Cumartesi, 06 Şubat 2021 17:40

İHSÂN - MUHSİN

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

 

İHSÂN - MUHSİN


- 999 -
Kavram no 87
Ahlâkî Kavramlar 17
Bk.Ana-Babaya İhsân; Takvâ; Ahlâk; Yumuşaklık; İnfak
İHSÂN - MUHSİN
• İhsân; Anlam ve Mâhiyeti
• Kur’ân-ı Kerim’de İhsân Kavramı
• Hadis-i Şeriflerde İhsân Kavramı
• İhsanın Önemi
• Muhsinler; İhsan Sahibi Olanlar
• Husn Kelimesi ve Türevleri
• İhsân; Güzelliktir, Güzellik Sergilemektir
• İhsân Kimlere Yapılır?
• İhsân Tanımına Giren Davranışlar
• Muhsinlerin Özellikleri
• İhsân Sahiplerinin Mükâfatı
“Bir zamanlar Biz (Tih'den çıktıkları vakit Benî İsrâile), 'Bu karyeye (şehre, kasabaya) girin, dilediğiniz yerde ondan dilediğinizi bol bol yiyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) 'Hıtta! (Yâ Rabbi bizi affet!)' deyin ki sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira Biz, muhsinlere (ihsan sahiplerine, iyilik yapanlara) ziyâde vereceğiz (mükâfatı arttıracağız)' dedik." 4385
İhsân; Anlam ve Mâhiyeti
İhsân kelimesi, ‘hasene’ kelimesinden türemiştir. Bütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri ifade eder. İhsan; iyilik etme, güzel davranma, ikram etme, lutuf, bağış, güzellik, uygunluk, güzel olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir. İhsan, başkasına nimet sunmak, iş ve fiillerinde güzel davranmak veya gerekenden fazla verip, gereğinden azını almaktır.
İhsân, yaptığı işi en iyi biçimde ve noksansız yapmaya denir. İhsan, temel olarak iki anlama gelir. 1- Bir şeyi güzel yapmak, 2- İyilikte bulunmak. Birinci anlamda ihsân, yaptığını güzel yapmak, bir nesneyi gereği gibi bilmek demektir. Kelimenin bu anlamı, meşhur hadiste geçtiği üzere "Allah'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen bile, kuşkusuz O seni görür." 4386 sözleriyle tefsir edilmiştir. Bu ihsânın anlamı konusundaki hadis, bize, yaptığımız her işte Allah'ın gözetimi altında olduğumuzu, dolayısıyla hep bu bilinçle davranmamızı öğütlemektedir ki, bu da İslâmî duyarlılığın esasını teşkil etmektedir. Yine bu anlamda olmak üzere Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah her şeyde ihsanı/iyilik ve güzelliği yazmıştır (farz kılmıştır). O halde siz öldürdüğünüz vakit, öldürmeyi güzel yapın. Kestiğiniz zaman da kesmeyi güzelce gerçekleştirin. Her biriniz bıçağını
4385] 2/Bakara, 58
4386] Buhâri, İman 37, 1/20; Müslim, İman 1, Hadis no: 8, 1/36; Tirmizî, İman 14, Hadis no: 2738, 4/119; Ebû Dâvud, Sünnet 16, hadis no: 4695, 4/223; İbn Mâce, Mukaddime 9, hadis no: 63,64, 1/24; Nesâi, İman 6, 8/88
- 1000 -
KUR’AN KAVRAMLARI
bilesin. Ve kestiği hayvana eziyet vermesin." 4387
İkinci anlamıyla ihsân, yine Peygamberimiz'in şu hadisiyle tefsir olunmuştur: "Kendin için sevdiğini, kardeşin için de sevmendir." Kur'ân-ı Kerim'deki, "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsânı (iyi davranmanızı) emretti." 4388 âyetinde de kelime, bu anlamıyla geçmektedir.
İhsân, Cebrâil’in (a.s.) insanlara dinlerini öğretmek için geldiği bildirilen hadiste, Peygamberimiz'e peş peşe sorduğu üç kelimeden sonuncusudur. Önceki iki kelime, Yüce İslâm dininin iki esaslı kavramı olan "iman" ve "İslâm"dır. İlki inanmayı ve ikincisi de tam bir teslimiyeti ifade eden bu iki kelimenin hemen arkasından "ihsân"ın gelmesi, inanmanın ve teslim olmanın, ancak bunların güzel bir şekilde yapılmasıyla makbul olacağını göstermektedir. Yani iman ve İslâm'ın bütün ilkeleri, ihsan sahibi (muhsin) olarak yerine getirildiği takdirde bir anlam kazanacaktır. Nitekim kelime bu anlamıyla "takvâ" ile birleşmektedir. Şu âyet iman-takvâ-ihsân üçlüsünü şöylece meczetmektedir: "İman eden ve sâlih ameller yapanlara; hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah muhsinleri (iyi ve güzel iş yapanları) sever."4389 Görüldüğü üzere, buradaki "muhsin" yani ihsan sahibi olmak vasfı, iman eden, sâlih ameller işleyen ve müttakî (sakınan) kimseleri nitelemekte ve bütün bu özellikleriyle onun Allah'ın sevgisine mazhar olacağı gösterilmektedir. 4390
İhsan ahlâkının iki yönü vardır: Birincisi, başkasına iyilik etmek, nimet kazandırmak, yardımcı olmak ve bütün bunları güzellikle yapmak; ikincisi, amelde ihsan, yani bir şeyi güzel bir bilgi ile bilmek (meselâ Allah’ı) veya bir şeyi güzel bir amelle yapmak. Hz. Ali (r.a.) diyor ki: “İnsanlar güzel yaptıkları şeyin ürünüdür.” Yani, insanlar, hakkında bildikleri şeye tâbi olurlar, bildikleri şeyler de onların yaptıkları güzel işlerdir. İhsan, bir şeyi tam ve güzel yapmak anlamındadır. İhsan, Cibril hadisinde belirtildiği gibi, murâkabe anlamına da gelir. Kim Allah'ın kendisini murâkabe ettiğine yakînen inanırsa, onun ameli güzel olur, yaptığına ihsan denir. Bu hadiste tanımlanan ihsan, Allah'ı bütün azameti ve muhabbeti ile bilmek ve O'na yönelmek olarak anlaşılır. Bu anlamda ihsan, imanın ve ihlâsın bütün makamlarını içerir.
İhsan, aynı zamanda iyilik etmektir; insanlara ve hatta bütün yaratıklara karşılık beklemeden infak ve her çeşit iyilik etme erdemliliğidir. İhsan, kötülük edene de iyilikle karşılık vermektir. İhsan, bir yönüyle kişisel olgunluğu hedefler, Cibril hadisindeki Allah'ı görür gibi ibâdet etmek ve O'na yönelmek, kâmil insan olmak, ihsanın bu anlamıdır. Diğer yönüyle de toplumun kemali ve güzelleşmesini hedefler; iyilik ve infak gibi anlamlar bunu gösterir.
İhsan ahlâkı, adaletten daha kapsamlı bir güzel huydur. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek varken, ihsanda ise daha fazlasını vermek, daha güzeli ile karşılıkta bulunmak anlayışı vardır.
4387] Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57; Ebû Dâvud, Edâhî 12; et-Tâc, 3/105
4388] 17/İsrâ, 23
4389] 5/Mâide, 93
4390] Yüksel Kanar, Sosyal Bilgiler Ans. S. 213-214
İHSÂN - MUHSİN
- 1001 -
Adaletli olmayı din bir farz olarak, bir gereklilik olarak müslümanlara emrediyor. Ancak ihsan, bundan daha kapsamlı ve üstün olduğu için onu hem emrediyor, hem de fazlasını tavsiye ediyor. 4391
İhsan, aynı zamanda Allah’ı görüyor gibi ibâdet etmektir. Meşhur Cibril hadisinde Peygamberimiz ‘ihsân’ı şöyle tanımlamıştır: “İhsan, Allah’a O’nu görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.”4392 Burada bizzat Allah’ı görmek değil; Allah’ın sıfatlarını, Rabliğini ve azametini göz önünde bulundurmak kasdediliyor. Mü’min, ibâdetini ihsan üzere yapar, yani en güzel şekilde, ibâdetin amacına ve hikmetlerine uygun bir şekilde yapar. Bu da Allah’ı görüyor gibi bir duygu içerisinde olmakla mümkündür.
Kur'ân-ı Kerim'de İhsân Kavramı
Kur'ân-ı Kerim'de "ihsân" kelimesi, 12 yerde; muhsin kelimesi de, tekil ve çoğul olarak 39 yerde geçer. İhsân ve muhsin kelimelerinin türediği kök olan "h-s-n" ise, toplam 194 yerde kullanılır.
Allah güzeldir, muhsindir. En büyük ihsan sahibi Allah olduğu için Kur’an’da “Allah her şeyi güzel bir şekilde yarattı."4393 deniliyor ve ‘ihsan’ kelimesi kullanılıyor. Eğer insanlar hep ihsan üzere olurlarsa, yani hep güzel işler yaparlarsa, davranışlarını ‘ihsan’ üzere gösterirlerse, bunun karşılığı olarak ‘ihsan’ görürler, güzellikle muâmele edilirler. 4394
İhsan sahibi olanlara Allah ‘muhsin’ diyor ve onları övüyor: “Kim, din yönünden iyilik edici (ihsan sahibi) olarak yüzünü Allah’a teslim edip dosdoğru İbrahim dinine tabi olan kimseden daha güzel olabilir? Allah, İbrahim’i dost edinmişti.”4395 Allah, ihsan sahibi olan muhsinlerle beraberdir, onları sever, onları korur, onlara dünya ve âhirette iyilikler verir. 4396
“Bir zamanlar Biz (Tih'den çıktıkları vakit Benî İsrâile), 'Bu karyeye (şehre, kasabaya) girin, dilediğiniz yerde ondan dilediğinizi bol bol yiyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) 'Hıtta! (Yâ Rabbi bizi affet!)' deyin ki sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira Biz, muhsinlere (iyilik yapanlara) ziyade vereceğiz (mükâfatı arttıracağız)' dedik." 4397
“Allah yolunda infak edin/harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.” 4398
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için infak ederler (harcarlar); öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da ihsân sahiplerini (güzel davranışta bulunanları) sever.” 4399
4391] 16/Nahl, 90
4392] Buhâri, İman 37, 1/20; Müslim, İman 1, Hadis no: 8, 1/36
4393] 32/Secde, 7; ayrıca bkz. 40/Mü'min, 64; 64/Teğâbün, 3; 59/Haşr, 24
4394] 55/Rahmân, 60
4395] 4/Nisâ, 125
4396] 2/Bakara, 195; 3/Âl-i İmrân, 134, 147; 5/Mâide, 13, 85, 93; 7/A’râf, 57; 9/Tevbe, 120; 29/Ankebût, 69 vd.
4397] 2/Bakara, 58; benzeri âyet için bk. 7/A’râf, 161
4398] 2/Bakara, 195
4399] 3/Âl-i İmrân, 134
- 1002 -
KUR’AN KAVRAMLARI
“Allah'a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ihsân edin/iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez.” 4400
“De ki: ‘Geliniz, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; sizin de onların da rızkını Biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve haksız yere Allah’ın yasakladığı cana kıymayın! İşte şu size anlatılanları Allah vasiyet etti. Umulur ki düşünüp anlarsınız.” 4401
"Öne geçen ilk muhâcirler ve ensâr ile onlara ihsânla/güzellikle tâbi olanlar var ya, işte Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur." 4402
“İhsân edenlere/güzel amel işleyenlere daha güzel mükâfat (cennet), bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır, ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” 4403
“Sabırlı ol, çünkü Allah, ihsan sahibi muhsinlerin (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.” 4404
“Muhakkak ki Allah, adâleti, ihsânı/iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” 4405
“Eğer ihsân (iyilik) ederseniz, kendinize ihsân etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz...” 4406
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsânı/iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle.” 4407
“İman edip sâlih amel işleyenler (bilmelidirler ki) Biz, güzel işler yapanların (ahsene amelâ) ecrini zâyi etmeyiz. İşte onlara, içinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır...” 4408
"...Allah sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) ihsân (iyilik) et..." 4409
“Biz insana, ana babasına ihsân/iyilik etmesini tavsiye ettik...” 4410
Hadis-i Şeriflerde İhsân Kavramı
Cibril hadisi: Abdullah bin Ömer (r.anhüma), babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: “Bana babam Ömer ibnü’l-Hattâb rivâyet ederek şöyle dedi: “Bir gün
4400] 4/Nisâ, 36
4401] 6/En’âm, 151
4402] 9/Tevbe, 100
4403] 10/Yûnus, 26
4404] 11/Hûd, 115
4405] 16/Nahl, 90
4406] 17/İsrâ, 7
4407] 17/İsrâ, 23
4408] 18/Kehf, 30-31
4409] 28/77
4410] 46/Ahkaf, 15
İHSÂN - MUHSİN
- 1003 -
Rasûlullah’ın (s.a.s.) yanında bulunduğumuz bir sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor; bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğruca Peygamber’in (s.a.s.) yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
-Yâ Muhammed! Bana İslâm’ın ne olduğunu haber ver! dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
-İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve yol (külfetleri) cihetine gücün yeterse Beyt’i haccetmendir.” buyurdu. O zât:
-Doğru söyledin!’ dedi. Babam dedi ki: Biz buna hayret ettik. (Zira) hem soruyor, hem de tasdik ediyordu.
-Bana imandan haber ver!’ dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
-İman; Allah'a ve Allah’ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmen, bir de kadere; hayrına şerrine inanmandır.” buyurdu. O zât (yine):
-Doğru söyledin!’ dedi. (Bu sefer:)
-Bana ihsândan haber ver!’ dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
-Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi ibâdet etmendir. Çünkü her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni muhakkak görür.” Sonunda Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “O Cibril’di; size dininizi öğretmeye gelmişti.” 4411
"Şüphesiz Allah her şeyde ihsanı/iyilik ve güzelliği yazmıştır (farz kılmıştır). O halde siz öldürdüğünüz vakit, öldürmeyi güzel yapın. Kestiğiniz zaman da kesmeyi güzelce gerçekleştirin. Her biriniz bıçağını bilesin. Ve kestiği hayvana eziyet vermesin." 4412
“Kendinize göre makbul bir iş yapınız. Sırf başkalarına rekabet olsun diye yapmayınız. (Şöyle demeyin:) ‘İnsanlar ihsân ederse biz de ederiz; zulmederlerse biz de zulmederiz.’ Fakat kendinizi şuna ikna ediniz: İnsanlar ihsân ederse ihsan edersiniz; (fakat) fenalık ederlerse, siz yine de zulmetmeyiniz.” 4413
“Sizden biriniz ölümü temennî etmesin. Muhsin ise belki ihsânı artar. Günahkâr ise, belki tevbe eder.” 4414
“Allah iyiliklerin ve fenalıkların yazılmasını emretti; sonra bunları açıkladı: Bir kimse iyilik yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah kendi yanında o kimse için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüze ve daha fazlasına kadar çıkarır. Şâyet kul, fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer kötü ise, hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için bir günah yazar.” 4415
4411] Buhâri, İman 37, 1/20; Müslim, İman 1, Hadis no: 8, 1/36; Tirmizî, İman 14, Hadis no: 2738, 4/119; Ebû Dâvud, Sünnet 16, hadis no: 4695, 4/223; İbn Mâce, Mukaddime 9, hadis no: 63,64, 1/24; Nesâi, İman 6, 8/88
4412] Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57; Ebû Dâvud, Edâhî 12; et-Tâc, 3/105
4413] Tirmizî, Birr 63
4414] Nesâî, Cenâiz Bâbu temennâ’l-Mevt
4415] Buhârî, Rikak 31
- 1004 -
KUR’AN KAVRAMLARI
“Mü’minlerin iman bakımından en kâmil olanları, ahlâkı en güzel olanlarıdır.” 4416
“Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzeli sever.” 4417
“Kovandaki suyu, isteyenin kabına boşaltmak ve mü'min kardeşine güler yüzle konuşmak gibi de olsa, iyi, güzel ve doğru olan hiç bir sözü, işi ve davranışı küçümseme (yapabilirsen hiç durma, yap)." 4418
İhsanın Önemi
Mü’min, yalnızca ibâdette değil, bütün davranışlarında ihsan üzerinde bulunur. Hatta bir hayvan boğazlarken bile ‘ihsan’ ile şefkatle boğazlaması emredilir. 4419
Yapılan iyiliklerin ‘ihsan’ üzere olabilmesi için, ibâdetlerin Allah rızası için yapılması şarttır. Çünkü amellerde/ibâdetlerde gözetilen amaç budur. Anne-babaya ihsan edilmesi emredilir. Çünkü onlar çocuklarına küçükken yeterince ihsanda bulunmuşlardır. 4420
Halk arasında, yapılan maddî yardımlara da ‘ihsan’ denildiğini hatırlayalım. Fakirlere veya muhtaçlara yardım etmek, "ihsanda bulundu, ihsan etti" şeklinde adlandırılır. Müslüman, insanlara güzellikle ‘ihsan ahlâkıyla’ davranır. İbâdetlerini ‘ihsan’ şuuruyla yapar. Kendisine yapılan ihsanları -iyilikleri-, gerek Allah’tan gelsin gerek kullardan gelsin- inkâr etmez, ihsana ihsanla karşılık verir.4421 Mü’min, ihsan sahibi olmasının (muhsin olmasının) karşılığını yine ilâhî ihsan olarak Rabbinden bekler. 4422
Muhsinler; İhsan Sahibi Olanlar
İhsan üzere olanlara Kur'an-ı Kerim muhsin der. Muhsin, güzellikler sergileyen ve güzel işleri gerektiği gibi en güzel şekilde yapan demektir. Allah (c.c.) muhsinleri sever.4423 Allah muhsinlerle beraberdir. 4424 Muhsin, güzellik sergileyen, güzel işleri lâyık oldukları bir şekilde yapan, bol bol ihsanda bulunan demektir. Mü’minler, inandıkları Rablerinden öğrendikleri ihsan ahlâkıyla, sürekli ihsan ederler, muhsin olmaya çalışırlar. 4425
Muhsinler (ihsan sahipleri), bütün işlerini Allah’ın râzı olacağı şekilde güzel ve takvâya uygun yaparlar. Onlar, çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden, faaliyetlerden uzaktırlar. Muhsin olanlar, insanlar içerisinde güzel davranışların, işleri güzel yapmanın sembolüdürler. Kur’an, Allah’ın muhsinlerle
4416] Buhârî, Edeb 39; Ebû Dâvud, Sünnet 14
4417] Müslim, İman 147; İbn Mâce, Duâ, bâb 10
4418] Ebû Dâvud, Libas
4419] Müslim, Sayd 57, hadis no: 1955, 3/1548; İbn Mâce, Zebâih 3, hadis no: 3170, 2/1058; Ebû Dâvud, Edâhî 12, hadis no: 2815, 3/100; Tirmizî, Diyât 14, hadis no: 1409, 4/23; Nesâi, Dahâyâ 22, 7/200
4420] 17/İsrâ, 23; 46/Ahkaf, 15
4421] 2/Bakara, 195
4422] 55/Rahman, 60
4423] 3/Âl-i İmrân, 134, 148; 2/Bakara 195; 5/Mâide, 13, 93
4424] 16/Nahl, 128; 29/Ankebût, 69
4425] 16/Nahl, 127; 2/Bakara, 112; 4/Nisâ, 125
İHSÂN - MUHSİN
- 1005 -
beraber olduğunu açıkladığı gibi,4426 onlara müjdeler verildiğini de belirtir.4427 Kur’an, onlar için bir rahmettir.4428 Muhsin olarak özlerini Hakk’a bağlayanlar gerçekten kopmaz bir ipe bağlanmış olurlar.4429 Allah (c.c.) mü’minlere adaletle beraber ihsanı da emrediyor.4430 Allah (c.c.) insanlara ihsanla davrandığı gibi, insanın da ihsan sahibi olması en güzel şeydir. 4431
Sabır, secde, ağırbaşlılık, öfkeyi yutup insanların suçlarını bağışlama, hep hasen/güzel davranışlar olarak mihsinlerden sâdır olur.4432 Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ, Hz. Hârun muhsinlerden olup4433 aynı şekilde Hz. Dâvud, Süleyman, Eyyub, Yusuf da Muhsinlerdir.4434 Bilhassa Hz. Yusuf, adıyla anılan sûrede beş defa muhsin olarak zikredilmektedir.
Husn Kelimesi ve Türevleri
İhsân kelimesi, “husn” kökünden türemiş “ahsene” fiilinin masdarıdır. Muhsin kelimesi de bu fiilin ism-i fâilidir. ‘Husn’ ve bu kökten türeyen; hasene, hasen, husnâ, ihsan, ahsen, muhsin gibi kelimeler Kur’an’da sıkça geçmektedir. ‘Husn’; değerli, seçkin ve kendisine rağbet edilen, ilgi gösterilen her şeye denmektedir. Aynı kökten gelen ‘hasene’; kişinin ulaştığı her türlü sevindirici nimettir. İyi ve güzel olan şeylere de ‘hasene’ denilmektedir.
‘Hasene-iyilik’ anlayışı toplumlara veya kişilere göre değişse bile Kur’an-ı Kerim buna özel bir anlam veriyor ve neyin ‘hasene/husn-güzel’, neyin ‘seyyie-kötü’ olduğunu belirtiyor. Buna göre, kişinin başına gelen mutluluk, afiyet, galibiyet, başarı, nimete erme, görevini yapma gibi şeyler ‘hasene’ olduğu gibi; helâlden yemek, nikâhlı yaşamak, doğru olmak, adaletli iş yapmak, başkasına iyilik etmek, güzel ve tatlı söz söylemek ve benzerleri hep ‘hasene’dir. ‘Hasene’ şu anlamlarda da kullanılmaktadır: Varılacak güzel yer Allah katındadır.4435 Uyulması gereken, şüpheden uzak olan güzel söz,4436 insanı yücelten, Allah’a yaklaştıran güzel imtihan,4437 Allah’ın işleyenlere güzel bir geçimlik verdiği sâlih amel (hasene). 4438
Allah yolunda öldürülenler Allah katında güzel bir rızık (hasene) bulurlar4439. Allah, sâlih amel işleyenlere dünyada da âhirette de güzel şeyler (hasene) söz veriyor4440. Allah’ın mü’min kulları dünyada da âhirette de hep ‘hasene’ isterler, böyle dua ederler. “Onlardan kimi de; ‘Rabbimiz, bize dünyada hasene/güzellik ver, âhirette de hasene ver, bizi ateş azabından koru’ der.” 4441
4426] 16/Nahl, 128; 29/ Ankebût, 69
4427] 6/En’âm, 154; 22/Hacc, 37 vd.
4428] 31/Lokman, 3
4429] 31/Lokman, 22
4430] 16/Nahl, 90
4431] 28/Kasas, 77; Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 294-295
4432] 11/Hûd, 115; 7/A'râf, 161; 6/En'âm, 13; 3/Âl-i İmran, 134
4433] 37/Saffât, 110, 121, 181
4434] 6/En'âm, 84
4435] 3/Âl-i İmrân, 14
4436] 2/Bakara, 83
4437] 8/Enfâl, 17
4438] 11/Hûd, 3
4439] 22/Hacc, 58
4440] 20/ Tâhâ, 86
4441] 2/Bakara, 201
- 1006 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Kötülükleri (seyyiât’ı) ‘hasenât’ (iyilikler) ile gidermek gerekir. Zaten kötülükleri (seyyiât’ı) silecek olan şey de ‘hasenât’tır (iyiliklerdir).4442 Kur’an’ın, ‘husn veya hasene’ dediği şeyler hep güzel ve iyi olan şeylerdir. Müslüman insan iyinin ve güzelin ölçüsünü böylece Kur’an’dan öğrenmeli, sonra da devamlı ‘hasene’ olan işleri yapmalıdır. Çünkü bütün hasene olan işler ona sevap kazandırır. 4443
İhsân; Güzelliktir, Güzellik Sergilemektir
İhsân kelimesinin temel anlamı, güzelliktir. Güzellik, fıtrî bir özelliktir. Güzel Zât’ın güzel olarak yarattığı insanın, güzeli gören, güzelden zevk alan rûhu, etrafta güzeli arar, bulur. Güzel, herkes için ihtiyaç duyulan bir hoşnutluk, bir haz duyma ve kesin hüküm verme işidir. Güzelliği açıklamak, onu yaşamak, onun heyecanını içinde duymaktır. Her insanda güzellik duygusu bulunmakla beraber, onun uyanması güzel bir esere ihtiyaç gösterir. Duygular, meydana çıkmak ve gelişmek için kendilerini uyandıracak vâsıtalara muhtaçtırlar. Güzel eserler içimizde bir âhenk duygusu uyandırdıkları için huzur, sükûn ve saâdet hissi doğururlar. Çünkü “güzele bakmak, güzeli düşündürür; güzeli düşünmek de insana huzur verir.”
İnsan, hele duygulu ve uyanık gözlerle bakarsa ilk anda “güzel”i fark eder. Bu idrâk, düşünmeden, kendiliğinden oluşan bir duygudur. Güzelliğin kendisini isbata, bir sebebin yardımına ihtiyacı yoktur. “Güzel ve güzellik nedir, ne değildir”le ilgili, felsefe, “estetik” başlığıyla incelemeler yapmış, neticelenmeyen nice tartışmalara öncülük etmiş; elbette bir sonuca da ulaşamamıştır. Güzellik, psikolojik sistemlere dayalı olduğundan herkese göre değişen ne olduğu belirsiz, sınırları insandan insana değişen bir değer yargısı mıdır?
Güzelin ölçüsü müslümana göre bellidir: Cemîl/Güzel olan Allah’ın hükmü. Güzel, Allah’ın güzel dediğidir. Bütün fıkıh usûlü ile ilgili kitaplarda “husün-kubuh” (güzellik-çirkinlik) konusu işlenir. Bu konuda görüşler şöyle özetlenebilir: “Güzel olan Allah, sadece güzel olan şeylerin yapılmasını emreder” veya “güzel olan Allah’ın emrettiği her şey güzeldir.” “Allah sadece çirkin şeyleri yasaklar” veya “Allah’ın yasakladığı her şey çirkindir.”
“Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzeli sever.”4444 hadis-i şerifi de, bu konuda müslümanlar açısından çıkış noktası kabul edilmiştir. Allah’ın emrettiği “ihsân”ın bir anlamı da güzelliktir. İslâm, düşüncenin, hareketin, duyguların, sözün, sesin, davranışın, kısacası her çeşit ibâdetin, yani her şeyin en güzelini ister.
Haramlar güzel olamaz. Duyular, duygular yanılabilir. “Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, hâlbuki siz bilemezsiniz.”4445 Nefisle, arzu ile hevâ ile câhiliyyenin çirkeflikleriyle kirlenmiş ve fıtratı bozulmuş, selîm olmayan akılla güzelin tanımı ve ölçüsü tesbit edilmeye kalkılırsa, insan putlaştırılmış olur. Haram olduğu halde güzel zannedilenler, gerçek güzelden insanı alıkoyan yapay/sanal güzellerdir; daha doğrusu halüsinasyonlardır. “Şeytan onlara yaptıkları işleri
4442] 11/Hûd, 114)
4443] Hüseyin K. Ece, a.g.e. s. 257
4444] Müslim, İman, 1/93; İbn Mâce, Duâ, bâb 10
4445] 2/Bakara, 216
İHSÂN - MUHSİN
- 1007 -
ziynetlendirip güzel gösterdi ve onları yoldan saptırdı.” 4446
Haram olan bir şey, müslümana göre güzel değildir. Çünkü müslümanın ölçüsü, duyuları ve duyguları değildir. O, duygularının, hevâsının kulu değil; Allah’ın kuludur. “Hoşlandığı ve hoşlanmadığı” her konuda Rabbine itaat edecektir. İmanı nispetinde duyu ve duygularını da selîm/sağlam kılacak, onları da Rabbine teslim edecek, o zaman nefis de mutmain olacak, Rabbinin emirlerinden râzı ve hoşnut olma seviyesine çıkacaktır. Bu, benliğini kaybetme değil; aksine, bulmadır. Bu, yok olma değil; Allah’ta var olmadır, kâmil insan olmadır.
Güzelleştiren Allah, güzeldir ve güzellikler O'nun cemâlinin vasfıdır. O'nun güzelliği de yaratıklara benzemez. İnsanları etkileyen sanat eserleri, mûcizelerin gücü, hârika ve fevkalâde olayları yaratan da Allah'tır. Evrendeki her şeyde güzellikler açık veya kapalı bir şekilde görülmektedir. Güzel olan Allah'ın yarattığı varlıklar, ya bizzat güzeldir veya sonuçları yönüyle güzeldir. Allah'tan daima güzellik zuhur eder.
Kötü ve çirkin, şeytanın ve insan nefsinin ürünüdür.4447 Allah, yaratıcıların en güzelidir.4448 Allah, hüküm verme bakımından da en güzel olandır. Rızkın en güzeli de Allah'tan gelir. O, rızık verme bakımından da en güzeldir.4449 Var ettiklerine en güzel boyayı vuran da Allah'tır.4450 Güzelin kaynağı ve tüm güzelliklerin sergileyicisi olan Allah, insandan da güzellik sergilemesini, yani ihsanı emreder: "...Allah sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) ihsân (iyilik) et..." 4451
Câhiliyye insanı, bakmasını bilemediğinden, Allah’ın nuruyla bakamadığından, gözlerinde perde bulunduğundan evrendeki güzellikleri göremez. O, kendine göre, yapay bir güzel peşindedir. Müslüman ise, güzelliği yaratanı bildiğinden, güzeli keşfetmeye tâliptir. Eşyanın güzelliğinde hakiki güzelliğin tecellilerini anlar müslüman. O, mutlak güzellik peşindedir. Allah’ın cemâl sıfatının tecellilerini görerek hayran olur. Güzellik mutlak olduğu için, yaratılışta, Allah’ın yarattıklarında çirkinlik yoktur.
Çirkinlik, itibârîdir, görecelidir. Birinin çirkin dediğine bir başkası sevgi gözüyle bakıp sevebildiği zaman güzellikler bulabilir. Allah, kötü ve çirkin bir şey yaratmamıştır. Bir şeyin çirkinliği ve kötülüğü kullanıldığı yere göredir. Meselâ, hayvan gübresi genellikle pis bir şey diye görülür. Fakat gübreyle meyveler, sebzeler büyür, gelişir. Bu açıdan ele alınınca gübrenin bir lütuf ve nimet olduğu ortaya çıkar. Ama birisi gübreyi alıp üstüne başına sürmüşse, o zaman, ona pis demek yerinde olur. Tarlasına, bahçesine gübre çeken bir çiftçi bu haliyle hiçbir zaman pis değildir.
Güzellik de, bakılandan ziyade bakana, görene, duyana ait bir özelliktir. Güzelliği gören göz, güzelden zevk alan ruh olmasaydı güzellik neye yarardı? O yüzden güzele, güzel bir niyetle ve güzel bir şekilde bakmak ibâdettir, sevaptır. Yalnız unutmamak gerekir ki, güzelin tanımında güzel yoldan sapmamak, sınırı
4446] 29/Ankebût, 38
4447] 4/Nisâ, 79
4448] 23/Mü'minûn, 14; 37/Saffât, 125
4449] 65/Talak, 11; 11/Hûd, 88; 22/Hacc, 58; 16/Nahl, 7
4450] 2/Bakara, 138
4451] 28/Kasas,77
- 1008 -
KUR’AN KAVRAMLARI
(hudûdullah) aşmamak esastır. Yine bilmeli ki, daha güzeli elde etmek için az güzeli terk etmek4452 veya onu tahdit etmek, sınırlandırmak gerekir. Zevk aldığımız, güzel gördüğümüz şeylerden sınırsız bir şekilde yararlanılmasının çok çeşitli dünyevî ve uhrevî zararlara sebep olacağını, bunların imtihan vesilesi olduğunu herkes bilir/bilmelidir.
Ölüm olmasaydı, ölümden sonraki hesaba çekilmekle başlayan hayat olmasaydı... O zaman her şey anlamsız ve boş olurdu; güzeller ve güzellikler bile. Evet, ölüm olmasaydı o zaman nefse hoş gelen, sınırlarını hevânın veya çevrenin çizdiği güzellerin (!) ve güzelliklerin(!) belki bir değeri olurdu. O zaman dünya sadece eğlenmek ve zevk almaktan ibaret olabilirdi. Ama ölüm var, hem de evet, güzel olan ölüm ve ölüm ötesi güzellikler. O halde tüm yapay ve sanal güzellikleri, bütün sahte ve fâni güzellikleri o gerçek güzellik uğrunda fedâ etmeye değmez mi?
Kâinattaki varlıkların rengi, şekli, tadı ne güzel... Hele sesleri ne güzel bir armoni, ne güzel bir mûsikî, ne güzel uyumlu orkestradır. Bülbülün şakıması, horozun ötüşü, kuşların cıvıltısı, suyun şırıltısı... anlayana sivrisineğin vızıltısı bile saz gibi âhenkli bir müziktir. Kâinat hep tesbih etmektedir, zikretmektedir. Bitkilerin ve hayvanların şekilleri, yapıları, renkleri, tatları hep farklı, hep ayrı güzel. Ve seslerindeki farklılıklar, güzellikler... Bir de çağdaş aygıtlara bakın: Fabrikalardaki sese, makine gürültülerine, araba motorlarına, evlerdeki küçüklü büyüklü âlet ve gereçlerden uçakların seslerine kadar... Ne çirkin bir gürültü; tabiatla ne uyumsuz şeyler ya Rabbi! 4453
İhsân Kimlere Yapılır?
a- Ebeveyne İhsân: Kur'an incelendiğinde, bir kısım âyetlerde, tek olan Allah'a ibâdet edip O'na hiç bir şeyi şirk koşmama emrinden sonra, ana babaya itaat etme ve onlara ihsanda bulunma emrinin geldiği görülmektedir. Şöyle ki: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza ihsanda bulunmanızı (onlara iyi davranmanızı) kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi yaşlanırsa, kendilerine (sıkıntı gördüğün anda olsa da) 'of!' bile deme; onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle!"4454 Bu âyetten, ana babaya iyilik ve ihsanda bulunmanın farz olduğu anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen başka bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor: "De ki, gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin..."4455 Burada Allah, ana babaya itaati terketmenin kötülüğünü beyan için haram kılınanlar arasında zikretti. O halde ana babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdır.
Ana babaya ihsân, güzel sözle, davranışla ve ihtiyaçları anında onlara gereğince infak etmek suretiyle olur. Allah, ebeveyni insanın yokluk âleminden varlık âlemine çıkmasına bir sebep kıldığı için, onlara ihsân etmek gerekir. Allah'ın, ebeveyne ihsânı kendi tevhidi ve ibâdeti yanında zikretmesi, ebeveynin çocuklar üzerindeki hakkının büyüklüğüne işarettir. "Allah'a ibâdet edin ve O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... ihsânda bulunun;
4452] 3/Âl-i İmran, 92; 2/Bakara, 155
4453] Ahmed Kalkan, Sanat Bilinci, s. 45-50
4454] 17/İsrâ, 23
4455] 6/En’âm, 151
İHSÂN - MUHSİN
- 1009 -
Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez."4456 Buradaki ebeveyne ihsân, evlatların onların hizmetlerini yapması, onlara nâzik konuşması ve onların meşrû isteklerini gerçekleştirmesi için çalışmasıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurur: "Burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün." "Kimin yâ Rasûlallah?" denildi. Hz. Peygamber: "Yaşlandıklarında ana babasına, onlardan birine, yahut her ikisine de yetişen, fakat onlara iyilik etmediği için cennete giremeyen kimsenin..." 4457
Ana baba, çocuğunu Allah'a isyana teşvik etmedikçe, meşrû her emrine uyması gerekir. Ana baba için mağfiret talebinde bulunmak, iyiliklerine duâ etmek, bizzat Kur'ân'ın emridir. "Ey Rabbimiz! Hesaba çekileceği gün beni, ana babamı ve (bütün) mü'minleri bağışla!" 4458 Ebeveyne yapılan her iyilik ve ihsân, aslında insanın kendi kendisine yaptığı ihsândır. Âhiretteki mükâfatının sınırsızlığı yanında, dünyevî ecri/karşılığı peşindir. Sosyal bir olgu olarak ebeveynimize yaptıklarımızın mislini veya fazlasını çocuklarımızdan göreceğimiz kaçınılmazdır. Ana baba, -Allah korusun- müşrik de olsalar, onlara ikramda bulunmak dinin emridir. Peygamberimiz, müşrik anneye sıla-i rahimde bulunup ona iltifatlarda bulunmayı emretmiştir. 4459
b- Akrabaya İhsân: Sağlam akîde üzerine bina edilen bir toplumda yaşayan bireylerin karşılıklı hak ve hukuklarına riâyet edilmesi doğaldır. Akrabaya ihsân da böyledir. Akraba, insanın içinde doğup büyüdüğü ailenin biraz daha genişletilmiş yelpazesidir. Bu yakınlık hem ana, hem baba tarafından olabilir. Akrabaya ihsân demek, akrabalık bağı olan herkese sıla-yı rahim yapmak (zaman zaman onları ziyaret ederek, onlarla akrabalık ilişkilerini kesmemek) ve başka meşrû yollarla ikramda bulunmaktır.
Akrabalık bağlarını kesmek, şu âyette ifade edildiği gibi yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlarla birlikte zikredilmiştir. "(İslâm'dan yüz çevirip) geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye dönmüş olmaz mısınız?"4460 Bu âyette akrabalık bağlarının kesilmesi, bir çeşit İslâm dışı âdet olarak ifade edilmiştir. Akrabalara iyilik ve ihsânda bulunmak, İslâm'ın bir emridir. "Muhakkak ki Allah adâleti, ihsânı ve akrabaya yardım etmeyi emreder..." 4461
Yakınları ile akrabalık bağlarını korumaya itina göstererek, onlara gücü nisbetinde ihsânda/iyilikte bulunmak, her kâmil mü'minin aslî görevlerindendir. İslâm'ın temelinde iyilik yapma işi, ailenin özünden başlayıp dışa doğru genişleyerek devam eder.
Son âyette geçen adâlet ve ihsân kavramlarının içinde akrabaya iyilik etmek ihtiva ettiği halde, önemine binaen ayrıca zikredilmiştir. “Sana (Allah yolunda) ne infak edeceklerini/harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘Hayırdan harcadığınız şey, ebeveyn, akrabalar/yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir.” 4462
4456] 4/Nisâ, 36
4457] Müslim, Birr 10
4458] 14/İbrahim, 41
4459] Müslim, Zekât 50; Ebû Dâvud, Zekât 34
4460] 47/Muhammed, 22
4461] 16/Nahl, 90
4462] 2/Bakara, 215
- 1010 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Ebeveyne bakmak ilk görevimizdir. Diğer akrabalarımız onları takip eder ve bu şekilde “yakın olanlar, başkalarından daha yakındır” kuralınca infak ve ihsan vacip olur. Muhsin bir mü’mine yakışan; akraba ile güzel ilgiyi meşrû ölçüler içinde devam ettirmek, onlarla ilişkiyi kesmemektir. “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden korkun. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” 4463
c- Yetimlere İhsân: Yetim, çocuğun büluğ çağından önce babasından ayrı kalmasıdır. Rasûlullah (s.a.s.), şehâdet parmağı ile orta parmağını işaret ederek; “Ben ve bir yetimin geçimini üstüne alan kimse, cennette böyleyiz.”4464 buyurmuş, yetimi koruyup ona ihsân etmenin ne derece önemli olduğunu ifade etmiştir.
d- Fakir ve Miskine İhsân: Fakir, çalışabilir durumda olup çalışan, ama herhangi bir sebeple çocuklarının geçimini temin edemeyen kimsedir. Miskin ise, çalışmaya gücü ve tâkatı olmayan fakir kimsedir. Bu durum, Kur’an’da şöyle açıklanır: “(Yapacağınız ihsânlar/hayırlar) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan (muhâcir) fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmalarından tanırsın. Çünkü onlar, yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” 4465
Fakir ve miskine, zekâtın dışında yardım edilmesini emreden birçok âyet vardır. İslâm inancında her şeyin gerçek sahibi Allah’tır. Allah'a ait bir şeyin Allah adına, Allah’ın fakir kullarına verilme işi demek olan fakirlere ihsânda bulunmak, her aklı başında mü’minin erdemlilik görevidir. İhtiyaçlar (daha doğrusu, ihtiyaç zannedilen eşyaya bağımlılık) özellikle günümüz tüketim toplumunda bitmez ve mala/paraya ihtiyacı olmayan düşünülemez. İhtiyacı az olanın, zarûri ve temel ihtiyaçlarını karşılayanların, fazla ihtiyacı olana yardım etmesi, fakirlere ihsân özelliğidir. Asıl mal sahibinin Cenâb-ı Hak olduğuna iman eden muhsin, fakirlere, kendinden daha fazla muhtaç olanlara ihsân etmeden yapamaz.
e- Komşuya İhsân: İhsân edilme halkasının beşincisini, komşuya ihsân oluşturmaktadır. Yakın veya uzak komşuya maddî veya manevî manada ikramda bulunmak da bir ihsân olup ilâhî bir emirdir. “Allah'a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ihsân edin/iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez.”4466 Âyetteki “yakın komşu”, soy bakımından komşuluk, ev yakınlığı ve akrabalık yönüyle komşuluk olarak, veya eş, dost, arkadaş gibi samimi olunanlar olarak izah edilir. “Uzak komşu” terimiyle de, evi uzak veya akraba olmayan, ya da müslüman olmayan komşu şeklinde açıklanır. Rasûlullah (s.a.s.), komşu hakkını ısrarla vurgular. “Cibril bana komşuyu o derece tavsiyede bulundu ki, onu mutlaka bana mirasçı yapacak sandım.”4467; “...Allah'a ve âhiret gününe iman eden, komşusuna ikram etsin.”4468 Komşuya ihsânda bulunmanın en alt derecedeki durumu, komşunun herhangi bir şekilde senden
4463] 4/Nisâ, 1
4464] Buhâri, Talak 25, Edeb 24; Müslim, Zühd 42; Tirmizî Birr 14
4465] 2/Bakara, 273
4466] 4/Nisâ, 36
4467] Müslim, Birr 140; Tirmizî, Birr 28, hadis no: 1934
4468] Müslim, İman 74
İHSÂN - MUHSİN
- 1011 -
bir kötülük görmemesidir. “Allah indinde arkadaşın en hayırlısı, arkadaşına hayırlı olandır. Komşunun en hayırlısı da komşusuna hayırlı olandır.” 4469
f- Yakın Arkadaşa İhsân: Nisâ sûresinde ihsânda bulunulacak kimselerin altıncısını yakın arkadaşa ihsân teşkil etmektedir. “...Yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ihsân edin/iyi davranın...”4470 Âyette geçen “es-sâhibi bi’l-cenbi” terimi, yanındaki arkadaş, eğitim-öğretim, tasarruf, iş, mesâi, zenaat, yolculuk gibi herhangi bir hayırlı işte eşlik eden arkadaş ve yoldaş demektir. Bu anlam, karı-kocayı (hayat arkadaşını) bile kapsamaktadır.
Aslında arkadaşlık basit bir olay değildir. Arkadaşlıklarla dostluk kazanılır. Kiminle dostluk kurup arkadaşlık edileceğine çok dikkat etmelidir. Aksi halde şu âyetin hitabına kulak tıkanmış olunur: “Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim. Çünkü zikir (Kur’an) bana gelmişken hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.”4471 Arkadaşa ihsan konusunda bir hadis-i şerif şöyledir: “Allah indinde arkadaşın en hayırlısı, arkadaşına hayırlı olandır...” 4472
Ashâb-ı Kiram, bir bakıma Rasûlullah’ın arkadaşları idi. Allah Rasûlünün onlara nasıl davrandığını Kur’an haber verir: “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet sen kaba, katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi...”4473 Bu âyette açıklanan, arkadaşlara yumuşak davranıp kaba ve katı yürekli olmamak, affetmek, onlara duâ etmek, onlarla istişâre etmek hep ihsân örnekleridir. Arkadaşlara ihsân, Peygamber’in, arkadaşlarına davrandığı bu tavırlara uymakla olur.
g- Yolcuya İhsân: Yolcuya ihsân etmek de İslâm’ın şiârındandır. Âyetteki “İbn’s-sebîl” yolcu ve misafir olarak yorumlanmıştır.
h- Köle, Câriye ve İşçilere İhsân: İnsanlar, ellerinin altında bulunanların kendileri gibi insan olduklarını, onları kendi ailesinin bir ferdiymiş gibi düşünmelerini, hürriyete kavuşmaları için onlara imkânlar sağlamalarını her fırsatta değerlendirmek, yani onlara ihsân etmek zorundadırlar. Kölelere kardeş muâmelesi yapmayı emreden İslâm, işçilere, hizmetçilere daha fazla haklar sağlamış, onların alınteri kurumadan ücretlerini ödemelerini emretmiştir.
i- Diğer İnsanlara İhsân: Mü’minlerin birbirleriyle kaynaşmalarında, birbirlerine ihsân etmelerinin çok büyük rolü vardır. Müslümanların birbirine karşı şefkat, merhamet ve muhabbetli olmaları temel vasıflarındandır. Bir hadis-i şerifte: “Her müslüman, diğer müslümanın kardeşidir. Müslüman müslümana zulmedemez, kin besleyemez.”4474 buyrularak İslâm kardeşliği pekiştiriliyor. Bir başka hadis de müslümanların birbirleri üzerindeki bazı haklarını şöyle sıralamıştır: “Her müslümanın diğer müslümanlar üzerindeki hakları beştir: Selâm almak, hastayı ziyaret etmek, cenazesinin teşyiine iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırınca ‘elhamdü lillâh’ diyene ‘yerhamukâllah’ diye karşılık vermek.”4475 Bu sayılanların her biri, bir müslümanın di4469]
Tirmizî, Birr 28
4470] 4/Nisâ, 36
4471] 25/Furkan, 28-29
4472] Tirmizî, Birr 28
4473] 3/Âl-i İmrân, 159
4474] Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58
4475] Tirmizî, Edeb 1; Nesâî, Cenâiz 52
- 1012 -
KUR’AN KAVRAMLARI
ğerine karşı görevi ve aynı zamanda birer ihsânıdır.
İslâm, bir mü’minin kâmil imana ermesini, kendisini düşündüğü kadar, müslüman kardeşini de düşünmesine bağlamıştır: “Sizden hiç biriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için de istemedikçe kâmil mü’min olamaz.”4476; “Birbirinize kin tutmayınız, birbirinize haset etmeyiniz, birbiriniz hakkında kötü niyet beslemeyiniz. Hepiniz de Allah’ın kulu ve kardeş olduğunuzu biliniz.” 4477
j- Diğer Yaratıklara İhsân: İslâm, insanların hayvanlara herhangi bir suretle işkence yapmalarını, onlara eziyet vermelerini yasaklamış ve onlara güzel muâmele etmelerini emretmiştir. “Bir kadın bir kedi sebebiyle azab olundu. Onu bağlamış, doyurup sulamamış; bir şey yemesine de müsaade etmemişti.”4478 Hayvan sahipleri, hayvanlarını yedirmek, içirmek ve bakımını yapmak zorundadırlar. Bu görevi yapmazlarsa, hayvanlarını birine baktırmaya, satmaya veya eti yeniyorsa kesmeye zorlanırlar.
Bir başka hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Canlı her varlığa iyilik etmek sevaptır.”4479 İslâm yalnız hayvanlara değil; can taşıyan her varlığa ihsânın/iyiliğin gerekliliğini vurgulamıştır. Bitkiler ve ağaçlar da iyilik ve ihsâna muhtaçtır. Kâinat sarayı, yeryüzünün halifesi olan insanın istifadesine sunulmuş ve onun emanetine bırakılmıştır. Aslında insanın kendisi de kendisine emanettir. Bütün bu emanetlere riâyet, aslî görevlerimizdendir. İnsan, varlık âlemindeki her şeyin Allah'a ait ve O’nun mülkünde olduğunu unutmaz ise, bir karıncayı bile incitmez, bir yaprağı dahi gereksiz koparmaz ve bütün yaratıklara meşrû şartlar dâhilinde ihsân etmeden duramaz. 4480
İhsân Tanımına Giren Davranışlar
İhsân, sadece namaz gibi ibâdetlerle ilgili meselelerde mü'minin yükümlü olduğu bir sorumluluk değil; bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrıdır. Allah her şeyde ihsan ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır.
İhsan, söz ve davranış güzelliğidir. İhsan, diğer anlamları yanında temelde söz, mantık, vicdan ve davranışları güzelleştirmek anlamına gelir.
Konuşmada ihsan: “Kullarıma söyle; sözün en güzelini söylesinler...” 4481 Güzel söz; doğru, faydalı, sevindirici ve muhâtabın seviyesine uygun olan sözdür. Doğru sözdür: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, haramlardan sakının. Doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzene koysun ve günahlarınızı bağışlasın...” 4482; “Acı da olsa doğruyu söyle...” “Yalandan da sakının. Çünkü yalan, imana aykırıdır.” 4483
Güzel söz faydalı olan sözdür: “Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.”4484 Kur’an’da gerçek mü’minlerin faydasız, mâlâyani
4476] Buhâri, İman 7
4477] Buhâri, Edeb 57
4478] Müslim, Birr 134
4479] Buhâri, Edeb 27
4480] Metin Ocak, Kur’an’da İhsan ve Muhsin Kavramları, s. 65 ve devamı
4481] 17/İsrâ, 53
4482] 33/Ahzâb, 70-71
4483] Keşfu’l Hafâ, 1890, 865
4484] Et-Tâc, 5/183
İHSÂN - MUHSİN
- 1013 -
konuşmalardan kaçındıkları belirtilir: “Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler...”4485; “Kendisini ilgilendirmeyen mâlâyaniyi (faydasız söz ve işleri) bırakması, mü’minin müslümanlığının güzelleşmiş olmasındandır.” 4486
Güzel söz, sevindirici sözdür: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyin (sevdirin), nefret ettirmeyin.”4487; “(Sevdirici ve sevindirici) tatlı söz (muhâtaba verilmiş) bir sadakadır.”4488 Güzel söz, muhâtabın seviyesine uygun olan sözdür: “(Rabbimiz tarafından) insanlara aklî seviyelerine uygun olarak konuşmakla emrolunduk.”4489 Güzel söz, Allah'a dâvet eden ve sâlih amel işleyen, ben müslümanım diyenin sözüdür: “(İnsanları) Allah'a çağıran, sâlih (iyi) iş yapan ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel (ahsen) sözlü kim vardır?”4490 Sözde ihsan, sadaka vermekle eş tutulur: "...Güzel söz sadakadır." 4491
Tartışmada ve münakaşada ihsan: “İçlerinden zulmedenler bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel şekilde (ahsen) mücadele edin ve deyin ki: ‘Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” 4492
Selâm vermede ihsan: “Size bir selâm verildiği zaman, siz de ondan daha güzeli (ahseni) ile selâmlayın; yahut aynısıyla karşılık verin...” 4493
Davranışlarda ihsan: “Allah yolunda infak edin/harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.”4494 Her işimizde ihsân, yani davranışlarımızı güzelleştirmek, Rabbimızın emri olduğu için ibâdettir. “Tâğuta (şeytana, putlara ve putlaştırılanlara) kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Dinleyip de sözün en güzeline (ahsen) uyan kullarımı müjdele...” 4495
Kötülükler ve Çirkinlikler Karşısında ihsan: “(Seyyie ile hasene) iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir tavırla (ahsen) önle. O zaman (görürüsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur.” 4496; "...(O akıl sahipleri) ki, onlar kötülüğü iyilikle (seyyieyi hasene ile) savan kimselerdir..." 4497 Güzel ahlâk; mahrum edene vermen, ilgiyi kesene alâka göstermen, sana karşı haksızlık yapanı affetmendir.”
Hakka Çağırmada ihsan: “Rabbinin yoluna hikmet ve (mev’ıza-i hasene ile) güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et...”4498; “Ona tatlı dille konuşun,
4485] 23/Mü’minûn, 1-3
4486] Et-Tâc, 5/186
4487] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 3722
4488] Keşfu’l Hafâ, hadis no: 1947
4489] Keşfu’l Hafâ, hadis no: 592
4490] 41/Fussılet, 33
4491] Müslim, Zekât 56; Tirmizî, Birr 36
4492] 29/Ankebût, 46
4493] 4/Nisâ, 86
4494] 2/Bakara, 195
4495] 39/Zümer, 17-18
4496] 41/Fussılet, 34
4497] 13/Ra'd, 22
4498] 16/Nahl, 125
- 1014 -
KUR’AN KAVRAMLARI
yumuşak söz söyleyin; belki o, aklını başına alır veya korkar.” 4499
Ana babaya ihsân: “De ki: ‘Geliniz, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin...” 4500“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsânı/iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle.”4501 Bu âyetlerde kesin bir dille emredilen ana babaya ihsanın, onları doyurmaktan ziyade, içten gelen bir anlayışla koruma ve saygıda kusur etmemek olduğunu görüyoruz.
Talak sırasında kocanın karısına ihsânı: “Boşanma iki defadır. Bunlar, ya iyilikle tutmak veya ihsân ile/güzelce salıvermektir...”4502 Bu âyette emredilen ihsanın, boşamadan sonra hem nafaka takdiri ve hem de kadının değerini koruma ve saygı gösterme yönünde asil bir davranış olduğunu görüyoruz.
Yediklerimiz ve Giydiklerimizde ihsan: Yenilen şeylerin helâl ve temiz (tayyib) olması Kur’an’ın emirlerindendir. Yeme ve giyme konularındaki âyetlerde ihsân kelimesi ve türevleri geçmemekle beraber, yakın anlamlı ifadeler kullanılır. Ayrıca, gıda ve giyimin de başkalarına infak edilecek malların başında gelmesi, ihsan kelimesinin “bağış ve ikram”ı içeren diğer anlamıyla da uyum içindedir.
“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların güzel, temiz ve helâl olanlarından yiyin...”4503; “Ey Âdem oğulları! Her mescide gidişinizde zînetli elbiseler giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” 4504; “Ey Âdem oğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi ise daha hayırlıdır...” 4505
Bütün yaptıklarımızı Allah’ın bizi gördüğü şuuruyla yapmak; her işte ihsan: “Allah (yapılacak) bütün işlerin ihsân üzerine yapılmasını farz kılmıştır...” 4506 “İhsan, Allah’a O’nu görüyormuşcasına ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” 4507
İhsânın Diğer Boyutları: “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için infak ederler (harcarlar); öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da ihsân sahiplerini (güzel davranışta bulunanları) sever.”4508 Bu âyetin, “Allah ihsân edenleri sever” ifadesiyle bitmesi, ihsan kelimesini bize açıklamaktadır. İhsan edenlerle kast edilen; bollukta ve darlıkta infak/dağıtma özelliğine sahip olanlardır.
Kendilerine yönelen kötülüğe karşı öfkelerini yenenlerdir, affederek münasebetsizlere müsamaha gösterenlerdir. Âyet, öfkeyi yenmeyle, gücü yeterken insanları affetme sıfatını, genel yarar uğruna harcama hasletiyle birlikte, muhsinlerin sıfatı olarak kullanmıştır. Burada ihsânın ihtiva ettiği anlam, sadece mal
4499] 20/Tâhâ, 44
4500] 6/En’âm, 151
4501] 17/İsrâ, 23
4502] 2/Bakara, 229
4503] 2/Bakara, 168
4504] 7/A’râf, 31
4505] 7/A’râf, 26
4506] Et-Tâc, 3/105
4507] Buhâri, İman 37, 1/20; Müslim, İman 1, Hadis no: 8, 1/36; Tirmizî, İman 14, Hadis no: 2738, 4/119; Ebû Dâvud, Sünnet 16, hadis no: 4695, 4/223; İbn Mâce, Mukaddime 9, hadis no: 63,64, 1/24; Nesâi, İman 6, 8/88
4508] 3/Âl-i İmrân, 134
İHSÂN - MUHSİN
- 1015 -
verme değildir. İhsan; üstün ahlâklı, iman etmiş, başkasının kötülüğüne karşı, mukabelede bulunma ve ceza verme gücüne rağmen öfkesini yenen, müsamaha gösteren insanın özelliğini ifade etmektedir.
“Zulmedenlere az da olsa meyletmeyin. Aksi halde ateş size dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka evliyânız/dostlarınız yoktur. Sonra da size yardım edilmez. Gündüzün iki tarafında (sabah, öğle ve ikindi) gecenin de yakın saatlerinde (akşam ve yatsı) namazı kıl. Çünkü hasenât/iyilikler seyyiâtı/kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere (güzel bir) hatırlatmadır. Sabırlı ol, çünkü Allah ihsân sahibi muhsinlerin (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.” 4509
Bu üç âyetin, mü’minlerin düşmanları karşısındaki durumlarını ve yapmaları gerekeni açıkladığını görüyoruz. Düşmanlara dayanıp güvenmemek; namaza gece ve gündüz, değişik vakitlerde devam etmek; uzaklaştırma imkânına kavuşuncaya kadar düşmanların kötülüklerine sabır ve tahammül göstermek. Âyet, mü’minlerin bu durumunu ihsân olarak nitelemektedir. İhsânın, muhtaçlara infak etmekden daha fazla özellikler olduğu anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde mü’minlerden istenen, düşmana dayanıp güvenmeme, kötülüklerine sabır ve tahammül gösterme gibi ferdî durumlar veya kulu Rabbine bağlayan gündüz ve geceleyin namaz kılma gibi ibâdetlerdir. 4510
Muhsinlerin Özellikleri
Kur’ân-ı Kerim’den yola çıkarak, muhsinlerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1- Yeryüzünde Fesat Çıkarmazlar: “Yeryüzü ıslah edildikten sonra orada fesat çıkarmayın (bozgunculuk yapmayın). (Allah’ın azâbından) korkarak ve (rahmetini) umarak O’na duâ edin. Muhakkak ki muhsinlere/iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”4511 Âyette bozgunculuk yapmamak, bunun yanında korku ve umutla Allah'a duâ edip yalvarmak, muhsinlerin özelliği olarak yer almış ve Allah’ın rahmetinin muhsinlere yakın olduğu ifade edilmiştir.
2- Allah Yolunda Karşılaşacakları Her Türlü Sıkıntıya Katlanırlar: “Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevi Araplara Allah’ın Rasûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. Şöyle ki; Allah yolunda onlara bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlığın erişmesi, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine sâlih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah, muhsinlerin/güzel davrananların mükâfatını zâyi etmez.” 4512
3- Allah Yolunda Cihad Ederler: “Bizim dâvâmız uğrunda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah, muhsinlerle/iyi ve güzel davrananlarla beraberdir.”4513 Cihad etmeyi, Allah’ın dini uğrunda her türlü mücadeleye girişmek, yüksek gayretle çaba sarfetmek anlamında ele almak gerekmektedir. Bu şekilde cihad etmek, muhsin olmanın bir gereğidir.
4- Bollukta ve Darlıkta İnfak Ederler: “O takvâ sahipleri ki, bollukta da, darlıkta
4509] 11/Hûd, 113-115
4510] Muhammed el-Behiy, Kur’anî Kavramlar, s. 217-218
4511] 7/A’râf, 56
4512] 9/Tevbe, 120
4513] 29/Ankebût, 69
- 1016 -
KUR’AN KAVRAMLARI
da Allah için infak ederler/harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah muhsinleri/ iyilik edip güzel davranışta bulunanları sever.”4514 Bu âyette sayılan bazı özelliklerin hem muttakî, hem de muhsinlerin vasıfları olduğu belirtiliyor. Her muhsin, aynı zamanda muttakîdir, muttakî olmak zorundadır.
5- Sabırlıdırlar: “Sabret. Allah muhsinlerin/güzel iş yapanların ecrini/mükâfatını zâyi etmez.” 4515
6- Bol Bol İbâdet ve Duâ Ederler: “Rablerinin kendilerine vaad ettiğine kavuşurlar. Çünkü onlar, bundan önce dünyadayken muhsin/güzel davranışlı idiler. Geceleri pek az uyurlardı (Kalan saatlerinde namaz kılıp ibâdet ederlerdi). Seher vakitlerinde de istiğfâr eder, bağışlanma dilerlerdi.” 4516
7- Kendilerini Allah'a Adarlar: “Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürür, O’na boyun eğip teslim olursa, onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de onlar üzülürler.” 4517
8- Muttakî Kimselerdir: “Hakkı/doğruyu getiren ve onu tasdik edenler; işte onlar Allah'a karşı gelmekten sakınan muttakîlerdir. Rableri onlara dilediklerini verecektir. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.” 4518
9- Namaz Kılarlar, Zekât Verirler, Âhirete de Kesin Olarak İman Ederler: “O (Kur’an), muhsinler/güzel davrananlar için hidâyet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir). Onlar(muhsin vasfını alan kimseler), namazı ikame ederler(kılarlar), zekâtı verirler ve onlar âhirete de kesin olarak iman ederler.” 4519
İhsân Sahiplerinin Mükâfatı
İhsân, infaktan, mal vermekten daha kapsamlıdır. “Kim verir ve sakınırsa, en güzeli (hüsnâyı) tasdik ederse Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli (hüsnâyı) de yalanlarsa, Biz de onu en zora yöneltiriz. Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.”4520 Bu âyetlerde ihsanın verme ve takvâyı birlikte kapsadığını görmekteyiz. Bundan sonra, “en güzel (hüsnâ) söz olan tevhidi tasdik eden” ifadesi, verme ve takvâyı izlemektedir. İnancıyla birlikte ihsanda bulunup malını veren ve Allah’tan korkan böyle insanların işi, dünya ve âhirette kolaylaşmıştır. Davranışı Allah yanında makbuldür. Zira insanca davranışıyla Allah’ın istediklerini yerine getirmiştir.
Bu tipin karşısında, vermekten kaçınan, malına güvenerek takvâ ve sâlih amele yanaşmayan, ihsan ilkesine karşı çıkıp kabul etmeyen başka bir tip vardır. Böylesinin durumu, dünyada ve âhirette güçlüğe ve zorluğa uğramasıdır. “Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.”4521 Yani hayatında krize düşmüştür. Problemi, ölümüyle birlikte âhiret hayatına da uzanmıştır.
4514] 3/Âl-i İmrân, 134
4515] 11/Hûd, 115
4516] 51/Zâriyât, 16-18
4517] 2/Bakara, 112
4518] 39/Zümer, 33-34
4519] 31/Lokman, 3-4
4520] 92/Leyl, 5-11
4521] 92/Leyl, 11
İHSÂN - MUHSİN
- 1017 -
Kin her taraftan kendisini sarmıştır; mal toplamadaki basitliği de dünyadaki değerini düşürmüştür. Sonra âhirette Allah’ın lütfuna erişememiştir. Çünkü malı ve davranışıyla Allah’ın emrine muhâlefet etmiştir. 4522
İhsân sahiplerine Allah ihsanla ve daha fazlasıyla karşılık verecektir. “İhsân edenlere/güzel amel işleyenlere, hüsnâ/daha güzel mükâfat (cennet), bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır, ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” 4523
"Kim (Allah huzuruna) bir hasene/güzellikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır."4524 İnsan, ihsan üzere olur, güzel işler yaparsa, davranışlarını ihsan üzere gösterirse, bunun karşılığı olarak ihsan görür, güzellikle muâmele edilir. “İhsânın karşılığı ihsândan başka bir şey midir?” 4525
“Allah, ihsan sahibi muhsinlerin (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.”4526 “İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.” 4527
İhsâna ihsanla, güzel davranışa güzelliklerle karşılık; hem dünyada, hem de âhirette ayrı ayrı verilecektir.4528 İhsana karşılığın en güzeli Allah katındadır. 4529
İnsanların dünyada işledikleri ameller ne kadar ihsân vasfında/güzel olursa olsun, Allah'ın ihsânı, âhirette vereceği güzelliklerle mukayese edilmez. Zaten insanın ihsân üzere yaşayıp güzellikler sergilemesi de Allah'ın bir lutfu ve ihsanıdır, O'nun yardımıyladır. Bunları düşünen insan, yaptığı güzelliklerden dolayı nefsine pay çıkarıp kibirlenmemeli, ihsânını riya ve gurur pisliklerinde kirletmemelidir.
Allah, ihsan sahibi olan muhsinlerle beraberdir, onları sever, onları korur, onlara dünya ve âhirette iyilikler verir.4530 Allah'ın rahmeti sürekli muhsinlerle beraber olur.4531 Muhsinler, kopmaz bir ipe bağlanmış olurlar.4532 Kur'an, muhsinlere rahmet sunar.4533 İhsan sahiplerinin aleyhine bir yol (onları yenik duruma düşürme) yoktur. 4534
"Rabbimiz, bize dünyada da hasene/güzellik ver, âhirette de hasene/güzellik ver." 4535
4522] Muhammed el-Behiy, a.g.e. s. 216
4523] 10/Yûnus, 26
4524] 6/En'âm, 160
4525] 55/Rahmân, 60
4526] 11/Hûd, 115
4527] 2/Bakara, 195
4528] 3/Âl-i İmrân, 148; 16/Nahl, 39; 39/Zümer, 10
4529] 3/Âl-i İmrân, 14, 195; 13/Ra'd, 29; 38/Sâd, 25, 40, 49
4530] 2/Bakara, 195; 3/Âl-i İmrân, 134, 147; 5/Mâide, 13, 85, 93; 7/ A’râf, 57; 9/Tevbe, 120; 29/Ankebût, 69 vd.
4531] 7/A'râf, 56
4532] 31/Lokman, 22
4533] 31/Lokman, 3; 46/Ahkaf, 12
4534] 9/Tevbe, 91
4535] 2/Bakara, 201
- 1018 -
KUR’AN KAVRAMLARI
İhsân Kavramıyla İlgili Âyet-i Kerimeler
A- Husn/Güzellik Kavramının Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 194 Yerde): 2/Bakara, 58, 83, 83, 112, 138, 178, 195, 195, 201, 201, 229, 236, 245; 3/Âl-i İmrân, 14, 37, 37, 120, 134, 148, 148, 172, 195; 4/Nisâ, 36, 40, 59, 62, 69, 78, 79, 85, 86, 95, 125, 125, 128; 5/Mâide, 12, 13, 50, 85, 93, 93; 6/En'âm, 84, 151, 152, 154, 160; 7/A'râf, 56, 95, 145, 168, 131, 137, 156, 161, 180; 8/Enfâl, 17; 9/Tevbe, 50, 52, 91, 100, 107, 120, 121; 10/Yûnus, 26, 26; 11/Hûd, 3, 7, 88, 114, 115; 12/Yûsuf, 3, 22, 23, 36, 56, 78, 90, 100; 13/Ra'd, 6, 18, 22, 29; 16/Nahl, 30, 30, 41, 62, 67, 75, 90, 96, 97, 122, 125, 125, 128; 17/İsrâ, 7, 7, 23, 34, 35, 53, 110; 18/Kehf, 2, 7, 30, 31, 86, 88, 104; 19/Meryem, 73, 74; 20/Tâhâ, 8, 86; 21/Enbiyâ, 101; 22/Hacc, 37, 58; 23/Mü'minûn, 14, 96; 24/Nûr, 38; 25/Furkan, 24, 33, 70, 76; 27/Neml, 11, 46, 89, ; 28/Kasas, 14, 54, 61, 77, 77, 84; 29/Ankebût, 7, 8, 46, 69; 31/Lokman, 3, 22; 32/Secde, 7; 33/Ahzâb, 21, 29, 52; 35/Fâtır, 8; 37/Sâffât, 80, 113, 105, 110, 121, 125, 131; 38/Sâd, 25, 40, 49; 39/Zümer, 10, 10, 18, 23, 34, 35, 55, 58; 40/Mü'min, 64; 41/Fussılet, 33, 34, 34, 50; 42/Şûrâ, 23, 23; 46/Ahkaf, 12, 15, 16; 48/Fetih, 16; 51/Zâriyât, 16; 53/Necm, 31, 31; 55/Rahmân, 60, 60, 76; 57/Hadîd, 10, 11, 18; 59/Haşr, 24; 60/Mümtehine, 4, 6; 64/Teğâbün, 3, 17; 65/Talâk, 11; 67/Mülk, 2; 73/Müzzemmil, 20; 77/Mürselât, 44; 92/Leyl, 6, 9; 95/Tîn, 4.
B- İhsân Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 12 Yerde): 2/Bakara, 83, 178, 229; 4/Nisâ, 36, 62; 6/En’âm, 151; 9/Tevbe, 100; 16/Nahl, 90; 17/İsrâ, 23; 46/Ahkaf, 15; 55/Rahmân, 60, 60.
C- Muhsin Kelimesi ve Çoğulunun Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 39 Yerde): 2/Bakara, 58, 112, 125, 195, 236; 3/Âl-i İmrân, 134, 148; 5/Mâide, 13, 85, 93; 6/En’âm, 84; 7/A’râf, 56, 161; 9/Tevbe, 91, 120; 11/Hûd, 115; 12/Yûsuf, 22, 36, 56, 78, 90; 16/Nahl, 128; 22/Hacc, 37; 28/Kasas, 14; 29/Ankebût, 69; 31/Lokman, 3, 22; 33/Ahzâb, 29; 37/Sâffât, 80, 105, 110, 113, 121, 131; 39/Zümer, 34, 58; 46/Ahkaf, 12; 51/Zâriyât, 16; 77/Mürselât, 44.
D- İhsan Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
a- İhsân Nedir? 10/Yûnus, 26.
b- Allah, İhsânı Emreder: 16/Nahl, 90.
c- Gerçek Muhsinler: 31/Lokman, 3-5.
d- Amel ve İbâdette İhsan: 2/Bakara, 112.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1- Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. c. 1, s. 387; c. 2, s. 41
2- El-Câmiu li-Ahkâmi'l Kur'an, Kurtubî, Buruc Y. c. 2, s. 116
3- Mefâtihu'l Gayb (Tefsir-i Kebir), Fahreddin Râzi, Akçağ Y. c. 3, s. 27
4- Kur'an'da İhsân ve Muhsin Kavramları, Metin Ocak, İnkılâb Y.
5- İhsan, Mahmut Toptaş, Cantaş Y.
6- Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 107
7- Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risâle Y. c. 2, s. 213-214
8- İnanç ve Amelde Kur'anî Kavramlar, Muhammed el-Behiy, Yöneliş Y. s. 215-220
9- İslâm'ın Temel Kavramları, Hüseyin K. Ece, Beyan Y. s. 293-295; 256-257
10- Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Nil Y. s. 487-489
11- Kur'an-ı Kerim'de Salah Meselesi, Ömer Dumlu, D.İ.B. Y. s. 37-39
12- İslâmî Terimler Sözlüğü, Hasan Akay, İşaret Y. s. 211-212
13- Haksöz s. 107 (Şubat 2000), Uğur Arpacık
14- Sanat Bilinci, Ahmed Kalkan, Denge Y. s. 45-50

 
Okunma 1417 kez
Bu kategorideki diğerleri: « İHLÂS İHTİLÂF »