verilen Sevap: 3, 230
Kur'an Okuyunca Cennette Derecenin Yükselmesi: 3, 237
Kur'an'ı Okurken ve Namaz Kılarken Sesin Alçaltılıp Yükseltilmesi: 4, 66
Kur'an'ın Kıraati Anında Ağlamanın Dışındaki Hareketler Bid'attır: 4, 449
Kur'an'ı Okuma Şekli: 17, 89
Kur'an Okurken Manaya Nüfuz Edilmesi: 4, 450
Kur'an Okuma Zamanları: 12, 271
Kur'an Okuyan Kimsenin Vasfı: 17, 91
İnsanlar, Kur'an'la Olan İlgi Derecesine Göre Değişik Evsaftaki Topraklara Düşen Yağmura
Benzetilmiştir: 2, 336-337
Kur'an, Kıyamete Yakın Bir Gecede Kaldırılacak: 17, 549
Kur'an'ın Terci' İle Okunmasının Yasak Oluşu: 4, 437-438
Ashabın Kur'an Okuyuş Şekli ve Zamanları: 12, 271
Kur'an Tilavetinde Hz. Peygamber ve Ashab Ağlardı: 4, 448-449
Kur'an Okumada Hz. Muaz'ın takip Ettiği Usul: 12, 271
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1. KİTAB, EL-KİTAB
2. Tevhid, Muhammed Kutub, Risale Y. s. 227-242
3. İnanç ve Amelde Kur'ani Kavramlar, Muhammed El-Behiy, Yöneliş Y. s. 34-38
4. İnanmak ve Yaşamak, Ercüment Özkan, Anlam Y. s. 23-36
5. Kelime-i Tevhid Davası, Kul Sadi Yüksel, Yenda Y. s. 91-111
6. Yeryüzünün Vârisleri, Kul Sadi Yüksel, Yenda Y. s. 134-146
7. Sorularla Tevhid ve Akaid, Mehmet Alptekin, Saff Y. s. 51-61
8. İslâm İnanç İlkeleri, Mevlüt Uyanık, Esin Y. s. 111-121
9. Akaid ve Şeriat, Mahmut Şeltut, Yöneliş Y. c. 1 s. 88-113
10. İnancımız, Ömer Küçükağa, Buruc Y. s. 83-101
11. İslâm Nizamı, A. Rızâ Demircan, Eymen Y. c. 1 s. 49-53; 88-92; c. 2 s. 218-223
12. İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 3, s. 405-411
13. Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. 182-183
14. İman Risalesi, Mustafa İslâmoğlu, Denge Y. s. 251-
15. İbâdet mi Ayin mi? Mustafa Karataş, Dersaadet Y. s. 108-121
16. Hak Yolda Yürürken (Davet İçin Yol Azığı), Mustafa Meşhur, Fecr Y. s. 17-30
17. Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Kırkambar Y. s. 15-22
18. Kur'an ve Hayat, Celalettin Vatandaş, Pınar Y. s. 87
19. Kur'an Okulu Cüz Cüz Kur'an, Hanif Yay. I, s. 44-46
20. Kur'an Araştırmaları, 1, 2, Mevlüt Güngör, Kur'an Kitaplığı Y.
21. Kur'an Araştırmaları I, II, Muhammed Kutub, (Terc. Akif Nuri) Fikir Y.
22. Kur'ani Araştırmalar, Murteza Mutahhari, Tuba Y.
23. Kur'an Ansiklopedisi, El-İtkan Fi Ulumi'l-Kur'an, I-II, Suyuti, Hikmet Neşr.
24. El-İtkan Fi Ulumi'l-Kur'an, Celaleddin Suyuti, Ravza Y.
25. Kur'an'a Bakış, Ali Şeriati, Fecr Y.
26. Kur'an'a Muhatap Olmak ve Engelleri, M. Said Çekmegil, Nabi-Nida Y.
27. Kur'an Çalışmalarında Yöntem, Mustafa Müslim, Fecr Y.
28. Kur'an Işığında Düşünmek, Ebû Haşim Hicazi, Fıtrat Y.
29. Kur'an Bilgisi, M. Sadeddin Evrin, Doğuş Matbaası, Ankara
KUR’AN
- 447 -
30. Kur'an Bilgisi, Cavit Yalçın, Vural Y.
31. Kur'an'a Doğru, Mahmut Şeltut, (terc. M. Beşir Eryarsoy), Bir Y.
32. Kur'an'a Giriş, Hasan El Benna, İslâmoğlu Y.
33. Kur'an'a Hizmet İçin Kur'an Hamilinin Adabı- , İmam Nevevi, Türdav Y.
34. Kur'an'a Yönelirken, Mehmet Alagaş, İnsan Dergisi Y.
35. Kur'an'a Yönelişler, Celal Kırca, Tuğra Neşriyat
36. Kur'an Bilinci, Abdullah Ali, Denge Y.
37. Kur'an'da Kur'an, Ejder Okumuş, Dünya Y.
38. Kur'an Kur'an'ı Tanımlıyor, Muhammed Çelik, Şule Y.
39. Kur'an Bize Ne Diyor? Hikmet Taşkın, Madve Y.
40. Kur'an Cevap Veriyor, İzzet Derveze, Yöneliş Y.
41. Kur'an Çalışmalarında Yöntem, Mustafa Müslim, Fecr Y.
42. Kur'an Çerçevesinde, Haşimi Rafsancani, Endişe Y.
43. Kur'an'da İnsan ve Medeniyet, Ramazan El-Buti, Risale Y.
44. Kur'an'da Ölçü ve Ahenk, Abdürrezzak Nevfel, İnkılab Y.
45. Kur'an'da Dini ve Ahlâki Kavramlar, Toshihiko İzutsu, Pınar Y.
46. Kur'an'da Allah ve İnsan, Toshihiko İzutsu, Pınar Y.
47. Kur'an'da İnsan ve Toplum, Ekrem Sağıroğlu, Pınar Y.
48. Kur'an'da İslâmi Düşünce, Seyyit Ali Hamenei
49. Kur'an'da İslâmi Düşüncenin Genel Yapısı, S. Ali, Bir Y.
50. Kur'an'ın Harika Mesajları, 1, 2, Haluk Nurbaki, Damla Y.
51. Kur'an'ı Anlamak Farzdır, Abdullah Yıldız, Şemseddin Özdemir, Pınar Y.
52. Kur'an'ın İkna Hususiyeti, Muhammed Çelik, Çağlayan Y.
53. Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine -Kur'an'ın Kur'an'la Tefsiri- , Halis Albayrak, Şule Y.
54. Kur'an Işığında Düşünmek, Ebû Haşim Hicazi, Fıtrat Y.
55. Kur'an Kıssalarına Giriş, M. Sait Şimşek, Yöneliş Y.
56. Kur'an'la Birlikte Düşünmek, İsmail Kazdal, Birleşik Y.
57. Kur'an'la Parıldayan Gerçekler, Nuray Oktay, Zariflik Birliktir Y.
58. Kur'an Mesajı, Muhammed Esed, (terc. Cahit Koytak) İşaret Y.
59. Kur'an Nedir, Mehmet Paksu, Nesil Basım Yayın
60. Kur'an Nedir, Ahmed Nedim Serinsu, Şule Y.
61. Kur'an Nizamı, Süleyman Ateş, Dergah/ Yeni Ufuklar Y.
62. Kur'an Niçin İndirildi? Muhammed Ahmed Abdüsselâm, Fecr Y.
63. Kur'an'ın İnsan-Biçimci Dili, Nadim Macit, Beyan Y.
64. Kur'an Sempozyumu, Heyet, Zaman Gazetesi Y.
65. Kur'an Sembolizmi, Sadık Kılıç, Kılıç Y.
66. Kur'an-Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Y.
67. Kur'an Kültürü ve Ehemmiyeti, Muzaffer Can, Cantaş Y.
68. Kur'an Okulu, Muhammed Bagır Es-Sadr, Bir Y.
69. Kur'an Üzerine Makaleler, Rudi Paret, Bilgi Vakfı Y.
70. Kur'an ve Sünnet, Soruşturma 2, Sor Y.
71. Kur'an-Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Y.
72. Kur'an ve Sünnet Üzerine, Hikmet Zeyveli, Bilgi Vakfı Y.
73. Kur'an ve Mesajı, John Davenport, Kültür Basın Yayın Birliği Y.
74. Kur'an ve İnsan, Celal Kırca, Marifet Y.
75. 1. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu: Kur'an'ın Aydınlığına Doğru, Heyet, Fecr Y.
76. 1. Kur'an Sempozyumu, Heyet, Bilgi Vakfı Y.
77. Kur'an-ı Kerim'den Âyetler ve İlmi Gerçekler, Haluk Nurbaki, Damla Y.
78. Kur'an "Temel İlkeler" , T. B. İrving, İlke Y.
79. Kur'an Tarihi, İsmet Ersöz, Ravza Y.
- 448 -
KUR’AN KAVRAMLARI
80. Kur'an Tarihi ve Kur'an Okumanın Edepleri, Ahmet Cevdet Paşa, Kültür Bas. Y. Birliği
81. Kur'an-ı Kerim Tarihi, Muhammed Hamidullah, Marmara Ün. İlahiyat Fak. Y
82. Muhtasar Kur'an Tarihi, Ahmed Cevdet Paşa, özel yayın
83. Şiada ve Sünni Kaynaklarda Kur'an Tarihi, Ekin Y.
84. Kur'an-ı Kerim'den Nasiplenme, Nail Çivrili, Şahsi Y.
85. Kur'an-ı Kerim'den Dersler ve Öğütler, Ö. Nasuhi Bilmen, Bilmen Y.
86. Kur'an-ı Kerim'in Evrensel Mesajı, 1, 2, Süleyman Ateş, Kur'an Okulu Y.
87. Kur'an-ı Kerim'in Evrensel Mesajına Çağrı, Süleyman Ateş, Yeni Ufuklar Neşriyat
88. Kur'an-ı Kerim Hakkında Bilmediklerimiz, Arif Arslan, Adım Y
89. Kur'an-ı Kerim Nasıl Bir Kitaptır? İsmail Cerrahoğlu, Altınkalem Y.
90. Kur'an-ı Kerim Cevap Veriyor, Abdüsselâm Erzen, Terazi Y.
91. Kur'an-ı Kerim'in Hedefleri, Sadık Yılma, Yeni Ufuklar Y.
92. Kur'an-ı Kerim Meleğin Vahyidir, Sadık Yılma, Yeni Ufuklar Y.
93. Kur'an İlimleri ve Kur'an-ı Kerim Tarihi, Abdurrahman Çetin, Dergah Y.
94. Kur'an İlimleri, Subhi Es-Salih (terc. Said Şimşek), Hibaş Y. (Esra Y)
95. Kur'an İlimleri, Muhammed Ali Sabuni, İnsan Y.
96. Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, Suat Yıldırım, Ensar Neşriyat
97. Kur'an-ı Kerim Bilgileri, Osman Keskioğlu, T. Diyanet Vakfı Y.
98. Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim, Ahmet Okutan, özel yayın
99. Kur'an-ı Kerim ve 19 Efsanesi, Heyet, İnkılab
100. 19 Meselesi ve Edip Yüksel'e Cevaplar, Bahaeddin Sağlam, Tebliğ Y.
101. Kur'an-ı Kerim ve 19 Efsanesi, Mahmut Toptaş, İnkılab Y.
102. İnsanlar da Kayar, Emine Şenlikoğlu Özkan, Mektup Y.
103. Kuran Okumaları, Metin Karabaşoğlu, Karakalem Y.
104. Kur'an'ı Nasıl Okuyalım? Muhammed Kutub, Bir Y. ;
105. Kur'an-ı Kerim'in Nüzulü ve Kıraati, İsmail Karaçam, Nedve Y.
106. Kur'an'ı Nasıl Okumalı ve Okutmalı? Osman Zümret, Özel Y.
107. Kıraat İlminin Talimi, Necati Tetik, İşaret Y.
108. Kur'an'ı Okuma Adabı, Fikri Aksoy, Din Kültürü Neşriyat
109. Kur'an Okumanın Mükafatı ve Sûrelerin Fazileti, Bayram Altan, Kılıç Y.
110. Kur'an'ın Faziletleri, İbn Kesir (terc. Mehmed Sofuoğlu), Türdav Y.
111. Kur'an-ı Kerim'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, İsmail Karaçam, Mar. İl. F. V. Y.
112. Kur'an-ı Kerim'in Fazileti Hakkında Kırk Hadis, Aliyyül Kari, Bahar Y.
113. Kur'an-ı Kerim'den Âyetler, Mehmet Akif Ersoy, Nakışlar Y.
114. Kur'an'ı Anlamak İçin Temel Prensipler, Mevdudi, İMKO Y.
115. Kur'an'ı Anlama'nın Anlamı, Dücane Cündioğlu, Tibyan Y.
116. Kur'an'ı Anlama Metodu, M. Hüseyin Beheşti, Kıyam Y.
117. Anlamın Buharlaşması ve Kur'an, Dücane Cündioğlu, Kitabevi Y.
118. Kur'an'ı Anlamada Yöntem, Muhammed Gazali, Şule Y.
119. Kur'an'ı Anlamak ve Yaşamak, Muhammed Savval, Işık Y.
120. Kur'an'ı Anlamak 1, 2, İsmail Kazdal, Kur'an Okulu Y.
121. Kur'an'ı Anlamak Farzdır, Abdullah Yıldız, Şemseddin Özdemir, Pınar Y.
122. Kur'an'ı Anlama Yolu, Mahmut Toptaş, Cantaş Y.
123. Kur'an'ı Anlamak, Cemaleddin Kasımi, İz Y.
124. Kur'an'ı Nasıl Anlayalım? Mevdudi, Bir Y. ; İşaret Y.
125. Kur'an'da Anlamı Kapalı Âyetler, Hüseyin Yaşar, Beyan Y.
126. Kur'an'ı Anlamada Siyakın Rolü, Mustafa Ünver, Sidre Y.
127. Kur'an'ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul'ün Rolü, Ahmed Nedim Serinsu, Şule Y.
128. Kur'an'ın Anlaşılmasında İki Mesele, (Muhk-Müt., Nesh) M. Sait Şimşek, Yöneliş Y.
129. Kur'an-ı Kerim'de Muhkem ve Müteşabih, M. Fatih Kesler, Osmanlı Y.
KUR’AN
- 449 -
130. Kur'an'ın Müteşabihleri Üzerine, Muhsin Demirci, Birleşik Y.
131. Kur'an'ın Nasih ve Mensuh Âyetleri, Ahmet Gürkan, Yeni İlahiyat Kitabevi Y.
132. Kur'an'da Temsili Anlatım, Veli Ulutürk, İnsan Y.
133. Kur'an'da Sembolik Anlatımlar, Necmettin Şahinler, Beyan Y.
134. Kur'an Sembolizmi, Sadık Kılıç, Kılıç Y.
135. Kur'an Mûcizesi -Müsbet İlimlerde- Hikmet Özdemir, Gonca Y.
136. Kur'an Mûcizesi, Muhammed M. Şaravi, Esra Y.
137. Kur'an Mûcizesi, Faruk Yılmaz, Furkan Y.
138. Kur'an Mûcizeleri, Haluk Nurbaki, Mayaş Y.
139. Mûcizeler Mûcizesi Kur'an, Ahmed Deedat, İnkılab Y.
140. Kur'an-ı Kerim Mûcizesi, Malik bin Nebî, T. Diyanet Vakfı Y.
141. Sonsuz Mûcize Kur'an, İsmail Karaçam, Çağ Y.
142. İslâm'ın En Büyük Mûcizesi Kur'an, Muhammed Mahmud Es-Savvaf, Emin Y.
143. Kur'an'da Edebi Veche, Safvet Senih, Nil A.Ş.
144. Kur'an'da Edebi Mûcize, Abdullah Aymaz, -özel yayın-
145. Kur'an'da Edebi Tasvir, Seyyid Kutub, Çigi Y.
146. Kur'an-ı Kerim ve Fenni Keşifler, Suat Yıldırım, D.İ.B. Y.
147. Kur'an ve Peygamberimiz'in Çağımızı Aşan Mesajları, M. Avni Özmansur, Altınkalem Y.
148. 20. Asırda Kur'an İlimleri Çalışmaları, Halil Çiçek, Timaş Y.
149. Kur'an Yorumunda Çağdaş Yönelimler, J. M. S. Baljon, Fecr Y.
150. Kur'an'a Bilimsel, Filolojik, Pratik Yaklaşımlar, J. J. G. Jansen, Fecr Y.
151. Kur'an'a Yönelişler, Celal Kırca, Tuğra Neşriyat
152. Kur'an ve İnsan, Celal Kırca, Marifet Y.
153. Kur'an'da Fen Bilimleri, Celal Kırca, Marifet Y.
154. Kur'an-ı Kerim ve Müsbet İlim, Fahri Demir, D. İ. B. Y.
155. Kur'an ve İlimler, Safvet Senih, Nil Y.
156. Kur'an ve Bilim, Celal Kırca, Marifet Y.
157. Kur'an'ın İlmi Sırları, Süleyman Aksoy, Sır Y.
158. Kur'an'ın Matematik Sırları, Haluk Nurbaki, Damla Y.
159. Kur'an'dan Tekniğe, Şaban Döğen, Nesil Basım Yayın
160. Kur'an'dan İcatlara, Şaban Döğen, Nesil Basım Yayın
161. Kur'an'da İlmi Mûcizeler, Abdülmecid Zindani, Kayıhan Y.
162. Kur'an'a Göre Uzayda Hayat Var, Rauf Pehlivan Gür, Gonca Y.
163. Kur'an ve Kainat Âyetleri, Safiye Gülen İnkılab Y.
164. Kur'an ve Kainat Âyetleri -Allah, Kainat ve İnsan- Fethullah Han, İnkılab Y
165. Kur'an'da Zihin Eğitimi, Yaşar Fersahoğlu, Marifet Y.
166. Kur'an'ın Zihin İnşası, Seyyid Abdüllatif, Pınar Y.
167. Kur'an-ı Kerim Tarihi ve türkçe Tefsirler Bibliyografyası, M. Hamidullah, Yağmur Y.
168. Tefsir Üzerine, İbni Teymiyye, Pınar Y.
169. Tefsir İlminin Temel Meseleleri, Cemaleddin El-Kasımi, İz Y.
170. Tefsirde İsrailiyyat, Abdullah Aydemir, D. İ. B. Y.
171. Kur'an-ı Kerim'in Tercümesi Meselesi, Hidâyet Aydar Kur'an Okulu Y.
172. Kur'an-ı Kerim Tefsirlerinde Hurafe ve Bid'atlar, M: Hüseyin Ez-Zehebi, Saba Y.
173. Peygamberimiz'in Kur'an'ı Tefsiri, Suat Yıldırım, Kayıhan Y.
174. Kur'an Tefsirinde Fıkhi Tefsir Hareketi ve İlk Fıkhi Tefsir, Mevlüt Güngör, Kur'an Kitaplığı
175. Kur'an Tefsirinde Yeni Bir Metod, Emin Huli, Kur'an Kitaplığı
176. Günümüz Tefsir Problemleri, M. Said Şimşek, Esra Y.
177. Kur'an Tercümesi Meselesi, Mustafa Sabri Efendi, Bedir Y
178. Kur'an Tercümeleri, Salih Akdemir, Gün Y.
179. Cumhuriyet Dönemi Kur'an Tercümeleri (Eleştirel Yaklaşım), S. Akdemir, Akid Y.
- 450 -
KUR’AN KAVRAMLARI
180. Büyük Tefsir Tarihi, Tabakatü'l-Müfessirin, Ö. Nasuhi Bilmen, Bilmen Y.
181. Tefsir Usulü, İsmail Cerrahoğlu, D.İ.B. Y.
182. Hadislerin Kur'an'a Arzı, Ahmet Keleş, İnsan Y.
183. Kelimeler Kavramlar 1- 2, Yusuf Kerimoğlu, İnkılab Y.
184. Kur'an'da Siyasi Kavramlar, Vecdi Akyüz, Kitabevi Y
185. Çarpıtılan, Değiştirilen, İnkar Edilen Kur'ani Kavraml., R. Yılmaz, MücahedeY.
186. Kur'ani Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Müstansır Mir, İnkılab Y.
187. Ana Konularıyla Kur'an, FazlurRahman, Fecr Y.
188. El-Mucemü'l-Müfehres Li Elfazı'l-Kur'ani'l-Kerim, Muhammed Fuad Abdülbaki, Çağrı Y.
189. Kelime ve Konularına Göre Alfabetik Kur'an Fihritli, Recep Aykan, Pınar Y.
190. Konularına Göre Kur'an (Sistematik Kur'an Fihristi), Ömer Özsoy, Fecr Y.
191. Konularına Göre Kur'an-ı Kerim Fihristi, Nevzat Yüksel, Bayrak Y.
192. Kur'an-ı Kerim Fihristi, Abdülvehhab Öztürk, Timaş Y.
193. Kur'an-ı Kerim Fihristi, Bedrettin Çetiner, Marm. Ünv. İlahiyat Fak. Vakfı Y.
194. Kur'an-ı Kerim Fihristi, Muhammed El Arabi, El-Azzuzi, Sönmez Y.
195. El-Müfredat Fi Garibi'l-Kur'an, Rağıb El-İsfahani, Kahraman Y.
196. Terimler Sözlüğü, -Kitabu't-Ta'rifat, Seyyid Şerif Cürcani, Bahar Y.
197. El Vücuh Ve'n- Nezair, Mukatil b. Süleyman, İlmi Neşriyat
198. İki Kur'an Sözlüğü, Cemal Muhtar, Marmara Ün. İlahiyat Fak. Y.
199. Kur'an Lügatı, Zeliha Topaloğlu, Nil A.Ş.
200. Kur'an-ı Kerim Lügatı, Mahmut Çanga, Timaş Y.
201. Kur'an-ı Kerim Sözlüğü, Abdülvehhab Öztürk, Şamil Y.
202. Kıraat ve Tecvid Istılahları, Nihat Temel, Mar. Ün. İlahiyat Fak. V. Y.
203. Umdetül Huffaz; Kur'an Kelimeleri Sözlüğü, Mesud İbni İbrahim Halebi, Hizmet Kit.
204. Âyetlerle Cep Kitapları Serisi (20 Kitap), Said Köşk, Anahtar Y.
205. Hadis-i Şerifler Işığında İlahi Kelamın Müdafaası, İmam Buhari, İz Y.
206. Sözün Özü (Kelam-ı İlahi'nin Tabiatına Dair), Dücane Cündioğlu, Tıbyan Y.
207. Nüzulünden Günümüze Kur'an ve Müslümanlar, Zeki Duman, Fecr Y.
208. Kainatı Aydınlatan Kur'an-ı Kerim'den İnciler, Mehmet Fikri Seyhan, Şahsi Y.
209. İslâm'a İtirazlar ve Kur'an-ı Kerim'den Cevaplar, Süleyman Ateş, Kılıç Kitabevi Y.
210. Yüce Kitabımız Hz. Kur'an, Tayyar Altıkulaç, T. Diyanet Vakfı Y.
211. Son İlahi Kitap Kur'an-ı Kerim, Osman Keskioğlu, D. İ. B. Y.
212. İslâm'da Kur'an, Tabatabai, Bir Y.
213. İcazü'l-Kur'an, Nedim Yılmaz, Fatih Yayınevi Neşriyat
214. Garp İlminin Kur'an-ı Kerim Hayranlığı, İ. Hami Danişmend, Dergah Y.
215. Âyetler Işığında Reçeteler, M. Said Çekmegil, Nabi-Nida Y.
216. Âyetlerden İşaretler, Abdülkadir Es-Sufi, Yeryüzü Y.
217. Esenlik Yurdunun Çağrısı, Celaleddin Vatandaş, Pınar Y.
218. Esbab-ı Nüzul, Abdülfettah El-Kadi, Fecr Y.
219. Esbab-ı Nüzul, El-vahıdi, İhtar Y.
220. Vahiy Gerçeği, M. Zeki Duman, Fecr Y.
221. Muhammedi Vahiy, M. Reşid Rızâ, Fecr Y.
222. Yemin Olsun ki, Sadık Kılıç, İhtar Y.
223. İncilerden Üç Sûre, Muhammed Mahmud Es-Savvaf, Emin Y
224. Gözardı Edilen Kur'an Hükümleri, Cavit Yalçın, Vural Y.
225. Ahkam-ı Kur'aniye, Konya'lı Mehmed Vehbi, Can Kitabevi
226. Cassas ve Ahkamu'l Kur'an'ı, Mevlüt Güngör, Kur'an Kitaplığı
227. Fert ve Topluma Kur'an'ın Mesajı, Vehbe Zuhayli, Risale Y.
228. Yeniden Kur'an'a Dönüş, Salih Çavuşoğlu, Hanif Y.
229. Soruşturma 2, Kur'an ve Sünnet, Heyet, Sor Y.
KUR’AN
- 451 -
230. Temel Kaynaklardan Yararlanmada Yöntem, Hüseyin Hatemi, İşaret Y.
231. Kur’an’a Hicret, Adil Akkoyunlu, Çıra Y.
232. Ramazan ve Kur’an, Mehmet Pamak, İlkyay Y.
233. Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. c. 1, s. 156-161; 182-183
234. Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş, Cantaş Y. c. 1, s. 80-81
235. Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Kırkambar Yay. s. 30-34 (*308-315)
236. İtikat Üzerine, İhsan Eliaçık, Şafak Y. s. 20-60
237. Kelimeler Kavramlar, Yusuf Kerimoğlu, İnkılab Y. c. 1 s. 105
238. Kur'an Okulu Cüz Cüz Kur'an, Hanif Yay. Kavramlar: Kur'an: 1, s. 44-46
239. İman Risalesi, Mustafa İslâmoğlu, Denge Y. s. 251-
240. Kur'an'da Kur'an, Ejder Okumuş, Dünya Y. s. 11-13
241. Kur'an'ın Faziletleri, İmam Nesai, Hüner Y.
242. Kur'an'ı Yeniden Düşünmek, Kazım Dönmez, Rağbet Y.
243. Kur'an ve İslâm Üzerine, Ömer Rızâ Doğrul, Ağaç Kitabevi Y.
244. Kur'an'a Hicret, Adil Akkoyunlu, Çıra Y.
245. Kur'an En Büyük Mucize, Said Alpsoy, Gelenek Y.
246. Kitab'a Vâris Olanlar, Mustafa Akman, Ekin Y.
247. Yeniden Kur'an'a Yönelmek, Doç. Dr. Bahattin Dartma, Rağbet Y.
248. Kur'an Nedir? Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Şule Y.
249. Kur'an'ı Nasıl Anlayalım, Ebû'l Ala Mevdudi, İşaret Y.
250. Kur'an'ı Nasıl Okuyalım, Prof. Muhammed Kutub, İşaret Y.
251. Kur'an'ı Anlamanın Anlamı, Dücane Cündioğlu, Kaknüs Y.
252. Kur'an'ı Anlamak Farzdır, Şemseddin Özdemir/ Abdullah Yıldız, Pınar Y.
253. Kur'an'ın Zihni İnşası, Seyyid Abdullatif, Pınar Y.
254. Kur'an'dan Nasıl Yararlanılır, Ebû'l Hasan Ali En-Nedvi, Şule Y.
255. Sahabenin Kur'an Anlayışı, Dr. Mehmet Sürmeli, Mavi Y.
256. Kur'an'ı Anlamaya Giriş, Şemseddin Özdemir/ Abdullah Yıldız, Pınar Y.
257. Anlamın Buharlaşması ve Kur'an, Dücane Cündioğlu, Kaknüs Y.
258. Temel Kaynağımız Kur'an, Fevzi Zülaloğlu, Ekin Y.
259. Kur'an Surelerinin Sıralanışındaki Sırlar, İmam Suyuti, Rağbet Y.
260. Kur'an'da İnsanlık Öğretisi, Şehid Murtaza Mutahhari, Ağaç Kitabevi Y.
261. Kur'an'da İnsan Tipleri ve Davranışları, Dr. H.Emin Sert, Bilge Y.
262. Ana Konularıyla Kur'an, Prof. Fazlur Rahman, Ankara Okulu Y.
263. Kur'an Dili ve Retoriği, Mustafa Öztürk, Kitabiyat Y.
264. Kur'an'a Giriş, W. Montgomery Watt, Ankara Okulu Y.
265. Kur'an'da Allah ve İnsan, Toshihiko Izutsu, Yeni Ufuklar Neşriyat
266. Kur'an ve Tarihselcilik, Dr. Şevket Kotan, Beyan Y.
267. Kur'an'a Bakış, Dr. Ali Şeriati, Fecr Y.
268. Kur'an'a Giriş, Abdullah Draz, Kitabiyat Y.
269. Kur'anı Anlamada Yöntem, Muhammed Gazali, Şule Y.
TEFSİR KONUSUNDA YARARLANILABİLECEK KAYNAKLAR
Türkçe Tefsirler
1. Fi Zılâli'l-Kur'an, Seyyid Kutub, Hikmet Y. 16 cilt
2. Tefhimu'l Kur'an, Mevdudi, İnsan Y. 7 cilt
3. Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Eser Y. 8 cilt
4. Et-Tefsiru’l-Hadis, İzzet Derveze, Ekin Yayınları 7 cilt
5. Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, İbn Kesir, Çağrı Y. 16 cilt
6. Tefsir-i Kebir (Mefâtihu’l Gayb), Fahreddin Râzi, Akçağ / Huzur Y. 24 cilt
7. Tefsir-i Kebir, Mukatil bin Süleyman, İşaret Y. 4 cilt
- 452 -
KUR’AN KAVRAMLARI
8. Kur’an Yolu, Türkçe Meal Tefsir, Heyet, D.İ.B. Y. 5 cilt
9. Kur’an Mesajı, Muhammed Esed, İşaret Y. 3 cilt
10. Besairu’l Kur’an, Ali Küçük, 20 cilt
11. Safvetü't Tefâsir, Muhammed Ali es-Sâbûnî, İz Y. 7 cilt
12. Kur’ân-ı Kerim'in Türkçe Meâl-i Âlisi ve Tefsiri, Ö. Nasuhi Bilmen, Bilmen Y. 8 cilt
13. El-Esas fi't-Tefsir, Said Havvâ, Şamil Y. 16 cilt
14. Tefsîru’s-Sa’dî, Abdurrahman es-Sa’dî, Guraba Y. 5 cilt
15. Muhtasar Taberî Tefsiri, İmam Taberi, Ümit Y. 6 cilt
16. Min Vahyi’l Kur’an, Muhammed Hüseyin Fadlullah, AkÂdemi Y. 10 cilt
17. El-Mizan fî Tefsiri’l-Kur’an, Tabatabâî, Kevser Y.
18. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, Mahmud Ustaosmanoğlu, Siraç Kitabevi Y.
19. Kur’ân-ı Kerim Şifâ Tefsiri, Mahmut Toptaş, Cantaş Y. 8 cilt
20. el-Câmiu li Ahkâmi’l Kur’an, Kurtubî, 20 cilt
21. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Süleyman Ateş, Yeni Ufuklar Neşriyat 12 cilt
22. Kur’an Ansiklopedisi, Süleyman Ateş, KUBA Y. 30 cilt
23. Beyânu’l-Hak, M. Zeki Duman, Fecr Y. 3 cilt
24. Celâleyn Tefsiri, Celâleddin Suyûti, Sağlam Y. 3 cilt
25. Et-Tefsirü’l-Münir, Vehbe Zuhayli, Risale Yayınları
26. Kur’an’a Bakışlar Zeynep el-Gazali, Uysal Kitabevi Y.
27. Dâvetçinin Tefsiri, Seyfuddin el-Muvahhid, Hak Y.
28. Vedahu’l Burhan, Muhammed Ebû’l-Hasan En-Nisaburi, Tevhid Yayınları 2 cilt
29. Nesefi Tefsiri, İmam Nesefi, Ravza Yayınları 8 cilt
30. Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, Bayraktar Bayraklı, Bayraklı Y., 22 c.
31. Büyük Kur’an Tefsiri, Ali Arslan, Arslan Yayınları / Okusan 16 cilt
32. İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Celal Yıldırım, Anadolu Yayınları
33. Hulâsatü'l-Beyan Fî Tefsîri'l-Kur'an, Mehmed Vehbi, Üçdal Neşriyat 8 cilt
34. Furkan Tefsiri, Hicazi, İlim Y./Vahdet Y.
35. Yaşayan Kur’an Türkçe Meal/Tefsir, R. İhsan Eliaçık, İnşa Y. 3 cilt
36. Ruhu’l-Beyan, İsmail Hakkı Bursevi, Erkam Y.
37. Taberi Tefsiri, Taberi, Hisar Yayınevi
38. Tefsiru’l Kur’an, Ebû’l-Leys Semerkandi, Sezgin Neşriyat / Hizmet Kitabevi
39. Ebûssuud Tefsiri, Ebûssuud, Boğaziçi Y.
40. Ebû Bekir Cabir el-Cezâiri, En Kolay Tefsir, Mektup Yayınları
41. İbn Kayyim Tefsiri, Polen Y.
42. Talat Koçyiğit, İsmail Cerrahoğlu, Kur’ân-ı Kerim Meal ve Tefsiri, D.İ.B. Y.
43. Tanrı Buyruğu Kur’ân-ı Kerim’in Tercümesi ve Tefsiri, Ömer Rızâ Doğrul, İnkılâp Y. 1-2
44. Tibyan Tefsiri Ayntabi Mehmed Efendi, Terc: Ahmed Davudoğlu, Huzur Y. 4 cilt
45. Şemseddin Yeşil, Füyuzat, Yeşil Yayınevi
46. Hayat Kitabı Kur’an Gerekçeli Meal-Tefsir, Mustafa İslâmoğlu, I-II, Düşün Y.
47. Kelâmullah Allah’ın Kelâmı, Meâl-Tefsir, Mehmet Türk, EDAV Y. (Konya)
48. Kur’an’ın Tümünü Kapsamayan, Bazı Sûre ve Âyet Tefsirleri
49. Kur’an’ın Konulu Tefsiri, Muhammed Gazali, Şûrâ Y. (var)
50. Celal Yeniçeri, Uzay Âyetleri Tefsiri, Erkam Yayınları (var)
51. İbni Teymiyye, Müşkil Âyetlerin Tefsiri, Tevhid Yayınları (var)
52. Fâtiha Tefsiri ve Namaz, Ömer Temizel, Şahsi Y. (var)
53. Fâtiha Üzerine Mülâhazalar Hikmet Işık, Nil Y. (var)
54. Fâtiha'nın Kırk Yorumu, Haluk Nurbaki, Damla Y. (var)
55. Fâtiha Sûresi Tefsiri, Ramazanoğlu Mahmud Sami, Erkam Y. (var)
56. Fâtiha ve En'am Sûreleri Tefsiri, Suat Yıldırım, Nil A. Ş. (var)
57. Fâtiha Sûresi ve Türkçe Namaz, Sait Şimşek, Beyan Y. (var)
KUR’AN
- 453 -
58. Sorularla Fâtiha Sûresi, Zabit Durmuş- Ali İçipak, Yenda Y. (var)
59. Fâtiha Sûresi, Âzad, Bir Y. (var)
60. Fâtiha Sûresi Tefsiri, Sadreddin Konevi, İz Yayıncılık
61. Fâtiha Sûresi, Mahmut Toptaş, Cantaş Y.
62. Fâtiha Şuuru, Mustafa Çelik, Fütüvvet Y. (var)
63. Fâtiha Üzerine Mülahazalar, M. Fethullah Gülen, Nil Y.
64. Besmele ve Fâtiha Tefsiri, Ebûlleys Semerkandi, Sezgin Neşriyat
65. Rahmân ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla, Harun Yahya, Araştırma Y.
66. Kur’an Okulu, Heyet, Hanif Y.
67. Âyet Yorumları, Ali Şeriati, Kıyam Y.
68. İki Sûre İki Yorum, Ali Şeriati, Endişe Y.
69. İlk Mesajlar, M. Ali Baltaş, Birleşik Dağıtım Ankara
70. Ahkâm Tefsiri, Muhammed Ali Sabuni, Şamil Y. 1 (2 var) (küçük boy, koyu kahverengi)
71. Ahmed Davudoğlu, Kur’ân-ı Kerim Meâli ve Tefsir-i Tibyân Tefsîri, Akpınar Y.
72. Bakara Sûresi Tefsiri, Ramazanoğlu Mahmud Sami, Erkam Y. (var)
73. Bakara Sûresi Yorumu, Halûk Nurbaki, Damla Y. (var)
74. Âyet-el Kürsî Yorumu, Halûk Nurbaki, Damla Y. (var)
75. Tefsir-i Sâvî (4 cilt), Ahmed Savi, Eser Neşriyat
76. Tefsir-ül İbn-i Abbas, Abdullah İbni Abbas, Eda Neşriyat
77. Tefsiru Ebdei’l-Beyan Li Cemî’-i Âyi’l-Kur’an, Muhammed Bedreddin, Nil A.Ş. Y.
78. Kelimâtu’l-Kur’an Fî Tefsîri’l-Beyan, M. Mahluf, Esma Y.
79. Abdullah Parlıyan, Özlü Tefsir (var)
80. Tevbe Sûresinin Gölgesinde Cihad Dersleri, Abdullah Azzam, Buruc Y.
81. Kur’an Araştırmaları, Muhammed Kutub, Fikir Y. 2 cilt (1 var)
82. Eûzü Besmelenin Ve Fâtiha’nın İlginç Nükteleri, Eşref İba, Şahsî Y.
83. Besmelenin Şerhi, Abdülkerim bin İbrahim Cîlî, Kitsan Kitap Kırtasiye Y.
84. Besmele Tefsiri, Hacı Bektaş Veli, Kültür Bakanlığı Y.
85. Besmele ve Fâtiha Tefsiri, Ebûl Leys Semerkandi, Hizmet Kit.
86. Asım Yılmaz, İşaratu’l Furkan ve Tevhid-i Beyan
Türkçeye Tercüme Edilmemiş Bazı Arapça Tefsirler
1. Mecmuâtu’t Tefâsîr (Hâzin, İbn Abbas, Nesefî, Kadı Beydavî Tefsirleri), Çağrı Y. İst. 1979
2. Keşşâf an Hakaikı Kavâmidi’t Tenzîl, Zemahşerî, Kahire, 1953
3. Mir Muhammed Kerim el-Baküvi, Keşfu’l-Hakayık
4. Abdürrazzâk, Tefsir
5. Cemaleddin Kasımî, Tefsir
6. Ebû Tâlib el-Mekkî, Tefsiru’l Müşkil
7. Beğavî Tefsiri, Meâlimu’t-Tenzil
8. Mâverdi, Mâverdi Tefsiri
9. İmam Vahidî, Tefsiru’l-Veciz
10. Muhammed Emin Şankitî, Edvâu’l-Beyan Tefsiri
Bazı Mealler
1. Ahmet Ağırakça, B. Eryarsoy, Meal, Buruc Y.
2. İnsanlığa Son Çağrı, Meal, Hamdi Döndüren, Çelik Y. 2 cilt
3. Son Mesaj, Mustafa Yıldız, Çıra Y.
4. Allah’ın Kelâmı (Meal-Tefsir), Mehmet Türk, Edav Y.
5. Kısa Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali, Mahmut Kısa, Armağan Kitaplar
6. Hayat Kitabı Kur’an, Gerekçeli Meal-Tefsir, Mustafa İslâmoğlu, Düşün Y.
7. K.K. ve Açıklamalı Meali, Heyet, T. Diyanet Vakfı Y.
8. K.K. Yüce Meali, S. Gümüş, Y. Çiçek, M. Demirci, İpek Y.
- 454 -
KUR’AN KAVRAMLARI
9. Nüzul Sırasına Göre K.K. Türkçe Anlamı, Ali Bulaç, Birim Y.
10. K.K. ve Özlü Tefsir, Tefsirlerin Özü, Abdullah Parlıyan, Konya Kitapçılık
11. K.K. Meali, H. Altuntaş, M. Şahin, D.İ.B. Y.
12. K.K. ve İzahlı Meal-i Âlîsi, Ali Fikri Yavuz, Sönmez Neşriyat
13. Kur’an-ı Kerim’in Açıklamalı Meali, (Fatiha, Bakara), Abdülaziz Bayındır, Sül.Vakfı Y.
14. Feyzü’l Kur’an, K.K. Açıklamalı Meali, Hasan Tahsin Feyizli, Server Neşriyat
15. Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe Çeviri), Yaşar Nuri Öztürk, Yeni Boyut Y.
16. Kur’an Türkçe Çeviri, Sadık Türkmen, Sistem Y. 2 cilt
17. K.K. ve Kelime Meali, Medine Balcı, Ebrar Y. 2 cilt
18. K.K. Türkçe Anlamı ve Kelime Meali, Halil Uysal, Kitap Kent Y.
19. K.K. ve Türkçe Meali, Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, İkra Y.
20. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, T.D.Vakfı Y., Heyet
21. Suat Yıldırım, Kur’an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, Işık Yayınları
22. Kur’an’ın Anlaşılmasına Doğru, Tefsirî Meal, Ahmet Tekin, Kelam Y.
23. Açıklamalı K.K. Meali, Tercümânu’l Kur’an, Mevdudi, İnkılab Y.
24. Kur’an-ı Kerim Meali, Şaban Piriş
25. Kur’ân-ı Kerim Meali, Talât Koçyiğit, Hüner Y.
26. Yaşayan Kur’an, Türkçe Meal-Tefsir, İhsan Eliaçık, İnşa Y.
27. Kur’an’a Bakışlar, Meal-Tefsir, Zeynep Gazali, Uysal Kitabevi Y.
28. Kur’ân-ı Kerim Yüce Meali, S. Gümüş, Y. Çiçek, M. Demirci, İpek Y.
29. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı, Mustafa Hizmetli, Erguvan Y.
30. Kur’ân-ı Kerim Meali ve Yüce Tefsiri, Hacı Murad, Doğuş Y.
31. Aziz Kur’an Çeviri ve Açıklama, Muhammed Hamidullah, Beyan Y.
32. Kur’an Mesajı Meal-Tefsir, Muhammed Esed, İşaret Y.
33. Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali, Ahmet Ağırakça, M. Beşir Eryarsoy, Buruc Y.
34. Nüzul Sebepli Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Ahmet Ağırakça-Beşir Eryarsoy, İst. 1987
35. Kur’an-ı Kerim’in Türçe Anlamı, Ali Bulaç, Bakış Y.
36. Yüce Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsir Notları, (3 cilt), Ebû’l-A’lâ Mevdudi, Merve Y.
37. Kur’ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerim, Hasan Basri Çantay, Çantay Kitabevi Y./Risale Y.
38. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, M. Beşir Eryarsoy, Şafak Y.
39. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Heyet, Hikmet Neşriyat
40. Kur’an-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl-i Âlîsi, Mahmud Ustaosmanoğlu, Yasin Y.
41. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklama, İsmail Mutlu, Nesil Basım Yayın
42. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Heyet, Marm. Ün. İlâhiyat Fak. Vakfı Y.
43. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Bahaeddin Sağlam, Tebliğ Y.
44. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, İsmail Mutlu, Yeni Asya Gazetesi Neşriyat
45. Kur’an-ı Kerim ve İzahlı Meali, Ahmed Davudoğlu, Çile Y./Timaş Y./Merve Yayın Paz. / Çelik Y. /Seha Neşriyat
46. Kur’an-ı Kerim Meali, Ahmed Davudoğlu, Şelale Y./Temel Neşriyat/Cevher Y./Bahar Y.
47. Elmalılı Meali, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Azim Dağıtım Y./İhtar Y./Huzur Y./İslamoğlu Y./Eser Neşriyat
48. Kur’an-ı Kerim ve Meali, İsmail Kurt, Huzur Y.
49. Kur’an-ı Kerim’in Açıklamalı Türkçe Meali, İ. Atasoy, Ü. Şimşek, M. Paksu, İ. Mutlu, Ş. Döğen, C. Uşşak, İst. 1989
50. Kur’an-ı Kerim ve Türçe Anlamı (Meal), Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay, D.İ.B. Y.
51. Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Abdullah Aydın, Aydın Y.
52. Kur’an-ı Kerim ve Meali, Ali Arslan, Okusan Yayıncılık
53. Kur’an’ı Anlamaya Doğru, Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali, Ahmet Tekin, Özel Y.
54. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Hasan Rızâ, Diyanet İşleri Başkanlığı Y.
55. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, İsmail Hakkı İzmirli, Eren Y.
56. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı, Bekir Sadak, Ötüken Neşriyat
KUR’AN
- 455 -
57. Kur’an-ı Kerim Meali, Ziya Kazıcı, Çağrı Y.
58. Kur’an-ı Kerim Meali, Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Basım Yay./Akçağ Y.
59. Kur’an-ı Kerim Meali, Ali Arslan, Devran Y.
60. Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Ayntabi Mehmed Efendi, İst. 1956
61. Kur’an, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Ank. 1957
62. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Tefsirli Meal-i Âlîsi, Enver Baytan, İst. 1986
63. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı (Meâni-i Kur’an, İzmirli İsmail Hakkı, İst. 1977
64. Kur’an-ı Kerim Türçe Meali, H. Karakaya, K. Kabakçı, M. Süslü, K. Seyidhanoğlu, K. Aytekin, İst. 1981
65. Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri, Celal Yıldırım, İst. 1982
66. Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri, Talat Koçyiğit-İsmail Cerrahoğlu, Ank. 1985
67. Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe Anlam), Ziya Kazıcı, Necip Taylan, Çağrı Y.
68. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi, Ali Özek , Hayreddin Karaman, Ali Turgut, Mustafa Çağırıcı, İ. Kâfi Dönmez, Sadreddin Gümüş, Ank. 1993/S. Arabistan Krallığı, Medine
69. Kur’an-ı Kerim, Ş. Oral, Y. Z. Ersal, M. Runyun, A. S. Yücesoy, A. Güven, M. A. Köksal, M. Ş. Özmen, K. Edip Kürkçüoğlu, H. Atay ve Y. Kutluay (3 cilt), Ank. 1973
70. Kur’an-ı Kerim’in Konularına Göre Ayrılmış Türkçe Anlamı, Ahmet Okutan, İst. 1967
71. Türkçe Kur’an-ı Kerim, Osman Nebioğlu, İst. 1957
72. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, H. E. Çalışkan, Güneş Gaz. Y.
73. Kur’an-ı Kerim ve Meali, Akpınar Y.
74. Kur’an Tercümesi, Muhammed bin Hamza, İst. 1976
75. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Abdullah Tüzüner, İst. 1973
76. Kur’an-ı Kerim Meali, Enver Baytan, Baytan Y.
77. Kur’an-ı Kerim ve Meali, Abdülbâki Gölpınarlı, Remzi Kitabevi Y.
78. Fuyuzat; Kur’an-ı Mübin’in Mealen Tefsiri, Şemsettin Yeşil, İst. 1964
79. Kur’an-ı Kerim ve Türçe Anlamı (Meal) (3 cilt), Hüseyin Atay ve Yaşar Kutluay, D.İ.B. Y.
80. Kur’an-ı Kerim, Besim Atalay, İst. İ962
81. Kutsal Kur’an Türkçe Meali, Sadi Irmak, İst, 1962
82. Kur’an-ı Kerim Meali, Y. N. Öztürk, Yeni Boyut Y.
83. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Yüce Meali, Ayntabî Mehmed Efendi, Huzur Y.
84. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Açıklaması, Osman Keskioğlu, Eren Y.
85. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı, Ş. Taha, Birleşik Dağıtım Ankara Y.
86. Kur’an ve Açıklamalı Meali, Heyet, Nesil Basım Yayın
87. Kur’an Meali, Ahmet Varol, Ozan Y.
88. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Tefsirli Meal-i Âlîsi, Hasan Rızâ, Baytan Y.
89. Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Mustafa Hizmetli, Birleşik Y.
90. Nüzul Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim Meali, Mesut Okumuş, Birleşik Dağıtım Ankara Y.
91. Kur’an-ı Kerim ve Kürtçe Meali, Abdullah Varlı, Şahsi Y.
92. İngilizce Kur’an-ı Kerim Meali, Heyet, İlmi Neşriyat
93. Kur’an-ı Kerim’in Mealen Manzum Açıklaması, A. Adnan Sütmen, Üçdal Neşriyat
94. Tanrı Buyruğu Oku, Kur’an Nazım Çeviri, Rızâ Çiloğlu, İst. 1987
95. Kur’an-ı Kerim, Süleyman Tevfik Özzorluoğlu, İst. 1932
96. Lafzen ve Meâlen Kur’an-ı Hakim’in Tercümesi, Ali Rızâ Sağman, İst. 1980
97. Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Süleyman Ateş, Kılıç Y./Yeni Ufuklar Neşriyat/Şura Y.
98. Kur’an-ı Hakim ve Öztürkçe Meali, Dabbetu’l-Arz Profesör 1400 (Alevi Dedeleri), Ank. 1995
99. İslâm’ın Mukaddes Kitabı Kur’an-ı Kerim, Türçe Tercüme ve Tefsiri, Hacı Murat Sertoğlu, İst. 55
100. İniş Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim Meali, Y.N.Öztürk, Yeni Boyut Y.
101. Mevzularına Göre Âyetü-i Kerimeler ve Mealleri, (2 cilt), Şamil Y.

Okunma 1543 kez