Cumartesi, 06 Şubat 2021 13:32

CEHENNEM / NÂR

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

 

CEHENNEM / NÂR


• Nâr ve Cehennem Kelimelerinin Anlam ve Mâhiyeti
• Kur’an’da Cehennem Tasviri
• Cehennemin 7 Kapısı ve Cehennem Tabakaları
• Psikolojik Cezalar
• Cehennem Ehli
• Kur’an’da Cehennem Tabloları
• Cehennemle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler
• Konuyla İlgili Birkaç Uyarı
• Ve Cehennemin Düşündürdükleri
“Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş, kâfirler için hazırlanmıştır.” 528
Nâr ve Cehennem Kelimelerinin Anlam ve Mâhiyeti
Nâr, ateş demektir. Gözle algılanan alevli ateş anlamına gelir. Kur’an’da 145 yerde geçer. Ateş, insan bedenine çok büyük acı ve ıstırap verdiği için âhirette kâfir, münâfık ve âsilerin cezası ateşle verilecektir. Cehennem, âhirette suçlulara ceza olarak tutuşturulan ateşin ismidir. Cehennemin en açık vasfı ateş olduğu için, bazen cehennem yerine ateş anlamına gelen “nâr” kullanılır.
Cehennem, azap yurdu olan ateşin özel ismidir. Arapça “cehmân” kelimesinden alınmış olup, bu da “cehm” den türetilmiştir. Cehm, sert ve çirkin olmak; cehmân, dibi görünmez derin kuyu demektir. “Kehennam” kelimesinden Arapçalaştırılmış, yabancı bir kelime olduğu da söylenmiştir.529 Kur’ân-ı Kerim’de cehennem kelimesi 77 yerde zikredilmekle birlikte; aynı anlamda kullanılan başka kelimeler de bulunmaktadır. Cehennem için Kur’an’da en çok “nâr (ateş) ismi kullanılır. Cehennemin diğer isimleri ise şunlardır: Harîk (yangın), hutame (ezip yok eden), saıyr (alevler), hâviye (uçurum, çukur), lezâ (hâlis ateş, bedenin iç organlarını söküp koparan), sekar (insanın derisini kavuran ateş), cahıym (yakıcı ateş), hamîm (kaynar su), semûm (sıcak rüzgâr), siccîn (hapishane, derin çukur), veyl (Vay haline!), ğayy (azıp sapmak).
İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre, kâfir, münafık ve müşrikler cehennemde ebedî kalırlar. Tevbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah’ın kendilerini affetmediği mü’minler ise, cehennemde ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azâb edilir. Sonra oradan kurtulup Cennet’e girerler ve orada ebedî kalırlar.
528] 2/Bakara, 24
529] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 2, s. 64
- 146 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Kur’an’da Cehennem Tasviri
Cehennem ve oradaki hayat, Kur’ân-ı Kerim’de şu şekilde tasvir edilir: Suçlular cehenneme vardıklarında, cehennem onlara büyük kıvılcımlar saçar,530 uzaktan gözüktüğünde onun kaynaması ve uğultusu işitilir.531 İnkârcılar için bir zindan olan cehennem,532 ateşten örtü ve yataklarıyla,533 cehennemlikleri her taraftan kuşatan,534 yüzleri dağlayan ve yakan,535 deriyi soyup kavuran,536 yüreklere çöken,537 kızgın ateş dolu bir çukurdur.538 Yakıtı insanlarla taşlar olan cehennem,539 kendisine atılanlardan bıkmayacaktır.540 İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serin ve hoş olmayan bir kara dumanın gölgesinde bulunacak cehennemliklerin541 derileri, her yanışında, azabı tatmaları için başka derilerle değiştirilecektir.542 Onların yiyeceği zakkum ağacı,543 içecekleri kaynar su ve irindir.544 Orada serinlik bulamadıkları gibi, içecek güzel bir şey de bulamayacaklardır.545
Allah’ı görmekten mahrum kalacak inkârcı kâfirlere546 Allah bağışlayıp rahmet etmeyecek,547 cehennem azâbı onları kuşatacaktır. Günahkâr mü’minler, cehennemde ebedî kalmayacaklar, Peygamberimiz’in hadislerinde de bildirildiği gibi, cezalarını çektikten sonra cennete konulacaklardır.548
Cehennemin Yedi Kapısı ve Cehennem Tabakaları
Kur’an’ı Kerim’de cehennem’in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir. “Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer grup ayrılmıştır.” (15/Hıcr, 44) Bu âyet, iki şekilde tefsir edilmiştir: a- Cehenneme girecekler çok olduğu için yedi kapısı vardır. b- Cezalandırma, azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için cehennem’in yedi tabakası vardır. Bu tabakalar şunlardır:
Cehennem: “Derin kuyu” demektir. Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır. Sünnî âlimlere göre burası günahkâr mü’minlerin azap yeri olacak, bunların azabı sona erdikten sonra boş kalacaktır. Bu durumda cehennem, genel olarak âhiretteki azap yerinin bütününün; özel olarak da en üst tabakasının adı olmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de 77
530] 77/Mürselât, 32-33
531] 25/Furkan, 12
532] 17/İsrâ, 8
533] 7/A'râf, 40-41
534] 18/Kehf, 29
535] 14/İbrahim, 50; 23/Mü'minun, 104
536] 70/Meâric, 16
537] 104/Hümeze, 7
538] 101/Karia, 9-11
539] 66/Tahrim, 6; 2/Bakara, 24
540] 50/Kaf, 33
541] 56/Vâkıa, 42-44
542] 4/Nisâ, 56
543] 37/Saffat, 64-66
544] 56/Vâkıa, 53-55; 78/Nebe', 25
545] 78/Nebe', 24
546] 83/Mutaffifin, 15
547] 4/Nisâ, 137, 168
548] Buhâri, Rikak 51, Tevhid 19; Tirmizi, Birr 61; İbn Mâce, Mukaddime 9
CEHENNEM / NÂR
- 147 -
âyette geçmektedir.
Cahıym: “Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş” anlamında olup 26 âyette ve bazı hadislerde geçer. Kur’an’da daha çok cehennem yerine, birkaç âyette de “tutuşturulan yakıcı ateş” anlamında kullanılmıştır.
Hâviye: “Yukarıdan aşağıya düşmek” anlamındaki hüviy kökünden isim olan hâviye, “uçurum, derin çukur” mânâsına gelir. Kur’an’da sadece bir yerde549 zikredilmiş ve âyetin devamında harareti yüksek ateş diye izah edilmiştir.
Hutame: “Kırmak, ufalayıp tahrip etmek” anlamındaki hatm kökünden olup, “Allah’ın yüreklere kadar tırmanan tutuşturulmuş ateşi” diye açıklanmıştır.550
Lezâ: “Hâlis ateş” anlamına gelen kelime Kur’an’da bir yerde geçmekte ve “bedenin iç organlarını söküp koparan” diye nitelendirilmektedir.551
Saıyr: “Tutuşturmak, alevlendirmek” anlamındaki sa’r kökünden sıfat olup, Kur’an’da 17 âyette yer alır. Kur’an’da çoğunlukla cehennemin bir adı olarak, bazen de “tutuşturulmuş, alevli ateş” mânâsında kullanılmıştır.
Sakar: “Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak” anlamındaki sakr kökünden isimdir. Dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan bir âyette552 “yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran” şeklinde nitelendirilmiştir.
Kur’an’da cehennem için kullanılan başka kelime ve terkipler de mevcuttur. Beş âyette “azâbü’l-harîk” (yakıcı, ateş, yangın azabı) cehennem için kullanılır. 12 Âyette geçen “hamîm” (kaynar su) cehennemdeki azap türlerinden biri olmak üzere, bunun, cehennemliklere içirileceği ve başlarından aşağı döküleceği beyan edilir. “Semûm”: Temas ettiği şeyi zehir gibi etkileyip dokularına işleyen sıcak rüzgâr anlamındadır. Cehennem azabının türlerinden olmak üzere iki âyette geçer. Hapishane, derin çukur anlamındaki “Siccîn” kelimesinin cehennemin veya oradaki vadilerden birinin adı olduğu kabul edilir. Azıp sapmak anlamındaki “ğayy” kelimesi ile, yazıklar olsun, vay haline! anlamındaki “veyl” kelimesinin cehennemdeki bir kuyu, dağ veya vadinin adı olduğu da belirtilir.
İslâm âlimleri, cehennemin yedi kapılı (yedi tabaka) oluşu üzerinde durmuşlardır. Ebussuud’a göre kapıların daha az veya daha çok değil de yedi oluşu, oraya girmeye sebep olan vasıtaların, yani beş duyu organıyla, şehvet ve gazap temayüllerinin toplam aynı sayıda olmasıyla ilgilidir. Elmalılı ise şöyle bir yorum yapmaktadır: İnsanın mükellefiyet organları beş duyu ile birlikte kalp ve tenasül uzvudur. Manevî anlamdaki kalp kapısı açık olursa kişi doğru yoldan yürüyerek cennete girer, aksi takdirde yedi organ, mükellefi yedi çeşit azaba sürükler. Nitekim cennet ehlinden söz eden âyetlerde onların kalplerinde kin ve kötülüğün bulunmadığı ifade edilir. 553
Hâviye, uçurum, derin çukur demektir. Hâviye adlı cehennemin derinliğini düşün! Dünyadaki şehvetlerin, nefsânî isteklerin derinliklerinin bir sonu olmadığı
549] 101/Karia, 9
550] 104/Hümeze, 4-7
551] 70/Meâric, 15-16
552] 74/Müddessir 28-29. âyetlerde
553] Elmalılı, a.g.e. Eser Y. c 5, s. 3066
- 148 -
KUR’AN KAVRAMLARI
gibi, Hâviye’nin de derinliğinin sonu yoktur.
Nasslarda hâkim olan temaya göre insanla Allah arasındaki aslî münasebet, sevgi ve rahmete dayanır. Esmâ-i Hüsnâ içinde kâinata ve özellikle insana yönelik olanlardan sadece iki veya üçü kahır ve gazap ifade etmekte, diğerleri karşılıklı rıza ve muhabbet anlamını içermektedir. İslâm’da asıl olan kulun itaat etmesi, Allah’ın dünya ve âhirette mükâfatlandırmasıdır. Ceza, aslî unsur olmayıp kötülüklerin önlenmesi için bir tedbirdir. İnsandaki adalet duygusu ve müeyyide/yaptırım anlayışı, âhiret hayatındaki ceza ve mükâfatın varlığını gerekli kılar.
Allah ile kul arasındaki bağın ulûhiyet açısından rahmete, kulluk açısından tâzime dönüşen bir muhabbete dayanması esas alınmış olmakla birlikte eğitilmesi çok zor olan insanlar için azap, diğer dinlerde olduğu gibi İslâm’da da bir müeyyide olarak kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de cehennem azabı çeşitli etkileriyle yakıcı olan ateşle tasvir edilmiştir. Azap âyetlerinin incelenmesinden anlaşılacağı üzere ateş, maddî bir ateş olup yakıtı insanlar ve yanma özelliği bulunan taşlardan (yahut putlardan) ibârettir. Bu ateş; alevlenen, sönmeye yüz tuttukça tekrar tutuşturulan, vücudu saran, tahripkâr yakıcılığı ile bedeni pişirip parçalayan ve iç organlara kadar nüfuz eden bir ateştir. 77/Mürselât sûresi, 32-33. âyete göre cehennem ateşinin develer ve saraylar kadar kıvılcım saçtığı belirtilir. Bir hadiste, dünya ateşinin kemmiyet ve keyfiyet açısından cehennem ateşinin yetmişte biri olduğu ifade edilmiştir.554
Bir âyetin dolaylı,555 bir hadisin de açık ifadesine göre556 cehennemin yakıcı ateşi gibi dondurucu soğuğu da bir azap türüdür. Çeşitli âyetlerde cehenneme gireceklerin simalarından tanınacakları, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanarak yüzleri üstü ateşe atılacakları, cehennemin kaynamaktan doğan uğultusunu duyacakları, hiddetli ve dehşetli görüntüsünü müşahede edecekleri anlatılır. Yine Kur’an’ın beyanlarına göre cehennemlikler kaynar sular, ateşten prangalar ve zincirler, ateşten elbiselerle cezalandırılacaktır. Kur’an’daki en açık ve etkili azap tasviri ise şöyledir: Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar için bu altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılacak, sahiplerinin alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacaktır.557 Cehennem ehli açlık ve susuzluk hissedecek, fakat yemek olarak kendilerine, karınlarında erimiş madenler gibi kaynayacak zakkum ağacı, darî’ denilen zehirli nebat, içecek olarak da bağırsakları parçalayan kaynar su, kanla karışmış irin verilecektir.
Cehennem ehli, açlık ve susuzluklarını hiçbir şeyle gideremeyecek,558 cennet ehlinden su talepleri geri çevrilecektir.559 Yiyecek olarak hayvanların dahi yiyemediği bir nebat darî’560 ve zakkum ağacı561 takdim edilecektir. Bu kâfir ve âsilerin kalacakları yer, bir hapishanedir,562 bu hapishanenin, her biri muayyen
554] Müslim, Cennet 30; Tirmizi, Cehennem 8
555] 76/İnsan, 13
556] Buhâri, Bed'ü'l-halk 10; Tirmizî, Cehennem 9
557] 9/Tevbe, 34-35
558] 78/Nebe', 24; 87/A'lâ, 5
559] 7/A'râf, 50
560] 88/Ğaşiye, 6
561] 37/Saffat, 62-66
562] 17/İsrâ, 8
CEHENNEM / NÂR
- 149 -
bir gruba ayrılmış olmak üzere, yedi kapısı vardır,563 bu hapishanenin bekçileri, çok sert olan meleklerdir,564 fakat bu yer altı hapishanesi de, bazısı diğerlerinden daha aşağıda olan birçok odalara bölünmüştür,565 üzerlerine ise, kapıları kilitlenmiş ateş566 salıverilecektir. Bu, kızgın ve yakıcı bir ateştir;567 Uzaktan bakıldığında homurtusu ve uğuldaması duyulan,568 doymaz bir ateştir bu.569 Lâvlar fışkırtan volkan gibi de kıvılcımlar saçmaktadır.570 Günahkârlar ise kâh kıskıvrak571 olarak, kâh boyunlarında bukağılar olduğu halde572 alınlarından ve ayaklarından tutulup573 uzun zincirlere vurularak574 yüz üstü sürüklenirler575 ve yüz üstü576 ateşe, hem de sıkışık bir yere577 atılırlar; yakıcı bir ateşle578 tutuşturulurlar. Artık cehennem için yakıt ve odun olmuşlardır.579
Sıkıntı ve acıdan kendilerinden geçmiş olan suçlular, kaçmak istedikleri her seferde demirden kamçılarla580 dövülerek ateşin ta ortasına itilirler. Ateşten bir döşeğe yatırılacak, yine ateşten örtülere bürünecekler581 ve ateş tarafından tamamen kuşatılacaklardır.582 Bu öylesine bir alev ki, hep yüzlerini yalayacak,583 derilerini veya parmaklarını söküp alacak, istisnasız her yeri yakacak,584 kasıp kavuracak,585 kömüre çevirecektir.586 Onun nüfuzu bu kadarla da kalmayacak, ruhları ve gönülleri saracaktır.587 Cezanın hafifletilmesi588 veya bu işin artık bitirilmesi dileğiyle feryad edecekler,589 fakat bu boşuna olacak, bitmeyen bir azab içinde derileri yenilenecek,590 tekrar feci inilti ve solumalarla baş başa kalacaklardır. Derken kaynar suya sürülecekler,591 kaynar su dökülecek tepelerinden.592 Derilerindeki gözeneklere nüfuz edecek yakıcı bir rüzgâr (semûm) ve sonsuz
563] 15/Hıcr, 44
564] 66/Tahrim, 6; 74/Müddessir, 30-31
565] 4/Nisâ, 145
566] 90/Beled, 20; 94/İnşirâh, 8
567] 101/Karia, 1, 11
568] 25/Furkan, 12
569] 50/Kaf, 30
570] 77/Mürselât, 32
571] 25/Furkan, 13; 89/Fecr, 26
572] 13/Ra'd, 5; 24/Nur, 33
573] 55/Rahmân, 41
574] 40/Mü'min, 71; 69/Haakka, 32
575] 17/İsrâ, 97; 25/Furkan, 34
576] 27/Neml, 90
577] 25/Furkan, 13
578] 8/Enfâl, 50; 22/Hacc, 9
579] 2/Bakara, 24; 72/Cin, 15
580] 22/Hacc, 21-22; 32/Secde, 20
581] 7/A'râf, 41
582] 18/Kehf, 29; 29/Ankebut, 54-55; 39/Zümer, 16
583] 14/İbrahim, 50; 23/Mü'minun, 104
584] 70/Meâric, 16
585] 74/Müddessir, 28
586] 74/Müddessir, 29
587] 104/Hümeze, 7
588] 23/Mü'minun, 107; Fâtır, 36
589] 35/Fâtır, 37
590] 4/Nisâ, 56
591] 40/Mü'min, 71-72; 55/Rahmân, 48
592] 22/Hacc, 19-20; 44/Duhan, 48
- 150 -
KUR’AN KAVRAMLARI
derecede kaynar bir su (hamîm) içindedirler. Üstlerinde ise bütün ümitleri çökertecek bir tarzda kesat olan593 karanın karası dumandan bir gölge…594
Psikolojik Cezalar
Kur’an’daki cehennem tasvirlerinden anlaşıldığına göre yukarıda özellikleri belirtilen fizyolojik cezalardan başka, bir de psikolojik nitelikli azap vardır. Bu tür azap, ruhlara en şiddetli ıstırabı verecek; bu azaba müstahak olanların Allah’ı görmekten ve O’nunla konuşmaktan mahrum bırakılarak ilahî lanete uğratılmaları şeklinde vuku bulacaktır.595 Bütün amellerinin boşa gitmesi,596 Allah’a ortak kılınan putların kendisine bağlananları terk etmesi,597 âhirette nasiblerinin olmaması,598 âhirette unutulmaları,599 yardımsız bırakılmaları,600 kovulmaları,601 dostsuz ve yardımsız kalmaları,602 göğün kapılarının onlara açılmaması,603 özür beyan edemeyecek olmaları604 ziyanda olmaları605 gibi psikolojik azaplarla da cezalandırılırlar.
Yine bunların yanında, ba’s zamanında suçlular başları eğik olduğu halde Allah’ın huzurunda dururlar,606 yüzleri kara607 ve somurtkan olacaktır.608 Amel defterleri büyük küçük her şeyi kaydetmiştir.609 Kendi organları, kendi aleyhine şâhitlik ederler,610 günahlarını sırtlarına yüklenmişlerdir.611 İnfakında cimrilik gösterdikleri malları boyunlarına dolanacaktır,612 zemmedilmiş,613 kınanmış614 ve Allah’ın buğzuna uğramışlardır,615 hor ve hakirdirler,616 üzüntüler içinde parmaklarını ısıracaklardır.617
İslâm âlimleri, en büyük saâdet olan cemâl-i İlâhîyi müşâhede etmekten mahrum bulunmayı en ıstıraplı azap olarak telakki etmişlerdir. “Acıklı, büyük, şiddetli, aşağılayıcı, sürekli, uzun süreli” gibi nitelikler taşıyan cehennem azabının
593] 56/Vâkıa, 44
594] 56/Vâkıa, 43
595] 2/Bakara, 161-162; 3/Âl-i İmran, 77
596] 2/Bakara, 217, 264, 266, 276
597] 6/En'âm, 94; 11/Hûd, 21
598] 2/Bakara, 102; 3/Âl-i İmran, 77, 176
599] 7/A'râf, 51; 45/Câsiye, 34
600] 17/İsrâ, 22
601] 17/İsrâ, 18, 39
602] 42/Şûrâ, 8
603] A'râf, 40
604] 77/Mürselât, 35-36
605] 2/Bakara, 27, 121; 3/Âl-i İmran, 85, 149
606] 32/Secde, 12
607] 3/Âl-i İmran, 106
608] 77/Mürselât, 24
609] 18/Kehf, 49
610] 24/Nur, 24, 36
611] 6/En'âm, 31
612] 3/Âl-i İmran, 180
613] 17/İsrâ, 18, 22
614] 17/İsrâ, 39
615] 40/Mü'min, 40
616] 6/En'âm, 124
617] 25/Furkan, 27-29
CEHENNEM / NÂR
- 151 -
kâfirler için “ahkab” adı verilen uzun devirler süreceği, bunun kâinatın ömrü kadar sürekli olacağı, fakat ilahî irâdeye bağlı olarak sürenin uzatılıp kısaltılabileceği,618 Kur’an’da verilen bilgiler arasında yer alır.
Cehennem Ehli
Dünyada işlenen günahlara karşılık âhirette uygulanacak cezanın yeri anlamındaki cehenneme sadece lâyık olanlar girer. Rahmeti gazabını aşmış bulunan Allah, dilediğini hak ettiğinden fazla mükâfatlandırdığı halde,619 kimseye hak ettiğinden fazla azap vermez. Cehenneme lâyık olanlar kimlerdir? Yaratıkların en şereflisi kılınan insan, Allah’ı tanımak gibi üstün bir yetenekle donatıldığına göre620 kâinatın yaratıcı ve yöneticisini tanıyıp O’nu tâzime dönüşen bir sevgi ile sevmedikçe, yani selim yaratılış istikametinden ayrılıp inkâra yöneldiği sürece cehennem ehlinden sayılmaya lâyık olur. Uhrevî cezadan, yani cehennemden kurtulmanın yegâne çaresi olan imanı Allah ile kul arasında oluşan bir sevgi telakki eden Kur’an, Allah’tan kula yönelik sevginin gerçekleşebilmesi için bütün semavî kitapları kucaklayan son ilahî mesajın tebliğcisi, geçmiş nebîlerin tasdikçisi, son peygamber Muhammed’e (s.a.s.) uymayı şart koşmuştur.621
Önceki peygamberlerin ümmetleri de dönemlerinde nebîlerine samimiyetle uymuşlarsa ebedî cezadan kurtulmuşlardır. Allah Teâlâ, kendilerinden ahid aldığı İsrailoğulları’na şöyle demiştir: “Ben sizinle beraberim. Eğer namaz kılar, zekât verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve ihtiyacı olanlara faizsiz borç verirseniz günahlarınızı örter, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlerime koyarım. Bundan sonra inkâr yolunu tutanınız iyi bilsin ki doğru yoldan sapmıştır.”622 Ne var ki bunu takip eden âyetlerde anlatıldığı üzere İsrailoğulları da, kendilerinden benzer ahid alınan hıristiyanlar da ahidlerini bozmuşlar, Allah’tan “bir nur ve apaçık bir kitap” getiren son peygambere uymamışlar ve böylece Allah’ın rızasından uzaklaşmışlardır.623
Allah, kullarından dilediğine azap etmeye muktedir olmakla birlikte624 O, azabının inkâra ve isyana karşılık olduğunu bildirmiştir.625 İman edip ilahî emirlere itaat edenlerin dışında kalan insanlarla cinler, inkârlarının derecesi ve günahlarının büyüklüğüne bağlı olarak cehennemde azap göreceklerdir.626 Peygamber gönderilmeyen (ve kendilerine ilahî mesaj hiç ulaşmamış olan) topluluklara azap edilmeyecektir.627 Buna karşılık Allah’ın huzuruna çıkacaklarına inanmayıp âyetleri inkâr eden kâfirler, Kur’an’a sırt çeviren yahûdiler, hıristiyanlar, münafıklar, müşrikler, peygamberlerin bir kısmına inanıp diğerlerini inkâr edenler şiddetli azaba uğratılacaktır.628 Kur’an’da belirtilen sınırları (hudûdullah) aşıp peygamberlerin bildirdiklerine aykırı davranan büyük günah sahibi mü’minler
618] 6/En'âm, 128; 11/Hûd, 107; 78/Nebe', 23
619] 2/Bakara, 105
620] 51/Zâriyat, 56
621] 3/Âl-i İmran, 31
622] 5/Mâide, 12
623] 5/Mâide, 13-16
624] 5/Mâide, 40; 29/Ankebut, 21
625] 7/A'râf, 96; 9/Tevbe, 95
626] 4/Nisâ, 145; 16/Nahl, 88
627] 17/İsrâ, 15
628] 18/Kehf, 105-106; 4/Nisâ, 139, 145, 161, 172; 5/Mâide, 72-73; 3/Âl-i İmran, 151; 33/Ahzâb, 73
- 152 -
KUR’AN KAVRAMLARI
de azaptan kurtulamayacaklardır.629 Sözü edilen bu zümreler, kısaca kâfirler ve âsi mü’minler, azaplarını Allah’ın dilediği sürece kalacakları cehennemde çekeceklerdir.630
İman ile davranışlar arasında sıkı bir münasebet vardır. Gerçekten iman eden kimse, amellerini de imanı paralelinde yerine getirir. Kur’an, bütün kurtuluş vesilelerini iman-amel mutabakatına bağlar. İslâm tarihinin ilk dönemlerinden itibaren, mü’minlerde göze çarpacak davranış bozukluklarının yani günahların ebedî saadet açısından doğuracağı sakıncalar üzerinde durulmuştur. Hâricîler ve mu’tezile âlimleri, samimi bir tevbe ile telafi edilmeyen büyük günahları işleyenlerin, inkârcılar zümresine gireceğini ve ebedî olarak cehennemde kalacağını söylemişlerdir. İslâm tarihinde daima büyük çoğunluğu oluşturan ehl-i sünnet âlimleri ise, irade zaafı ve benzeri faktörlerle işlenecek günahların kalpteki imanı yok etmeyeceğine kani olmuşlar ve açık inkâr dışında kalan günahları işleyenlerin, bir süre cehennemde cezalandırılsalar bile eninde sonunda oradan çıkıp cennete gireceklerini kabul etmişlerdir.
Meryem sûresinde cehennemden ve onun ehlinden bahsedildikten sonra, “İçinizden oraya gitmeyecek hiçbir kimse yoktur.”631 denilmektedir. Buradaki gidişin (vürûd) yorumu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Söz konusu âyetlerden edinilen ilk kanaat, mü’minler de dâhil olmak üzere herkesin cehenneme uğrayacağı ve onu göreceği şeklindedir. Fakat bu ziyaret, doğrudan cennete gireceklere bir zarar vermeyecektir. Cennet ile cehennem halkı arasında vuku bulacağı haber verilen karşılıklı konuşmalardan, cehennemliklerin cennetteki nimetlerden haberdar olacakları anlaşılmaktadır.632
Cehennem azabı ile cezalandırılacak kişiler, ilgili âyetlerin ışığında tasnife tâbi tutulacak olursa, hukukullah/Allah hakkı ile hukuku’l-ibâd/kul hakkına tecavüz edenler şeklinde bir gruplandırma yapmak mümkündür. Hukukullaha tecâvüz, iman yolunu terk edip inkâra sapmak şeklinde özetlenebilir. Bu tecavüz türü küfür, şirk, nifak, Allah’ın âyetlerini ve peygamberlerini tekzip gibi kavramlarla birçok âyette dile getirilerek eleştirilmiş ve mücrimler diye nitelendirilen bu mütecavizler için “Allah’ın düşmanı” tabiri kullanılmıştır. Yanılmak, kulun âdeta bir özelliği ise, bağışlamak da Allah’ın en çok vurgulanan bir sıfatıdır. Ancak, kul, hatalarında ısrar eder ve “suçu kendisini çepeçevre kuşatırsa” muhakkak ki ebediyyen cehennemde kalır.633 Şu âyetler de cehennemlik insan tipini etkileyici bir şekilde tasvir etmektedir: “Alabildiğine inat eden, hayra (veya Allah yolunda harcamaya) var gücüyle engel olan, Allah’a ortak koşan, şüpheci, nankör.”634
Kul hakkına tecavüz eden tiplerle ilgili birçok âyet ve hadis mevcuttur. Âyetlerde bu kişiler hakkında zâlim, katil, kibirli, mü’minlere işkence yapan, yetim malı yiyen gibi vasıflar sıralanmakta, duyu organları sağlam ve zihnî muhakemeleri yerinde olduğu halde gerçeği görüp idrâk etmeyen bu kişiler için “dört
629] 4/Nisâ, 10, 14, 93, 97; 5/Mâide, 94-95; 24/Nur, 23, 63
630] 11/Hûd, 106-107; 78/Nebe', 23
631] 19/Meryem, 71
632] bk. 7/A'râf, 50
633] 2/Bakara, 81
634] 50/Kaf, 24-26
CEHENNEM / NÂR
- 153 -
ayaklı hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkın”635 ifadesi kullanılmaktadır. Bir âyetin tasviri de şöyledir: “Alabildiğine yemin eden, izzet-i nefsi bulunmayan, ötekini berikini ayıplayan, laf getirip götüren, cimri, aşırı zâlim, günaha dadanmış, kaba, haşin, şerefsiz ve soysuz.”636 Hadis kitaplarında yer alan çeşitli rivâyetler de bu tür tasvirleri dile getirmektedir. Bir hadiste, kişileri cehenneme en çok sürükleyen iki şeyin ağız ile tenasül organı olduğu ifade edilmiştir.637 Kadınların cehennem halkının çoğunluğunu teşkil ettiğini belirten rivâyet,638 eğer hadis kritiği açısından sahih ise, genelde kadın nüfusun erkek nüfustan fazla olduğunu göstermiş olabilir. Çeşitli hadislerde, mü’min oldukları anlaşılan, fakat günahları sebebiyle cehenneme giren kimselerin secde halindeyken yere temas eden organlarına, iman mahalli olan kalplerine, Allah korkusundan yaşaran ve Allah yolunda uykusuz kalan gözlerine cehennem ateşinin nüfuz etmeyeceği belirtilmiştir.
“Doğrusu Allah, iman edip sâlih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Nankörlük edenler ise zevklenirler ve hayvanlar gibi yerler. Onların yerleri ateştir.”639 Bu âyet, kâfirin dünyada maddî hayattan faydalanma ve nefsinin istediğini yeme yönündeki çabasının, mü’minin öngördüğü çabadan daha fazla olduğunu belirtmektedir. Üstelik kâfir, maddî şeylerden yararlanırken tıpkı hayvan gibi kendisini kontrol etmeyi bilmemekte, helâl ve harama, başkasının varlığına saygı göstermemektedir.
Cehennem ehli, devamlı tartışacak ve çekişecektir. Dünyadayken şerli önderlerinin sözünü dinleyenler, onları kendilerini saptırmakla suçlayacak, önderleri ise kendilerini bütün suçlamalardan temize çıkarmaya çalışacaktır.640
Hadislerde belirtildiğine göre cehenneme girenlere farklı derecelerde azap edilecektir. Peygamberleri öldürenler, sapıklığa önderlik yapıp topluma bu şekilde yön verenler ve zâlim devlet başkanları en şiddetli azâba mâruz bırakılacaklardır.641 Müslüman olmamakla birlikte Hz. Peygamber’i himaye eden ve dolayısıyla İslâmiyet’in yayılışını destekleyen Ebû Tâlib’e ise hafif bir azap uygulanacaktır.642 Cehennemdekilerin kimi ayak bileklerine, kimi dizlerine, kimi de beline ve göğsüne kadar ateşe gömülecek,643 kâfirlerin bedenleri büyültülerek farklı şekillere sokulacaktır.644
Beşerî adalet mekanizmaları, özellikle İslâm’ın hüküm sürmediği beldelerde mutlak adaleti sağlayamamaktadır. Hâkimlerin hâkimi olan Allah, âhiret hayatında mücrimlerin mutlaka ayrı bir statüye tâbi tutulacağını birçok âyette açıklamıştır. Bu bakımdan iyi ile kötünün farklı şartlarda, farklı sonuçlarla karşılaşacağı şüphesizdir. İman edenle etmeyenin, Allah’a itaat edenle O’na isyan edenin eşit tutulmaması, ilahî adâlet ve hikmetin gereğidir. Kur’an’ın çeşitli âyetlerinde, Allah’ın lütuf ve keremine güvenerek inkâr ve isyana düşülmemesi konusunda
635] 7/A'râf. 179
636] 68/Kalem, 10-13
637] Müsned-i Ahmed, II, 291, 392, 442
638] Buhârî, Rikak 16; Müslim, İman 132
639] 47/Muhammed, 12
640] 34/Sebe', 31-33; 38/Sâd, 64; 50/Kaf, 27-28
641] Müsned-i Ahmed, I/375, 407; II/55
642] Müsned-i Ahmed I/290
643] Müsned-i Ahmed bin Hanbel, III/ 13; Müslim, Cennet 33
644] Müslim, Cennet 44, 45; Tirmizi, Sıfatü Cehennem 3
- 154 -
KUR’AN KAVRAMLARI
bütün insanlar uyarılmaktadır.645 İyilerle kötülerin hem dünya hayatında hem de âhirette farklı muamelelere tâbi tutulacakları ısrarla belirtilmektedir. Unutmamalıdır ki, Allah’ın, bağışlayıcı olması yanında, azabı da şiddetlidir.646 İnkârcı ve isyankâr kullara azap etmek, hem bir adalet hem de rahmet olarak düşünülebilir. Nitekim günahkârlardan ilahî azabın geri çevrilmeyeceği anlatılırken Allah’ın geniş bir rahmet sahibi oluşuna temas edilmesinde de647 böyle bir hikmet aramak mümkündür. Kur’an ile birlikte bütün semavî kitaplarda yer alan bu temel hükmü yok farzedecek bir yorum, tümüyle isabetsiz ve geçersizdir. Ancak, suçluya uygulanacak cezanın sonsuza kadar ateş ve cehennem olup olmaması tartışmalı konudur.648 Cehennemde görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah ve Rasûlü’nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla bilebiliriz.
Âhiret hayatının her devresinde olduğu gibi cehennem azabını ruh, beden ile birlikte çekecektir. Ancak cehennem hayatında sözü edilen acı, ıstırap, azap, ateş vb. şeyler, bu dünyadakilerine tam benzetilemez. Bunların iç yüzünü insanların bilmesi mümkün değildir; ancak Allah bilir.
“O gün cehenneme: ‘Doldun mu?’ deriz, o: ‘Daha var mı?’ der.”649 Duyguları körelmemiş, hislerini kaybetmemiş hiçbir insan, bu ifadeleri okuduğu veya işittiği zaman, sakin olamaz. Ruhunda bir şeylerin uyandığını, kabardığını hisseder. Cehennem öyle anlatılmış ki, sanki insan azmanı. Gözünü dört açmış, etrafında, yakınında gördüğü her şeyi içine çeken ve yok eden bir canavar gibi. Görevi, insan yemek! İnsan bu ifadeleri okuyup, ruh dünyasında canlandırdığı zaman hiç o müthiş tuzağa doğru gider mi? Yakınından bile geçmez.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Benim halim ateş yakan bir adamın misali gibidir. Ateş, etrafını aydınlatınca, pervaneler ve şu küçük hayvanlar, başlar içine düşmeye. O adam onlara mani olmaya çalışır. Onlar adama galebe çalarlar da, düşünmeden kendilerini ateşin içine atarlar. İşte benimle sizin örneğiniz budur. Ben, sizi eteğinizden tutup ateşten çekiyor (alıkoymaya çalışıyorum). Ateşten uzak durun! Ateşten uzak durun! diye çağırıyorum. Sizler beni yeniyor ve düşünmeden kendinizi ateşin içerisine atıyorsunuz.” 650
Ya Rasûlallah, ne kadar merhametlisin! Sanki cehenneme karşı bize kalkan vazifesi görüyorsun. Çünkü sen cehennemin vehâmetini, dehşetini biliyordun. Onu her an görüyor gibi ona iman etmiştin. Böyle olduğu içindir ki “Benim bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar; az gülerdiniz.” demiştin. Doğru, biz senin gibi ve senin kadar bilmediğimiz için ateşe doğru uçan kelebekler gibiyiz. Orada sanki bir şey var zannıyla koşuyoruz. Sen ise orada durmuş, gelenlere “gidin buradan, burada bir şey yok, değilse helâk olacaksınız” diyerek uzaklaştırıyorsun. Selâm olsun sana, ey Rasûl...
Kur’an’da Cehennem Tabloları
Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de cehennem ve cennet hayatını idrâklerimize
645] 31/Lokman, 33; 35/Fâtır, 5; 57/Hadid, 14
646] 15/Hıcr, 50
647] 6/En'âm, 147
648] İslâm Ansiklopedisi, T.D. V. c. 7, s. 225 ve devamı
649] 50/Kaf, 30
650] Sahih-i Müslim
CEHENNEM / NÂR
- 155 -
yaklaştırarak bütün ayrıntılarıyla bildirmektedir. Bu açıklamalar o derece canlıdır ki, bazen de ruhun etkileneceği şekilde tablolaştırılır ve seslendirilir. İslâm nizamına inanmayan ve bu Hak düzeni yaşamayanların atılacakları cehennemin azabını ve bu azabın kalplere korku salan dehşetini âyetlerden izleyelim:
“Cehennem o azgınların hepsinin buluşma yeridir. Onun yedi kapısı vardır. Her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.”651 Dünya hayatında da o azgınlar hep aynı yerlerde buluşurlardı. Şeytanın süslü gösterdiği batakhanelerde, eğlence yerlerinde. Orada da aynı yerde buluşurlar. O cehennemin yedi kapısından her biri, başka bir koğuşa açılır. Her kapıya o azgınlardan bir miktar, nasıl olduklarına ve ne yaptıklarına göre, bölünüp ayrılmışlardır. Herkes konulduğu koğuşta cefa çeker. “Zaten onlar kıyamet saatini de yalanladılar. O saatin geleceğini yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırlamışızdır. Bu ateş onlara uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada yok olup gitmeyi isterler. ‘Bir kere yok olmayı değil; birçok defa yok olmayı isteyin’ denir. De ki ‘Bu mu iyidir, yoksa ebedî cennet mi daha iyidir?”652 Cehennemin homurtusu ve uğultusu; kızdırılmış ve sinirlenmiş bir canavarın sağa sola saldırmaya hazırlanışını andırıyor. Haydi, yaklaşın bakalım! Böylesi bir canavarın önüne atılan avın halini bir düşünelim! Aynı şekilde cehenneme atılanların, cehennemin uğultusuna karışan, bitmek tükenmek bilmeyen feryatları... Sonsuza dek...
“O (cehennem) ne geri bırakır, ne de azaptan vazgeçer, insanın derisini kavurur.” 653 Adiy bin Hatem (r.a.)’den Rasûlullah’ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Ateşten korununuz!” Râvi: “Rasûlullah sanki ateşe bakıyor gibi cehennemden çekindi” dedi. Sonra böyle buyurdu. Sonra üç defa sakınıp yüzünü çevirdi. Hatta biz, cehenneme bakıyor zannettik. Sonra: “Yarım hurma ile de olsa ateşten korununuz: Onu da bulamayan güzel bir söz (söylemek)le (korunsun)” buyurdu.654
Bir defasında Peygamberimiz, gülen bir topluluğa uğradı da: “Aranızda cennet ve cehennem anılırken gülüyorsunuz ha?!” buyurdu. Artık bu kimselerden hiç biri ölünceye kadar gülerken görülmedi.
“Âyetlerimizi inkâr edenleri ateşe sokacağız, derilerinin her yanışında azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah güçlüdür, hakîmdir.” 655
“İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: O’nu inkâr edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir. Orada, uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler her defasında oraya geri çevrilirler. ‘Yakıcı azabı tadın’ denir.” 656
“Allah, şüphesiz kâfirlere lânet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: ‘Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Peygamber’e itaat etseydik!’ derler. ‘Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik. Fakat onlar bizi yoldan
651] 15/Hıcr, 43-44
652] 25/Furkan, 11-15
653] 74/Müddessir, 28-29
654] Buhâri; Müslim
655] 4/Nisâ, 56
656] 22/Hac, 19-22
- 156 -
KUR’AN KAVRAMLARI
saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lânete uğrat’ derler.”657 Çılgın alevli bir ateş, “imdat” diyerek yardım isteyecekleri hiçbir dost ve yardımcı yok. Böyle bir pozisyonda birileri ateşte evire çevire pişiriliyor. Tıpkı şişlere takılmış etlerin ateşte çevrilerek pişirilmesi gibi. “Yüzleri ateşte çevrildikleri gün...” Ve ardından faydası olmayan pişmanlık feryatları. “Rabbimiz biz Sana ve Rasûlüne itaat edeceğimize, yönetici ve büyükleri-mize itaat etmiştik, onları râzı etmeye çalışmıştık...” Kendilerinin bu duruma düşmesine sebep olan yönetici ve büyüklere öyle öfkelenmişler ki, Rablerinden onlara iki kat azap talebinde bulunuyorlar, onlara lânet edilmesinin, yüreklerine su serpeceğine inanıyorlar.
“Tâğîlere/azgınlara kötü bir gelecek vardır. Onlar için cehennemde bir döşek vardır, orası ne kötü döşektir.”658
“Kitapları soldan verilenler; ne yazık o sol ashabına! İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. Çünkü onlar, bundan önce dünyada nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.”659
Hava kavurucu sıcaktır. İnsanın derilerinin gözeneklerine işler ve vücutları kavurur. Su ise, son derece sıcaktır, ne serinletir ne de susuzluğu giderir. Orada bir gölge vardır. Kara dumandan bir gölge. Görünce çok sevinirler. Serinlemek için oraya doğru koşarlar. Fakat yakıcı, yalayıcı ve boğucu bir gölge olduğunu görünce müthiş bir hayal kırıklığı. Psikolojik azap. Azap içinde azap. Şüphe yok ki bu, alay ve eğlence mânâsıyla gölgedir. Bir gölge ki ne serinletir ve ne fayda verir. Şımarıklara bu sıkıntı ne acıdır. “Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine de örtüler vardır. Zâlimleri böyle cezalandırırız.”660 Cehennem bir yatakhane gibi hazırlanmış. Konuklarının altına ateşten bir döşek, üstlerine ateşten bir yorgan ve başlarının altına ateşten bir yastık. Yatakhane, döşek, yorgan denilince insanın aklına istirahat, uyumak ve tatlı rüyalar gibi güzel şeyler gelir. Fakat böyle güzel şeyler düşman başına. Tabii yine aşağılayıcı alay sahnesi.
“Yakıcı ateşe yaslanırlar, kızgın bir kaynaktan içirilirler. Beslemeyen, açlığı gidermeyen kötü kokulu bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.”661 Cehennem konuklarının altına minderleri, yatakları serilmişti. Tabii hava çok sıcak olunca hemen içecek bir şeyler ikram edilir. Meşrubatlar gelir, fakat o da ne, fokur fokur kaynıyor. Ardından konuklara yemek ikram edilir. Öyle bir yemek ki insanın boğazında durunca ne ileri gider ne geri çıkar. İnsana boğulma anını sürekli yaşatır. Dikenli olduğu için boğazı da parçalamış ve oraya takılmış duruyor. Yiyenlerin açlığını da gidermiyor. Ne ağırlama!
Sonra siz ey sapıklar, yalanlayanlar! Doğrusu zakkum ağacından yiyeceksiniz, karınlarınızı onunla dolduracaksınız.”662
Peygamberimiz: “Ey iman edenler, Allah’tan hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar
657] 33/Ahzâb, 64-68
658] 38/Sâd, 55-56
659] 56/Vâkıa, 41-45
660] 7/A'râf, 41
661] 88/Ğâşiye, 4-7
662] 56/Vâkıa, 51-53
CEHENNEM / NÂR
- 157 -
olarak can verin.”663 âyetini okudu ve şöyle buyurdu: “Zakkumdan bir damla dünya yurduna damlatılsa, dünyadakilerin yiyeceklerini acıtırdı. Öyle ise yiyeceği zakkum olan kimsenin hali nasıl olur?”664
“Cehennem halkı, cennet halkına: ‘Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği rızıktan gönderin’ diye seslenir, onlar da; ‘Doğrusu Allah dinlerini oyun ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkârcılara ikisini de haram etmiştir’ derler. Bu günle karşılaşacaklarını unuttukları, âyetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz.”665 Öteki dünyada unutulmamak için burada Allah’ı unutmamak ve sonu ateş olan işlerden kaçınmak gerekiyor. Şu dünyanın yaz sıcaklarında güneş altında durmaktan kaçınan insanın, cehennem sıcağına nasıl dayanacağının muhasebesini yapması gerekir.666
“Allah’ın Rasûlü’ne muhalefet etmek için (cihaddan) geri kalanlar, (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; ‘bu sıcakta sefere çıkmayın’ dediler. De ki: ‘Cehennem ateşi daha sıcaktır!’ Keşke anlasalardı! Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!” 667
“Kitabı solundan verilmiş olana gelince; o, ‘keşke, der, bana kitabım verilmeseydi de, Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana fayda sağlamadı. Saltanatım (gücüm ve belgelerim) da benden ayrılarak yok olup gitti. (Böyle kimse hakkında, görevli cehennem bekçilerine şu İlâhî buyrukla hitap edilir:) Onu yakalayın da (ellerini boynuna) bağlayın; Sonra alevli ateşe atın onu! Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire sarın! Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi. Yoksulu doyurmaya (kendi yanaşmadığı gibi, başkalarını da) teşvik etmezdi. Bu sebeple, bugün burada onun herhangi bir candan dostu yoktur. Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.” 668
Amel defterlerini sollarından alanlar okurla kitaplarını. Okudukça renkleri gider. İçlerini bir haşyet ve pişmanlık ateşi kaplar. Bir taraftan kapkara bir geçmişi okur, bir taraftan hatırlar yaptıklarını; sevap hanesinde bir şeyin olmadığını, öbür tarafta ise isyan, fücur ve tuğyanla dolu amellerini görür. Mücrimler o zaman bolluğun ve darlığın bir imtihan, gerçek hayatın ise âhiret hayatı olduğunu anlarlar. Dünya hayatını gerektirdiği gibi kullanamadıklarını, emanetlere ihanet ettiklerini hatırlarlar. Ama ne yazık ki, vakit çok geçmiştir. Bu ceza gününde hatırlamanın ve pişmanlık duymanın bir faydası yoktur. Sadece; dünya hayatında, amel yurdunda, fırsatların geçmesine yanmaktan başka bir şey gelmez ellerinden.
“O gün, gerçek hükümdarlık Rahman’ındır. İnkârcılar için yaman bir gündür o. O gün, zâlim kimse iki elini ısırarak; ‘ne olurdu ben de Peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım’ diyecektir. ‘Vay başıma gelene! Keşke falancayı veli (dost ve lider) edinmeseydim. Andolsun ki bana gelen Kur’an’dan o saptırdı beni. Şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakıyor. Nebî de: ‘Yâ Rabbim, kavmim, bu Kur’an’ı mehcur/terkedilmiş bıraktılar (buna
663] 3/Âl-i İmran, 102
664] Tirmizi, Nesai, İbn Mâce
665] 7/A'râf, 50-51
666] Hasan Eker, Âhiret Bilinci, Denge Y., s. 67 ve devamı
667] 9/Tevbe, 81-82
668] 69/Hakka, 25-37
- 158 -
KUR’AN KAVRAMLARI
iltifat etmediler, inananları da buna gelmekten alıkoydular) demiştir.” 669
Kendilerine gelen Rasûle ve Kur’an’a bîgâne kalanların karşılaştıkları pişmanlık, kendilerini yiyip bitirir. Kur’an’ı terkeden, ona Rahman’ın tüm insanlığın hayat nizamı ve düsturları, esenliğe götüren hidâyet rehberi olarak değil; sıradan yazılan bir kitapmış gibi bakanların, ona yabancı kalanların, onu bırakıp beşerî ideoloji ve kanunlara sarılanların içerisine düştükleri pişmanlık ve hasret böyle tasvir ediliyor. Sonlarının korkunçluğunu gören, hassasiyet ve duyarlılıktan yoksun olarak yaşamış insanlar farkında olmadan iki ellerini birden ısırırlar. Akılları başlarına gelmiş, dehşet etraflarını sarmıştır. Ama bugün yapılacak bir şey yoktur artık.
“Onların, ateşin başında durdurulmuş iken: ‘Ahh ne olurdu keşke biz (dünyaya) geri çevrilseydik de Rabbimiz’in âyetlerini yalanlamasaydık, iman edenlerden olsaydık’ dediklerini bir görsen!”670 Ellerine geçirmiş oldukları güçle, haksız yere mal toplayıp biriktiren, insanlara zulmeden mütekebbirler, Karunların, tağutların ve onlara yardakçılık yapıp, onları yaşatanların, tuğyanın bizatihi Allah’ın dinine karşı galebesi için müslümanlara savaş açan pis sürüngenlerin acı sonu böyle ifade ediliyor. Ellerine geçirdikleri saltanatın biteviye devam edeceğini zannediyorlardı. Bugün ümitsizlik, hasret ve zillet içerisinde, yaptıkları zulmün, katliamın ve haksızlığın, şerri ayakta tutmanın karşılığını göreceklerdir. Allah dâvâsının erlerini mağlup etmek için zâlimlerin yanında yer aldıklarına, onlara itaat ettiklerine pişman olacaklardır. Kendilerini yüceltip, takdis ettikleri erkânın da aynı akıbette, güçsüz, hakir, aşağılanmış halini görünce pişmanlıkları daha da artacaktır. Mala ve mülke, saltanat ve dünyaya olan sevgisini ve zâfiyetini aşamayıp kullara kul olanlar hasretler içerisine yanmaya mahkûm olacaklardır.671
“İtaat edilenler (kendilerine) itaat edenlerden uzak durdular; azabı gördüler, aralarında-ki bağlar kesildi. İtaat edenler, şöyle dediler: ‘Ah keşke bir daha dünyaya dönmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık.’ Böylece Allah, onlara işledikleri bütün fiilleri hasretler (pişmanlık ve üzüntüler kaynağı olarak) gösterecektir.”672; “Elleri boyunlarına bağlı olarak dar bir yerden atıldıkları zaman orada yok olup gitmeyi isterler.”673; O gün yok olup gitmek de aranıp ele geçmeyen bir arzudur. Bu tâkat götürmez sıkıntıdan kurtulmanın biricik yolu yok olup gitmektir. Ama, işte onların isteklerine karşı verilen cevap: “Bir kere değil, birçok kereler yok olmayı isteyin.”674; “Yüzleri ateşte (pişirilip) çevrildiği gün derler ki; ‘eyvah bize keşke Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etseydik”675; “Bir zaman gelir ki, inkâr edenler, ‘keşke müslüman olsaydık’ diye arzu ederler.”676; “Ateşe sürüldükleri zaman; ‘keşke dünyaya bir daha döndürülsek de, Rabbimizin âyetlerini inkâr etmeyip iman edenlerden olsak’ dediklerini bir görsen. Hayır, evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar. Eğer geri dönderilseler yine kendilerine yasak edilen
669] 25/Furkan, 26-30
670] 6/En'âm, 27
671] Hüseyin Özhazar, Âhiret Bilinci, 121 ve devamı
672] 2/Bakara, 166-167
673] 25/Furkan, 13
674] 25/Furkan, 14
675] 33/Ahzâb, 66
676] 33/Ahzâb, 66
CEHENNEM / NÂR
- 159 -
şeylere dönerler. Çünkü onlar şüphesiz yalancıdırlar.”677; “O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: ‘Keşke ben toprak olsaydım’ der.” 678
“Cehennem, (kendisine atılacaklara) uzak bir yerden gözükünce, onlar, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler.”679 İşitirler de tam bir nedâmet ve hüsran içerisinde şöyle vah ederler: “... Keşke ölüm kati olaydı (da bir daha dirilmeyeydim) Malım bana fayda vermedi, gücüm de kalmadı.” Allah da ilgili meleklere şöyle buyurur: “Onu tutun, bağlayın. Sonra da cehenneme yaslayın.” 680
İnkârcı ve isyancı kullar cehenneme atıldığında; azap onları kuşatacak: “... Azap, onları tepelerinden ve ayakları altından saracak.” 681
“İşte siz, ey sapıklar, yalanlayanlar! Doğrusu bu zakkum ağacından yiyeceksiniz, karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Onun üzerine (erimiş maden tortusu gibi) kaynar su içeceksiniz. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.” 682
“Bu içki, ne fena bir içki ve bu ateş de ne kötü konaklama yeridir.” 683
Tabiidir ki, azap görenler, bu korkunç acıdan kurtulmak, ıstırabı ölümden daha ağır olan cehennemden çıkmak isterler; ama nafile: “Oradan her çıkmak istedikçe, yine o ateş içine döndürülürler ve onlara: ‘tadın bakalım yalanlayıp durduğunuz o ateşin azabını’ denilir.” 684 Çaresizlik içinde bunalırlar da ilgili meleklere iltica ederler:
“Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine: ‘Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün azabımızı hafifletsin’ derler. Cehennem bekçileri de şöyle söyler: ‘Size peygamberleriniz belgelerle gelmemiş miydi?’ ‘Evet, gelmişti.’ ‘O halde kendiniz yalvarın. Ancak inkârcıların yalvarışı boşunadır.”685 Cehennem azabını çekenler, hiçbir dostun ve hiçbir yardımcının olmadığını anlarlar da Allah’a yönelirler ve şöyle yalvarırlar:
“Rabbimiz! Bizi, azgınlığımız yenmişti; sapık bir toplum olmuştuk. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (Seni inkâra ve Senin düzenine isyana) dönersek, artık şüphesiz biz zulmetmiş oluruz.’ (Allah da) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın, sinin orada! Bana karşı konuşup mazeret beyan etmeyin. Zira kullarımdan bir zümre: ‘Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi. İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni hatırlatmayı unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.” 686
“İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız. Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine sâlih amel yapalım, diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi?
677] 6/En'âm, 27-28
678] 78/Nebe', 40
679] 25/Furkan, 16
680] 69/Haakka, 27-31
681] 29/Ankebut, 55
682] 56/Vâkıa, 51-56
683] 18/Kehf, 29
684] 32/Secde, 20
685] 40/Mü'min, 49-50
686] 23/Mü'minun, 106-110
- 160 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Size uyarıcı (peygamber) de gelmişti. Artık tadın (azabı)! Zâlimlerin yardımcısı olmaz.” 687
“O (cehennem), insanlık için sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için, gerçekten çok büyük bir uyarıcıdır. Her nefis, kazandığına (yaptığına) karşılık bir rehindir; ancak (hesap defteri/karnesi) sağ yanından verilenler başka; Onlar, cennetler içindedir. Günahkârlara), ‘Sizi şu Sakar’a/yakıcı ateşe sokan nedir?’ diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler: ‘Biz namazımızı kılmıyorduk, yoksulu doyurmuyorduk, (bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk. Din/ceza gününü de yalan sayıyorduk. Nihâyet (bu haldeyken) bize ölüm gelip çattı. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. Böyle iken bunlara ne oluyor ki, âdetâ aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâlâ) öğütten yüz çeviriyorlar? Güya onlardan her biri, kendisine (önünde) açılmış sayfalar (İlâhî vahiy) verilmesini istiyor. Elbette olacak şey değil! Aslında onlar, âhiretten korkmuyorlar. Ama bu, gerçekten bir ikazdır! Dileyen onu (düşünür) öğüt alır. Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt almazlar. Kendisinden sakınılması gereken O’dur; kendisine bağışlamak yaraşan da.” 688
“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelirse, bilsin ki ona (kendisi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” 689
“Kitabı sol tarafından verilene gelince; o, ‘keşke, der, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı. Saltanatım (gücüm ve belgelerim) da benden (koptu,) yok olup gitti. (Böyle kimse hakkında görevli cehennem bekçilerine şu ilahî buyrukla hitap edilir:) Onu yakalayın; (ellerini boynuna) bağlayın; sonra alevli ateşe atın onu! Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire sarın! Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi. Yoksulu doyurmaya (kendi yanaşmadığı gibi, başkalarını da) teşvik etmezdi. Bu sebeple, bugün burada onun herhangi bir candan dostu yoktur. Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.” 690
Cehennemle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler
“Şüphesiz ki kıyamet gününde cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve onların sıcağından beyni kaynayan kimsedir. O zanneder ki kendisinden daha şiddetli azap gören hiç kimse yoktur. Hâlbuki o, onlar içinde azabı en hafif olanıdır.” 691
“Yüce Allah, azabı en hafif olan kimseye ‘dünyada olan her şey senin olsaydı (kendini kurtarmak için) onu fidye olarak verir miydin?’ diye soracak. O: ‘Evet’ diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah Teâlâ: ‘Ben senden, sen henüz Âdem’in sulbünde iken bundan çok daha kolayını istemiştim. O da, Bana şirk koşmamandı. Fakat sen şirkten başkasını kabul etmedin.’ buyuracaktır.” 692
“Âdemoğlunun yaktığı ateş, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır.” 693
“Sizin (şu dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş cüz’ünden bir parçadır.” Ashâb:
687] 35/Fâtır, 36-37
688] 74/Müddessir, 35-56
689] 72/Cin, 23
690] 69/Haakka, 25-37
691] Buhârî, Rikak 51; Müslim, İman 363, 364; Tirmizî, Cehennem 12
692] Buhârî, Rikak 49; Müslim, Müsafirûn 51, 52
693] Muvatta, Cehennem 1; Müsned-i Ahmed 2/ 467
CEHENNEM / NÂR
- 161 -
“Yâ Rasûlallah, Dünya ateşi (kâfirleri, fâcirleri azap için) herhalde kâfidir” dediler. Rasûlullah: “Cehennem ateşi (miktar ve sayıca) dünya ateşleri(nin tümü) üzerine altmış dokuz derece fazla kılındı. Bunlardan her birinin harareti, bütün dünya ateşinin harareti gibidir.” 694
“Kıyamet gününde bir kişi getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o kişi (bağırsakları etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennem halkı o kişinin başına toplanıp da: ‘Ey filan! Halin nedir? Sen bize (dünyada) iyilikle emredip bizi kötülükten nehyeden (bir öğütçü) değil miydin?’ derler. O da: ‘(Evet ben öyleydim, fakat) ben sizi ma’ruf ile emrederdim; hâlbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi münkerden nehyederdim de kendim işlerdim!’ diye cevap verir.” 695
“Cehennem irininden bir kova dünyaya dökülmüş olsa, dünyadakilerin hepsi kokardı.” 696
“Cehennem, şehvetlerin perdeleriyle örtülmüştür. Oraya şehvetler (irtikâbı) ile (girilir). Cennet de nefsin hoşlanmadığı ibâdetlerle korunmuştur. (Buraya da ibâdet meşakkatleriyle girilir)” 697
“(Ashâbım!) Cennet, sizin her birinize nalınının tasmasından (ayakkabısının bağından) daha yakındır. Cehennem de bunun gibi (yakın)dır (Tâat cennete; ma’siyet de cehenneme yaklaştırır).” 698
“Ateşle azâb vermek, sadece ateşin sâhibine (Allah’a) âittir.”699
Konuyla İlgili Birkaç Uyarı
Çocuklara, mükellef yaşlarında olmadıkları halde “Allah yakar!” diyerek, onu güya terbiye etmek, Allah’ın yakıcılığını ve cezasını önceliklemek en azından üç büyük yanlış içerir. Allah’a iftira atılmış olur; Allah, çocukları çok sever, onların yaptığı hiçbir şeyden dolayı yakmaz. Allah, azabıyla korkulan vasfından önce, sevilmesi gereken merhametli Rabbimizdir. Terbiye yönüyle de sevgi esasına dayanmayan, ceza ve korkutmaya dayanan terbiye çocuk üzerinde olumsuz etkileri olan bir yaklaşımdır, bu yönüyle de yanlıştır.
Cennet ve cehennem konusunda bazı vâizlerin ve halk kitaplarının mübalağalı tasvirleri sözkonusudur. Bunlar terğib ve terhib amaçlı ifadelerdir. Ama unutmamalıyız ki, cehennem gaybla ilgili bir konudur. Dinle ve özellikle de gaybla ilgili konularda delilsiz beyanlar çok yanlıştır.
Cehennem ve cennetle ilgili fıkralar anlatmak, anlatılan fıkralara tasvip ederek veya gülerek katılmak, dini, cennet ve cehennemi alaya almak ve küçümsemek demek olduğundan çok tehlikelidir. Bu tür Bektaşi fıkralarına veya güncel yakıştırmalara iltifat edilmemesi gerekir.
694] Buhârî, Tecrid-i Sarih c. 9, s. 50
695] Buhârî, Tecrid-i Sarih, c. 9, s. 51
696] Tirmizî, Cehennem 4; Müsned-i Ahmed, 3/ 28, 83
697] Buhârî, Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 195
698] Buhârî, Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 195
699] Ebû Dâvud, Cihad 122, h. no: 2675, Edeb 176, h. no: 5268
- 162 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Ve Cehennemin Düşündürdükleri
Dünya hayatındaki inanç ve eylemlerin soncu olarak cennet ve cehennem iki önemli neticedir. Her ikisi de Cenâb-ı Hakk’ın esmâ ve sıfatlarının gereğidir. Mü’min için hem cennet hem de cehennem rahmettir. Kur’an, cehennem azabının dehşetini belirttikten hemen sonra, cin ve inse “Rabbiniz’in hangi nimetlerini yalanlarsınız?”700 diye hitap ediyor. Burada kast edilen nimet: Cehennemin, bütün dehşetiyle insanın içinde bir ürperti meydana getirerek, mü’minin hayatını tanzim hususunda fikir ve ibret vermesidir. Cennet, yüce duygulu insanlar için, onları yüksek zirvelere sevketmekte sebep olduğu gibi, cehennem de, seviyesi olgunluğa ermemiş insanların ondan korkmaları sebebiyle hayatlarını ciddi bir kontrol altına almalarına sebeptir. Cehennem, tehlikeli bir yolda yakılmış bir ateş gibidir. O yola düşmekten insanı korur. Cennet ise, müstakim/dosdoğru yola kurulmuş bir sofradır; insanı o yola davet eder. Böylece her ikisi de neticeyi düşünebilen insanlar için ayrı ayrı birer nimet olmuş olur.
“Dünya hayatını ve güzelliklerini arzulayanlara, orada işlediklerinin karşılığını eksiksiz veririz. Ancak, âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur.”701 Hayatımız, sağ ve sol omuzlarımızdaki kameramanlarca filme alınmaktadır. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”702 Akıllı yatırım, âhirete yapılan yatırımdır. Kazançlı ticaret, Allah’la yapılan ticarettir; gerçek anlamda iman edip mal ve canla Allah yolunda cihad ederek cenneti satın almak, cehennemden kurtulmaktır. Kur’an’da anlatılan canlı cehennem tasvirleri, haram zevkleri insanın boğazına dizecek cinstedir. Haram-helâl demeden yiyip içmek, gezip tozmak, gülüp oynamak, nefsin her istediğini yapmak, dünyadan kâm almak belki önemli olurdu: Eğer cehennem olmasaydı. Ama unutmayalım ki cehennem var. Ve bize çok uzak da sayılmaz. İyi ki cehennem var; yoksa insanoğlunu hiçbir şey zaptedemezdi. Dünya lezzetleri, eğlence ve ziyafetleri, yatlar, katlar... için ibâdeti, yaratılış gayesini unutarak bütün gücünü sarfetmeye gelmediğimiz belli olacak, sınavın çileli zevki ortaya çıkacak. İyi ki cehennem var; yoksa insan azdıkça azar, ezdikçe ezerdi. “Zâlimler için yaşasın cehennem!”
Yanma acısı, belki acıların en dayanılmazıdır. Kibrit ateşine, bir kibrit sönünceye kadar dayanamıyor parmağımız. Küçük bir yanık günlerce nasıl acı vermektedir, hemen hepimiz biliriz. Günahlarla, haramlarla iç içe yaşayan insan, gözleri kapalı uçuruma koşan, elindeki benzin bidonuyla ateşle oynayan insandan daha feci bir durumdadır aslında. Hz. Yusuf, Rabbinin burhanını gördüğü, haramların iç yüzüne şahit olduğu için davet edildiği günahı dünya hapsine tercih etmişti. 703
Şeytan, haramlara sahte güzellik makyajı yapmakta, insan nefsinde bir çeşit hallüsinasyonlar oluşturup göz boyamaya çalışırken; müslüman, Allah’ın yasaklarında güzellik olmadığı bilinciyle oyuna gelmemeli, şeytanın taktığı maskenin altındaki çirkinliği görebilmelidir. Her haram, cehenneme düşme, ateşe atılma olarak gelmeli müslüman gözünde. Âhirete, cennet ve cehenneme yakînen iman etmek, gözle görür gibi iman etmektir. Mikroskopla dıştan temiz gibi görünen suya bakan insanın mikropları gördüğü gibi derin bakış, feraset ve hikmetle
700] 55/Rahmân, 35-36
701] 11/Hûd, 15-16
702] 99/Zilzâl, 7-8
703] 12/Yûsuf, 24
CEHENNEM / NÂR
- 163 -
görüş hâkim olmalı.
Cehenneme çok uzak sayılmayız. Dünyamız, ateş topunun üzerinde duruyor. 50 km.lik ince bir yer kabuğunun altı cehenneme benzer ateş yığınından ibaret. Volkanik dağlardan çıkan lavlar insana altımızdaki ateşi ve cehennemi hatırlatması açısından ne dehşet verici görüntüler sahneliyor! Bu yüzden cehennemin bulunduğu yerin yer altı olduğunu söyler bazı âlimler.
Şeytan, bazı mü’mine şöyle yaklaşabiliyor: “Nasıl olsa cehennem mü’mine ebedî değil; günahlarını zaten Allah affeder, affetmese bile kısa bir müddet yanıp cennete gidersin, çok önemli değil!” Dünyada 10-15 senelik hapis cezası ile bile karşılaştırıverelim durumu. Hangi akıllı biraz zevkleneyim diye bu kadar hapsi göze alır? Dünyadaki işkencelerle zebanilerin işkencelerini karşılaştırabiliriz. Dünya ateşinden 70 misli büyük ve güçlü ateşi, insanların cezası ile şedîdü’l-ıkab olan Allah’ın azabının büyüklüğünü mukayese edebilirsiniz.
Cehennem ehlinin pişmanlıkları, vicdanlarını kanatan ıstırapları hep ruhîdir; ancak, alev alev ateşin içine girmeleri, yanan derilerinin yerine azabın yenilenmesi için derhal yeni deri giydirilmesi ve organlarının kendi aleyhinde şahitlikte bulunması gibi hususlar ise tamamen cesede mahsus azap çeşitleridir. O yüzden cehennem azabı, hem cesede, hem ruha beraber etki edecektir.
Bizim için cennet garanti olmadığına, cehennemden kurtuluşumuzun kesinleşmediğine, ölümün de her an gelebileceğine, cennet ve cehennemin inanç ve yaşayışımıza bağlı olduğuna göre, her ânımızı müslümanca geçirmeli, az sonra ölecekmişiz gibi âhirete hazır olmalıyız.
Mü’minin Allah’a itaat etmek sûretiyle cehennem ateşinden kaçınması gerekir. Cehennemin Kur’an’da tasvir olunan dehşeti, insana gerçek anlamda iman ve sâlih amele sarılıp bu feci akıbetten korunması için bir öğüt olarak algılanmalıdır. İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından cennet ve cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi, gizli ve açık yaptığı her şeyin karşılığını bulacağını ve cehennemdeki cezanın dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme ihtiyacını duyacaktır.
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da hasene (güzellik ve iyilik) ver, âhirette de hasene ver. Bizi cehennem azâbından koru!”704; “Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azâbından koru!” 705
704] 2/Bakara, 201
705] 3/Âl-i İmran, 16
- 164 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Nâr ve Cehennemle İlgili Âyet-i Kerimeler
A- Ateş (Azâbı) Anlamındaki “Nâr” Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 145 Yerde): 2/Bakara, 17, 24, 39, 80, 81, 126, 167, 174, 175, 201, 217, 221, 257, 266, 275; 3/Âl-i İmrân, 10, 16, 24, 103, 116, 131, 151, 183, 185, 191, 192; 4/Nisâ, 10, 14, 30, 56, 145; 5/Mâide, 29, 37, 64, 72; 6/En’âm, 27, 128; 7/A’râf, 12, 36, 38, 38, 44, 47, 50; 8/Enfâl, 14; 9/Tevbe, 17, 35, 63, 68, 81, 109; 10/Yûnus, 8, 27; 11/Hûd, 16, 17, 98, 106, 113; 13/Ra’d, 5, 17, 35; 14/İbrâhim, 30, 50; 15/Hıcr, 27; 16/Nahl, 62; 18/Kehf, 29, 53, 96; 20/Tâhâ, 10, 10, 10; 21/Enbiyâ, 39, 69; 22/Hacc, 19, 72; 23/Mü’minûn, 104; 24/Nûr, 35, 57; 27/Neml, 7, 8, 90; 28/Kasas, 29, 29, 29, 41; 29/Ankebût, 24, 25; 32/Secde, 20, 20; 33/Ahzâb, 66; 34/Sebe’, 42; 35/Fâtır, 36; 36/Yâsin, 80; 38/Sâd, 27, 59, 61, 64, 76; 39/Zümer, 8, 16, 19; 40/Mü’min, 6, 41, 43, 46, 47, 47, 49, 72; 41/Fussılet, 19, 24, 28, 40; 45/Câsiye, 34; 46/Ahkaf, 20, 34; 47/Muhammed, 12, 15; 51/Zâriyât, 13; 52/Tûr, 13, 14; 54/Kamer, 48; 55/Rahmân, 15, 35; 56/Vâkıa, 71, 57/Hadîd, 15; 58/Mücâdele, 17; 59/Haşr, 3, 17, 20; 64/Teğâbün, 10; 66/Tahrîm, 6, 10; 71/Nûh, 25; 72/Cinn, 23; 74/Müddessir, 31; 85/Bürûc, 5; 87/A’lâ, 12; 88/Ğâşiye, 4; 90/Beled, 20; 92/Leyl, 14; 98/Beyine, 6; 101/Karia, 11; 104/Hümeze, 6; 111/Mesed, 3.
B- “Cehennem” Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 77 Yerde): 2/Bakara, 206; 3/Âl-i İmrân,12, 162, 197; 4/nisâ, 55, 93, 97, 115, 121, 140, 169; 7/A’râf, 18, 41, 179; 8/Enfâl, 16, 36, 37; 9/Tevbe, 35, 49, 63, 68, 73, 81, 95, 109; 11/Hûd, 119; 13/Ra’d, 18; 14/İbrâhim, 16, 29; 15/Hıcr, 43; 16/Nahl, 29; 17/İsrâ, 8, 18, 39, 63, 97; 18/Kehf, 100, 102, 106; 19/Meryem, 68, 86; 20/Tâhâ, 74; 21/Enbiyâ, 29, 98; 23/Mü’minûn, 103; 25/Furkan, 34, 65; 29/Ankebût, 54, 68; 32/Secde, 13; 35/Fâtır, 36; 36/Yâsin, 63; 38/Sâd, 56, 85; 39/Zümer, 32, 60, 71, 72; 40/Mü’min, 45, 60, 76; 43/Zuhruf, 74; 45/Câsiye, 10; 48/Fetih, 6; 50/Kaf, 24, 30; 52/Tûr, 13; 55/Rahm3an, 43; 58/Mücâdele, 8; 66/Tahrîm, 9; 67/Mülk, 6, 72/Cinn, 15, 23; 78/Nebe’, 21; 85/Bürûc, 10; 89/Fecr, 23; 98/Beyyine, 6.
C- Isı Derecesi Çok Yüksek Ateş Anlamına Gelen ve Cehennemin Bir Adı Olarak kullanılan “Cehıym” Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 26 Yerde): 2/Bakara, 119; 5/Mâide, 10, 86; 9/Tevbe, 113; 22/Hacc, 51; 26/Şuarâ, 91; 37/Sâffât, 23, 55, 64, 68, 97, 163; 40Mü’min, 7; 44/Duhân, 47, 56; 52/Tûr, 18; 56/Vâkıa, 94; 57/Hadîd, 19; 69/Haakka, 31; 73/Müzzemmil, 12; 79/Nâziât, 36, 39; 81/Tekvîr, 12; 82/İnfitâr, 14; 83/Mutaffifîn, 16; 102/Tekâsür, 6.
D- Cehennemin Bir Adı Olarak Kullanılan ve tutuşturulmuş, Alevli Ateş Anlamına Gelen “Seıyr” Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 17 Yerde): 4/Nisâ, 10, 55; 17/İsrâ, 97; 22/Hacc, 4; 25/Furkan, 11; 31/Fussılet, 21; 33/Ahzâb, 64; 34/Sebe’, 12; 35/Fâtır, 6; 42/Şûrâ, 7; 48/Fetih, 13; 54/Kamer, 24, 47; 67/Mülk, 5, 10, 11; 76/İnsan, 4; 81/Tekvîr, 12; 84/İnşikak, 12.
E- Cehennem Yerine Kullanılan ve Yakıp Kavuran Anlamına Gelen “Sekar” Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 4 Yerde): 54/Kamer, 48; 74/Müddessir, 26, 27, 42.
F- Uçurum, derin Çukur Anlamına Gelen ve Harâreti Yüksek Ateş Olarak Kur’an’da İzah Edilen “Hâviye” Kelimesinin Geçtiği Âyet (1 Yerde): 101/Karia, 9.
G- Yüreklere Kadar Tırmanan Tutuşturulmuş, Tahrip Edici Ateş Anlamına Gelen “Hutame” Kelimesinin Geçtiği Âyetler (2 Yerde): 104/Hümeze, 4, 5.
H- Hâlis Ateş Anlamına Gelen Bedenin İç Organlarını Söküp Koparan Diye Nitelendirilen “Lezâ” Kelimesinin Geçtiği Âyet (1 Yerde): 70/Meâric, 15.
İ- Azap ve İşkence Anlamındaki “Azâb” Kelimesi ve Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 371 Yerde -Azâb 312 Yerde-): 2/Bakara, 7, 10, 49, 85, 86, 90, 96, 104, 114, 126, 162, 165, 165, 166, 174, 175, 178, 201, 284; 3/Âl-i İmrân, 4, 16, 21, 56, 56, 77, 88, 91, 105, 106, 128, 129, 176, 177, 178, 181, 188, 188, 191; 4/Nisâ, 14, 18, 25, 37, 56, 93, 102, 138, 147, 151, 161, 173, 173; 5/Mâide, 18, 18, 33, 36, 36, 37, 40, 41, 73, 80, 94, 115, 115, 115, 118; 6/En’âm, 15, 30, 40, 47, 49, 65, 70, 93, 124, 157; 7/A’râf, 38, 39, 59, 73, 141, 156, 164, 164, 165, 167; 8/Enfâl, 14, 32, 33, 33, 34, 35, 50, 68; 9/Tevbe, 3, 14, 26, 34, 39, 39, 52, 55, 61, 66, 68, 74, 74, 79, 85, 90, 101, 101, 106; 10/Yûnus, 4, 15, 50, 52, 54, 70, 88, 97, 98; 11/Hûd, 3, 8, 20, 26, 39, 39, 48, 58, 64, 76, 84, 93, 103; 12/Yûsuf, 25, 107; 13/Ra’d, 34, 34; 14/İbrâhim, 2, 6, 7, 17, 21, 22, 44; 15/Hıcr, 50, 50; 16/Nahl, 26, 45, 63, 85, 88, 88, 94, 104, 106, 113, 117; 17/İsrâ, 10, 15, 54, 57, 57, 58, 58; 18/Kehf, 55, 58, 86, 87, 87, 87; 19/Meryem, 45, 75, 79; 20/Tâhâ, 47, 48, 61, 71, 127, 134; 21/Enbiyâ, 46; 22/Hacc, 2, 4, 9, 18, 22, 25, 47, 55, 57; 23/Mü’minûn, 64, 76, 77; 24/Nûr, 2, 8, 11, 14, 19, 23, 63; 25/Furkan, 19, 27, 42, 65, 65, 69; 26/Şuarâ, 135, 138, 156, 158, 189, 189, 201, 204, 213; 27/Neml, 5, 21, 21; 28/Kasas, 64; 29/Ankebût, 10, 21, 23, 29, 53, 53; 54, 55; 30/Rûm, 16; 31/Lokman, 6, 7, 21, 24; 32/Secde, 14, 20, 21, 21; 33/Ahzâb, 8, 24, 30, 57, 68, 73; 34/Sebe’, 5, 8, 12, 14, 33, 35, 38, 42, 46; 35/Fâtır, 7, 10, 36; 36/Yâsin, 18; 37/Sâffât, 9, 33, 38, 59, 176; 38/Sâd, 8, 26, 41, 61; 39/Zümer, 13, 19, 24, 25, 26, 40, 40, 47, 54, 55, 58, 71; 40/Mü’min, 7, 45, 46, 49; 41/Fussılet, 16, 16, 17, 27, 50; 42/Şûrâ, 16, 21, 26, 42, 44, 45; 43/Zuhruf, 39, 48, 50, 65, 74; 44/Duhân, 11, 12, 15, 30, 48, 56; 45/Câsiye, 8, 9, 10, 11; 46/Ahkaf, 20, 21, 24, 31, 34; 48/Fetih, 6, 16, 16, 17, 17, 25, 25; 50/Kaf, 26; 51/Zâriyât, 37; 52/
CEHENNEM / NÂR
- 165 -
Tûr, 7, 18, 27, 47; 54/Kamer, 16, 18, 21, 30, 37, 38, 39; 57/Hadîd, 13, 20; 58/Mücâdele, 4, 5, 8, 15, 16; 59/Haşr, 3, 3, 15; 61/Saff, 10; 64/Teğâbün, 5; 65/Talâk, 8, 8, 10; 67/Mülk, 5, 6,28; 68/Kalem, 33, 33; 70/Meâric, 1, 11, 27, 28; 71/Nûh, 1; 72/Cinn, 17; 73/Müzzemmil, 13; 76/İnsan, 31; 78/Nebe’, 30, 40; 84/İnşikak, 24; 85/Bürûc, 10, 10; 88/Ğâşiye, 24, 24; 89/Fecr, 13, 25, 25.
Nâr (Ateş) Konusundaki Âyetler:
Bakara, 17, 266; Âl-i İmran, 183; Nisa, 10; Maide, 64; A’raf, 12; Tevbe, 81, 109; Hud, 113; Ra’d, 17; Hıcr, 27; Taha, 10; Enbiya, 69; Nur, 35; Neml, 7; Kasas, 29; Yasin, 8; Sad, 76; Mü’min, 41; Rahman, 15; Vakıa, 71; Hadid, 13; Büruc, 5; Karia, 9.
K- Cehennem ve Cehennemlikler Hakkındaki Âyetler
Bakara, 24, 80-81, 126, 167, 206; Âl-i İmran, 10, 131, 185; Nisa, 14, 56, 169; Maide, 10, 72; En’am, 27, 70, 128; A’raf, 38, 41, 50, 179; Enfal, 37; Tevbe, 17, 35, 63, 68, 73, 109; Yunus, 4-8; Hud, 106-107, 119; Ra’d, 5, 18; Hıcr, 43-44; İsra, 8, 18, 97; Kehf, 29, 100; Meryem, 86; Enbiya, 98, 100; Hacc, 19, 22, 51, 72; Mü’minun, 104, 107-108, 112, 114; Furkan, 11, 14, 34, 65-66; Şuara, 91, 103; Ankebut, 54-55, 68; Secde, 13-14, 20-21; Ahzab, 64-65; Fatır, 36-37; Yasin, 59, 67; Saffat, 161, 163; Sad, 55, 61; Zümer, 15, 17, 61, 72; Mü’min, 6, 46, 60, 71-72, 76; Fussılet, 19; Şura, 45; Zuhruf, 74-75; Duhan, 43, 50; Muhammed, 15; Kaf, 23, 29-30; Tur, 13-14, 16; Rahman, 35, 43-44; Vakıa, 41, 56, 92, 95; Hadid, 15, 19; Mücadele, 8; Haşr, 17; Tahrim, 6; Mülk, 6, 11; Hakka, 31, 32, 35, 37; Mearic, 15, 18; Müddessir, 26, 31, 35, 37, 48; Mürselat, 29, 34; Nebe’, 21, 28, 30; Naziat, 39; Tekvir, 12; Beyyine, 6; Karia, 10-11; Hümeze, 4, 9.
L- Cehennemlikler Hakkındaki Âyetler
Cehennem, Kâfirler İçin Hazırlanmıştır: Âl-i İmran, 13; Kehf, 29; Fatır, 36; Sad, 55-56; Nebe’, 21-23.
Cehennemde Kâfirlerin Sözleri: Fatır, 37, Mü’min, 47-52; Fussılet, 29; Zuhruf, 77-78; Mülk, 8-10.
Cehennemliklerin Cennetliklerle Konuşmaları: A’raf, 44, 50, 51; Saffat, 50-59; Müddessir, 39-48.
Cehennemliklerin Özellikleri: Leyl, 15-16; Karia, 9-11; Hümeze, 4-9.
Cehennem, İnsanlar ve Cinlerle Dolacaktır: Hud, 119; Secde, 13.
Cehennemde Kâfirlerin Durumu: İbrahim, 16-17; Kehf, 29; Mülk, 6-11.
Cehennemde Ölmek ve Dirilmek Yoktur: Taha, 74; A’la, 12-13.
M- Cehennem Azâbı ve Cehennemin Özellikleri Konusundaki Âyetler
Cehennem Azabı Çetindir: Furkan, 66; Mülk, 7-8; Müddessir, 27-29, 32-37; Mürselat, 31-34; Karia, 9-11; Hümeze, 4-9.
Cehennemde Zakkum Ağacı: İsra, 60; Saffat, 62-67; Duhan, 43-46; Vakıa, 51-54.
Cehennem Şarabı: Saffat, 67-68; Sad, 57-58; Vakıa, 42, 54-55; Nebe’, 24-25; Ğaşiye. 5.
Cehennem Ziyafeti: Vakıa, 51-56; Hakka, 36-37; Nebe’, 24-25; Ğaşiye, 6-7.
Cehennem Zebanileri: Zümer, 71, 73; Duhan, 47-50; Tahrim, 6; Mülk, 8; Müddessir, 30-31; Alak, 18.
Cehennem, Kâfirleri Alacak Kadar Geniştir: Kaf, 30.
Cehennemin Yedi Kapısı Vardı: Hıcr, 44.
Cehennemin Yakıtı: Bakara, 24, Tahrim, 6.
Cehennemle Cennet Karşılaştırması: Furkan, 15-16; Fatır, 21.
Allah’ın Cehennem Azabından Koruması İçin Dua: Bakara, 201; Âl-i İmran, 16, 191-192; Furkan, 65.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1. Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. c. 2, s. 64
2. İslâm Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı Y. c. 7, s. 225-233; c. 4, s. 302-309
3. İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 1, s. 280-282; 183-184
4. İslâmi Terimler Sözlüğü, Hasan Akay, İşaret Y. s. 74-75
5. Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Toshihiko İzutsu, Pınar Y. s. 159-164
6. İnanç ve Amelde Kur’ani Kavramlar, Muhammed el-Behiy, Yöneliş Y. s. 193-197
7. Kur’ani Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Mustansır Mir, İnkılab Y. s. 40
8. İman Nurları ve Âhiret Sırları, Ali Küçüker, Bahar Y. s. 359-371
9. İlmihal 1, İman ve İbadetler, İsam Y. s. 130
10. Kur’an’da Günah Kavramı, Sadık Kılıç, Hibaş Y. s. 362-367
11. İlmin Işığında İslâmiyet, Afif A. Tabbara, Kalem Y. s. 152-154
- 166 -
KUR’AN KAVRAMLARI
12. İslâm’da İnanç Esasları, B. Topaloğlu, Y. Ş. Yavuz, İ. Çelebi, İFAV Y. 308-312
13. Âhiret Bilinci, Hasan Eker, Denge Y. s. 67-74
14. Âhiret Bilinci, Hüseyin Özhazar, Bengisu Y. s. 121-126
15. Cehennem ve Cehennemlikler, Veysel Özcan, Mirfak Y.
16. Âyetlerle Ölüm ve Diriliş, Said Köşk, Anahtar Y.
17. Ölüm Sonrası Cennet ve Cehennem, Selim Al, Furkan Dergisi Y.
18. Ölüm ve Ölümden Sonraki Hayat, Murat Tarık Yüksel, Demir Kitabevi Y.
19. Ölüm ve Ötesi, Heyet, Sağlam Y.
20. Ölüm Ötesi Hayat, Abdülhay Nasih, Nil A.Ş. Y.
21. Ölüm ve Ötesi, Hüseyin S. Erdoğan, Çelik Y.
22. Ölüm ve Sonrası, İmam Gazali, Vural Y.
23. Ölümden Sonra Diriliş, Subhi Salih, Kayıhan Y.
24. Ölümden Sonraki Hayat, Süleyman Toprak, Esra Y.
25. Ölüm, Kıyamet, Cehennem, Hârun Yahya, Vural Y.
26. Dünya Ötesi Yolculuk, Abdülaziz Hatip, Gençlik Y.
27. Dünya ve Âhiret Hayatı, Muhammed İhsan Oğuz, Oğuz Y.

 
Okunma 1587 kez
Bu kategorideki diğerleri: « CÂHİLİYYE CENNET »